Çoğunluğumuz köy kökenliyiz. Şimdilerde kentlerde preslendikçe, köyler için “güzel günlerdi o günler” diyenlerimizle, “köyler güzeldir, orada yaşam var” diye öykünenlerimiz her geçen gün artıyor. Ama “davulun sesi uzaktan hoş gelir.” Köyler; ne bıraktığımız o bildik köyler ne öykündüğümüz o güzelim yaşam alanları…
Üçüncüyüz
Halkımızın temel besin maddesi olan buğday ile hayvan yemi olarak kullanılan arpa konusunda dünya üçüncüsüyüz. Bu üçüncülük başarı mı acaba? Bakalım.
– Maliyet artışları sürekli katlanırken yeterli destek alamayan çiftçiler hızla topraktan kopuyor, üretimi bırakıyor. Yaklaşık 3,5 milyon hektar araziyi ekip biçmekten vazgeçtiler. Bir başka nahoş veri de şu: 2008 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) kayıtlı çiftçi sayısı 1.1 milyon iken bu sayı 2022 Nisan itibarıyla 493 bine geriledi. Ayrıca şimdilerde borç sarmalı içinde borçlanıyor çiftçiler.
– Anadolu, buğday ve arpanın anavatanı, öyle kabul ediliyor. Ancak 2021-2022 sezonunda hem buğday hem de arpada dünyanın en çok ithalat yapan ilk 3 ülkesinden biri olduk. Türkiye olarak, Mısır ve Endonezya’dan sonra en çok buğday ithal eden 3’üncü ülke durumundayız dünyada.
En çok buğday tüketen ülkeyiz
Yıllık kişi başına 214.6 kilogramlık tüketimle dünyada en çok buğday tüketen ülkeyiz. Bizim için stratejik olan bu ürüne ilişkin yürütülen politikanın yanlışlıkları nedeniyle sıkıntıdayız. Hükümetin çözümsüzlük politikalarındaki ısrarı nedeniyle sorun kronikleşiyor üstelik. Bu yüzden ekmek fiyatları gündemin ilk sıralarına yerleşti. İnsanlar ekmek fiyatları konusunda kaygılı.
Ya arpa?
Arpa Türkiye’nin her bölgesinde yetişebilen bir bitki. En fazla da hayvan yemi olarak kullanılıyor. Onun da anavatanı Mezopotamya. Türkiye, Çin ve Suudi Arabistan’dan sonra dünyanın en çok arpa ithal eden 3’üncü ülkesi. Yani arpada da ithalatçıyız! Elbette sorunlar bu kadar değil; daha fazla. Bu kadarı bile çiftçiler, kentliler, hayvanlar ve ülke ekonomisi için hoş olmadığını yeterince gösteriyor. Ama bu durum küresel tarım ve gıda şirketler için para kazandırıcı ve güzel. Yani şirketler Mutlu. Başka bir deyişle halkın ve hayvanların sıkıntısından ve biçareliğinden şirketler semiriyor. Tarımımız ve tarımcılarımızın içine düştüğü bu girdap hükümetlerin şirket yüzlü/yanlı politikaları için başarı, ancak çiftçi ve ülke ekonomisi bakımından başarısızlığa işaret ettiğini belirtmeliyiz.
Sebep, sonuç?
Sebep; serbest piyasa politikalarıyla
Devlet piyasa düzenlenmekten alıkonuldu; piyasaya tabi kılındı da ondan. Tarımda serbest piyasaya geçişle birlikte köyler, çiftçiler için düdüklü tencereye döndü. Bu tencereler, çiftçilerin karşılığını alamadıkları alınteri ile kaynıyor, pişiriliyor, hükümetler eliyle altın tepside şirketlere sunuluyor. Gıdanın kontrolünü eline geçiren şirketler, tüketicilerin erişimini her geçen gün zorlaştıran fiyatlarla gıdayı satışa sunuyorlar. İşte bu cenderenin sebebi neoliberal tarım politikaları. Neoliberal tarım politikaları ile ilgili siyasi masaların, ittifakların düşüncesi nedir? Bilen beri gelse…