Grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılar ve 25 Kasım gözaltılarına değindi. Sancar konuşmasında muhalefte de seslendi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Sancar’ın konuşmasından satır başları şöyle:
Elçi cinayeti
“Sevgili Tahir yedi yıl önce katledildi. Hayatını hukuka, insan haklarına, barışa adamıştı. Bu cinayete ilişkin yargılamada yedi yıldır henüz hiç bir ilerleme kaydedilmedi. Sorumluların açığa çıkarılması için hiçbir ciddi çalışma yapılmadığı gibi tam tersi hakikatin karartılması yolunda her türlü girişim yapıldı. Bu cinayet karanlıkta kalamaz, kalmamalıdır. Parlamentoyu da göreve çağırıyoruz. Gelin bir komisyon kuralım ve bu yolda cinayeti aydınlatma karanlığı dağıtma yolunda hep birlikte çalışalım.”
25 Kasım gözaltıları
“Sevgili kadın yoldaşlarım. 25 Kasım Kadına Yönelik Mücadele ve Dayanışma Günü’ydü. Geçen hafta sevgili Eş Genel Başkanım Pervin Buldan, kadınların coşkulu katılımıyla kadın grup toplantısı gerçekleştirdi. Bu vesileyle Türkiye’nin her yerinde on binlerce kadın, erkek şiddetine karşı sadece İstanbul, Ankara ve Diyarbakır gibi büyük şehirlerde değil Aydın’da, Uşak’ta, Adana’da, Bursa’da Kocaeli’nde, Eskişehir’de, Şırnak’ta Manisa’da Dersim’de ve Denizli’de ülkenin her yerinde haykırdılar. ‘Özgürlüğümüz için susmuyoruz, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz. Erkek-devlet şiddetine itaat etmiyoruz.’ Kadınların talebi belli. Özgür olmak istiyor, eşit olmak istiyor. Peki iktidar ne yapıyor. Kadınların düzenlediği bütün yürüyüşleri engelliyor. Kadınların erkek şiddetine karşı çıktığı bir günde bir kez daha devlet şiddetine maruz kalıyor. Yüzlerce kadın gözaltına alınıyor. Bu sabah kadınlara yönelik büyük bir gözaltı operasyonu başlattı iktidar. Gözaltına alınan kadınlar derhal serbest bırakılmalı. Bu yöntemlerle kadın mücadelesini ezemezsiniz, susturamazsınız bastıramazsınız.”
Fincancı’nın mesajı
“Ankara’da Şebnem Korur Fincancı hocanın portresini alana almadılar. Çünkü Kürtçeye de tahammülleri yok, Şebnem hocanın posterinden dahi korkuyorlar. Çünkü Şebnem hocanın sesinden mücadelesinden ödleri kopuyor. O nedenle Şebnem hoca rehin tutuluyor. Bakın cezaevinde gönderdiği mesajda ne diyor: Biz kadınlar evde sokakta işyerinde hücrede, kadınlar için özgürlüğümüz için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Şebnem Hoca işte bunu haykırıyor.”
Savaş politikaları
“Türkiye’nin önünde iki ana gündem var; biri yoksulluktur, sefalettir, açlıktır, işsizliktir, zulümdür, baskıdır… İktidarın gündemi ise halkın gerçek gündemini bastırmaya ve unutturmaya yönelik politikalardır. Bu politikaların başında da savaş planları gelmektedir. Sokağa ve iktidarın psikolojisine baktığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; halk, geçim derdinde; AKP MHP iktidarı ise kendi iktidarlarının bekası için savaş peşinde. Savaş, tüm toplumu saran bir şiddet iklimini beraberinde getiriyor.”
‘İktidar savaşla ayakta duruyor’
“AKP-MHP ittifakı; talan, sömürü ve rant iktidarıdır. İktidarlarını gerilimle, düşmanlaştırmayla ve savaşla ayakta tutan bir iktidar var karşımızda. Bu savaş siyasetinden kendisi güç ve rant devşirirken kaybeden ise halklar, toplum, demokrasi ve özgürlükler oluyor. Kaybeden bütün ülke oluyor. Politikaların faturasını ödeyen de yoksul halklarımız oluyor. O nedenle bizler savaşa karşı çıkalım çağrısı yaparken bunun dar anlaşılması için yapılan algı operasyonlarına aldırmayalım. Ancak savaşçı ve güvenlikçi anlayış sadece Kürtlere yönelik bir saldırı ve politika olarak anlaşılmamalı.”
‘Kürtler statüsüz bırakılmak isteniyor’
“Kuzeydoğu Suriye’ye başlayan operasyonların iki temel hedefi var; stratejik hedef, Kürtleri statüsüz bırakmak, Kürtlerin kazanımlarını yok etme üzerine kuruludur. Bu iktidar da kendisinden önce gelen iktidarların yaptığı gibi Kürtlere karşı klasik devlet aklını sürdürüyor. Kürtler nerede bir kazanım elde ederlerlerse bunu beka sorunu olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Bu operasyonların temelinde yatan anlayış; Kürt karşıtlığıdır, Kürt düşmanlığıdır. Bunu teslim etmeden savaş politikalarının kullanılmak istendiği diğer alanları ve amaçları da yeterince kavrayamayız.”
‘Muhalefet iktidarın arkasına diziliyor’
“Diğer boyuta gelince; bu politikalar aynı zamanda seçime giderken siyaseti dizayn etme hamleleridir. Bu politikalar seçim sürecini kendi lehlerine düzenleme planlarının en önemli parçasıdır. Halkı ayrıştıracaklar, yoksulluğu, soygunu, sömürüyü, talanı, rantı gündemden düşerecekler; her gün derinleşen açlığı unutturacaklar diye bir hesapları var. Maalesef bunda tamamen başarısız olduklarını söylememiz de kolay değil. Savaş politikalarını gündeme getirdiklerinden ve bunu hayata geçirdikleri noktadan itibaren, istedikleri sonuçların bir kısmını elde edebiliyorlar. Toplumu ayrıştırabiliyorlar, toplumsal muhalefetin içine ayrılık tohumlarını daha kolay ekebiliyorlar, siyasal muhalefeti de kendi arkalarına dizilmeye kolayca çekebiliyorlar.
Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, bu oyunların amacının ne olduğunu herkes kendisine yeniden sormalıdır.”
‘Müttefikleri ÖSO’
“Bugün, Kuzeydoğu Suriye’ye yönelik bir kara operasyonu gündemde. İcazet arayışları var bu iktifdarın, çeşitli pazarlıklar yapılıyor, amaç bir yandan Kürtlere ve kazanımlarına saldırmak; diğer yandan ülke içinde siyaseti ve seçim sürecini kendi lehlerine dizayn etmektir. Kara operasyonu başlatırlarsa kiminle yapacaklar? Müttefikleri kim? ÖSO çeteleri. Bunlarla iş birliğinin Suriye halklarına ve Türkiye halklarına hangi faturaları çıkaracağının öngörmek bu kadar zor mu? Ne için bu kirli oyunlar? İktidarlarını sürdürmek içindir.”
Taksim saldırısı
“Taksim saldırısını da çeşitli karartmalarla bir bahaneye dönüştürdüler. Taksim’deki saldırıyla ilgili pek çok bilgi ve veri ortaya saçıldı. Bunların neredeyse tamamı; Suriye’deki çeteler, hatta IŞİD ile bağlantıya işaret ederken, bunların üstü karartıldı. MHP’nin bir ilçe başkanı ile fail olarak gösterilen şahıs arasında telefon konuşmaları tespit edildi, bunlar gündemden düşürüldü. Ortada karanlık bir senaryo var. Bugünü esir alma, geleceği zapt etme amaçlı bir operasyondur.”
“Buna karşı ne yapmak lazım? İktidarın bu gidişatını durdurmak için, iktidarı değiştirmek için bizler ne yapmak gerektiğini her gün söylüyoruz. Diğer muhalefet partileri ne yapıyorlar? Savaş politikalarının arkasına dizilerek iktidarın çizdiği oyun sahasından ayrılamıyor. Başlı başına büyük bir çıkmaz oluşturuyor bizim dışımızda kalan muhalefet için. O oyun sahasında kalarak, topluma, özgür, demokratik, aydınlık gelecek vaat edemezsiniz. Bizler bir demokratik Cumhuriyet hedefi koyduk önümüze.”
‘6’lı masanın önergesi zayıf’
“Altılı Masa, dün bir Anayasa değişikliği taslağı önerisi sundu. Cumhurbaşkanlığı sistemini lağvetme, parlamenter sistemi yürürlüğe koymuş bir öneri bu. İçinde olumlu pek çok madde var ancak toplamına baktığınızda bu önerinin gerçek bir demokrasi, güçlü bir demokrasi için eksik ve zayıf kaldığını görebilirsiniz. Bir tür tamirat programı ortaya koyuyor bu öneri. Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girdikten sonra yaşanan tahribatların bir kısmının onarılması. Hedef bu. Sürekli kriz ve çatışma üreten sistemin kendisine dönük bir dönüştürme, değişiklik iradesi var mı? Ne yazık ki o iradeyi göremiyoruz. Geçmişi, belli düzenlemelerle geleceğin vaadi olarak sunmak bir çıkış değildir. Demokratik, çoğulcu, katılımcı, demokratik bir sistemdir Türkiye’nin ihtiyacı. Bu, ancak seçimlerden sonra gerekli bir Meclis çoğunluğu oluşursa resmileşebilecek bir öneri. Ama seçime kadar ne yapmak gerekir sorusunun cevabı burada yok. Amaç, güçlü bir toplumsal sözleşme, kapsayıcı bir mutabakat oluşturmaksa, seçim sürecinin de bu esaslar üzerinde kurulması gerekiyor.”
6’lı masaya ve muhalefete çağrı
“Daha cesur, daha kararlı ve daha güçlü alternatifler ortaya koymak gerekiyor. HDP de bunu yapıyor. Bu soygun iktidarına, talan, rant iktidarına; yalan ve kan iktidarına karşı halklara gerçek alternatifi sunuyor. Başarmak için birlikte yürümemiz gerekiyor. Gerçek alternatifler üretmek zorundayız. Altılı Masa’ya, toplumsal muhalefete ve demokrasi güçlerine çağrımızdır; önerileri elbette tartışırız, olumluya olumlu deriz. Ama eksiği, yanlışı söylemekten de sakınmayız. Hakiki ortaklık, sahici dönüşüm iradesi ve gerçek bir müzakere ancak bu zeminde yürütülür.”
ANKARA