Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler’de Suriye’de DAİŞ’in çıkarıldığı yerlere teröristler yerleşti, YPG ve QSD teröristtir, diyerek DAİŞ’i Suriye’den çıkaran Kürt ve Arap savaşçıları hedefledi. Ancak dünyada Tayyip Erdoğan dışında bu savaşçılara terörist diyen yok. Hatta Suriye bile bu güçlere terörist demiyor.
Dünyada herhangi bir örgüte sadece bir ya da iki ülke terörist diyorsa o örgüt genelde terörist olarak görülmez. Zaten her ülke kendi muhalifine terörist diyor. Türkiye’nin terörist dediği savaşçılar Fransa’da, Rusya’da ve Avrupa’nın birçok ülkesinde itibarla karşılandılar.
Şimdi biz hükümet gibi düşünmüyoruz diye suç işlemiş mi olacağız? Kaldı ki, bu savaşçıların Türkiye’ye yönelik eylemi yok. O zaman Türkiye bunlara neden terörist diyor? Tek nedeni var, o savaşçıların İmralı’da 20 yıldır cezaevinde olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın düşüncelerini benimsemeleri. Böylece Türkiye düşünceleri de teröristlikle suçlamış oluyor. Herkes şu soruyu sorabilir; Suriye’de savaşan bu güçler Kürt ya da Kürtlerin dostları olmasaydı Tayyip Erdoğan nasıl yaklaşırdı? Bırakalım bu tür yaftaları yapıştırmayı, Suriye ile çelişkileri olduğu için bu güçleri desteklerdi. Dünyada birçok siyasi güç, hatta Türkiye’nin müttefikleri AKP hükümetinin DAİŞ’i ve El Nusra’yı desteklediğini söylemiştir.
Avrupa’da birçok yazar-çizer AKP iktidarı ile DAİŞ ve El Nusra ilişkilerine dair araştırma yazıları yazmış, dosya haberler yapmıştır. Öyle ki, dünya YPG ve QSD güçlerini terörist görmüyor ama birçok kesim Türkiye’nin DAİŞ ve El Nusra’ya destek verdiğine inanıyor.
Suriye’de savaşın ilk başladığı yıllarda Kürtler Ceylanpınar’ın güneyindeki Serekaniye’yi ele geçirdiğinde El Nusra Ceylanpınar üzerinden Serekaniye’ye saldırılar yapıyordu. Bunun birçok fotoğrafı basında yayınlandı. Bu açıdan dünyada bir anket yapılsa, teröristlere Suriye’de kimler destek verdi diye sorulsa Türkiye’de bir kesimin şaşıracağı sonuç çıkar. Tayyip Erdoğan YPG-YPJ ve QSD’yi terörist ilan ettiği Birleşmiş Milletler genel kurulunda Irak Dış iİşleri Bakanı Türkiye’nin Irak’tan askerini çekmesini istemiştir. Zaten Suriye de defalarca Türk askerinin kendi topraklarından çekilmesini istemiştir. Irak ve Suriye Birleşmiş Milletlere üye devletler olduğuna göre bu ifadeler Türk devletine işgalcisiniz deme anlamına gelmektedir.
Türk devletinin Irak ve Suriye politikaları Arap dünyasını Türkiye’ye karşı tepkilendirmektedir. Şu anda Arap sokağında en fazla istenmeyen ülke Türkiye’dir. Bu açıdan Tayyip Erdoğan’ın İslami söylemleri Arap halkları açısından hiçbir şey ifade etmemektedir. AKP iktidarının pratikleri o kadar ikiyüzlü ve aldatıcı olmuştur ki, şu anda sadece dünyada değil Ortadoğu’da sözüne en az güvenilir lider Tayyip Erdoğan’dır.
Astana ortakları Rusya ve İran da Tayyip Erdoğan’ın en az güvenilecek lider olduğunu bilmektedirler. Devletçi ve kapitalist sistemde kuşkusuz dış politikada güvenden çok çıkarlar esastır. Ancak yine de ilişkiler toplumlar ve insanlar üzerinden olmaktadır. Bu açıdan kapitalizm dünyasında çıkar normal karşılanır. Ancak Tayyip Erdoğan şimdiye kadar ne kadar dostu varsa sonradan tümünü arkadan hançerlemiştir. Buna parti kurucusu arkadaşları da dahildir. Erdoğan’ın nasıl bir siyasetçi olduğunu en yakınındakiler biliyor. Tam itaat etmeyeni ya eziyor ya diz çöktürüyor ya da düşman muamelesi yapıyor.
Bir zamanlar en iyi arkadaşı Abdullatif Şener Tayyip Erdoğan’ı en iyi tanıyanlardan. Tayyip uzmanı olduğundan hiçbir sözüne itibar edilmez, diyor. Çünkü bugün söylediğinin yarın tersini söylüyor. Amedliler buna ‘taklacı’ diyorlar. Aslında güvercinin taklacısı sevimlidir; ama insanın değil…
Tayyip Erdoğan’ın bu kişiliği nedeniyle Kuzey Suriye’de YPG ve Suriye Demokratik Güçleri için söylediklerini Türkiye’de devlet baskısını hissedenler dışında kimse ciddiye almıyor. Dünyada herkes bunu Kürt düşmanlığına yoruyor. Çünkü Kürt siyasetçisi, milletvekili, belediye eş başkanları, parti üyeleri, aydını, gazetecisi Tayyip Erdoğan’a göre terörist. Tayyip Erdoğan sadece bunları değil tüm Kürtleri terörist görüyor. Çünkü HDP’ye oy veren Kürtleri de tehdit etti. Zaten her gün HDP’ye oy verenleri tehdit ediyorlar. Bu Kürt düşmanlığı ve demokrasi düşmanlığı değil midir?
Bu Kürt düşmanlığı Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarını ne hale getirir bilemem; ama bu politika eninde sonunda Türkiye’ye pahalıya mal olacaktır. Erkenden bu politika değişmezse Türkiye bir çöküntüyle karşılaşacaktır. Bu açıdan tüm demokrasi güçlerine ve Türkiye yurtseverlerine düşen görev Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin komplekslerine ve Türkiye düşmanlığına dur demeleridir. Kürt düşmanlığı ve demokrasi düşmanlığı Türkiye düşmanlığıdır. Bu düşmanlıkta çağrılarla durdurulamaz. Bu nedenle demokrasi güçlerinin ve Türkiye yurtseverlerinin AKP-MHP iktidarına karşı toplumu ayağa kaldırma zamanı gelmiştir. Yoksa Tayyip Erdoğan ve Bahçeli kendileriyle birlikte tüm Türkiye’yi batıracaklardır. Şairin dediği gibi, bir alametifarikaya binilmiş, kıyamete doğru yol alınmaktadır.