AKP’li Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın eşi ile birlikte Katar’da yapılan Dünya Futbol Kupası açılışına katılmasının nedeni Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşmek amacı taşıdığı anlaşıldı. Sisi ile yaptığı görüşme bugün Kuzey Suriye’ye (Rojava) yönelik süren bombalamalardan bağımsız düşünülmemeli. Önce Erdoğan’ın ardından MHP G. Başkanı ve iktidarın ortağı olan Bahçeli’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’la görüşülmesi gerektiğine yönelik söylemleri de süren savaştan bağımsız olamaz. Diğer yandan İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la buzların eriyip tekrar tokalaşma görüntüleri de tesadüf bir gelişme olamaz.
ABD Başkanı Biden’in Suudi Arabistan’ın velihat Prensi Muhammed bin Selman ile yaptığı sürpriz görüşme de dikkat çekmişti. Bu görüşmenin amacı bütün bir bölge üzerinde petrol ve doğalgaz kontrolü kurulmasını ve Rusya ile İran’ı zayıflatma içeriği taşıdığı söylenebilir. Bu atılan adımların birçok nedeniyle birlikte Türkiye için asıl motivasyonu Biden’in çerçevesini çizdiği enerji meselesi olduğunu vurgulamamız gerekiyor. İsrail doğalgazını (Aslında gazı çıkaran ABD’li şirket Noble Enerji) Mısır üzerinden deniz içine döşenecek boru hattı ile Yunanistan’a, oradan da Avrupa’ya taşıma planlarında değişiklik söylentileri ise motivasyonun temelini oluşturuyor.
Amerika Birleşik Devletleri, Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya taşınmasını öngören EastMed Boru Hattı Projesi’ni mali açıdan uygulanabilir bulmadağını belirten açıklaması dikkat çekmişti. İsrail Enerji Bakanı Karine Elharrar, İsrail gazının Mısır üzerinden Avrupa’ya satışının altyapısı konusunda İsrail, Mısır ve Avrupa Birliği arasında EastMed projesi kapsamında üçlü doğalgaz anlaşması geçtiğimiz Haziran ayında imzalandı. Anlaşmanın imzalandığı aynı günlerde, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve İtalya Başbakanı Mario Draghi İsrail’i ziyaret ederek gaz ithalatını görüştü ve ithalat için Türkiye üzerinden bir boru hattı inşası da seçenekler arasında olduğu belirtildi.
İtalyan La Repubblica gazetesinde yapılan bir yorumda, Türkiye üzerinden boru hattı seçeneği için, “Erdoğan bundan mutlu olur, İsrail’le yakın zamanda yeniden yakınlaşmasının nedenlerinden biri de buydu. Ama İsrailliler onu dahil etme konusunda tereddütlü, Avrupa ise seve seve onsuz da yapar” diye yazıldı. Manifesto gazetesi ise Türkiye’den geçecek boru hattı inşasının 1,5 milyar dolara mal olacağını ve 2-3 yıl içinde tamamlanabileceğini belirtirken, Finans gazetesi Il Sole 24 Ore ise Kıbrıs ve Yunanistan’ı içeren EastMed projesinin 10 milyar euro’ya mal olacağını ve tamamlanmasının 6-7 yıl alacağı vurgulandı.
R. T. Erdoğan ise ABD’nin Doğu Akdeniz doğalgaz ‘Boru Hattı Projesi’ için (EastMed) çekincelerini belirtmesinden sonra, “Bu (EastMed) proje esasında olacak bir iş değil. Bunun bütün analizlerini yaptılar, baktılar ki bu işin pozitif olabilecek bir yanı yok. Yani maliyet hesapları tutmuyor. Amerika bütün adımını zaten kapital üzerinde yürüten bir ülke. Bunun maliyet analizleri tutmadığı için de ‘Bu olacak bir iş değil’ diyerek desteğini çekti. Zaten, burada hep konuşulan nedir? Bu iş, Türkiye’siz olmaz. Çünkü eğer buradan Avrupa’ya gaz gidecekse bu ancak Türkiye üzerinden olur” dedi.
Erdoğan ayrıca, “Berat Bey, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu dönemde bile İsrailli muhatabı, o zaman o teklifle gelmişti. İş bir yere doğru da gidiyordu. Belki biz o zaman İsrail ile o işi bağlayabilirdik. Peki şimdi bağlama umudu yok mu? Şartlar oturup konuşulur. Çünkü bu işin menfaat analizleri çok önemli. Belli bir yere de geldik” diye belirtti.
Doğalgaz üzerinden yaşanan sürecin tamamını ABD’nin yönettiğini söylemek gerekiyor. ABD, Avrupa’dan sonra Türkiye’yi de doğalgazda Rusya’dan koparıp kendisine bağlama adımlarını hızlandırmaya başladı. Rusya ve Ukrayna savaşının ardında yatan en önemli nedeninin ABD’de yoğun olarak çıkarılmaya devam edilen kaya gazına ve Ortadoğu’da Noble Enerji gibi ABD’li enerji tekellerine pazar yaratmak için adımlarını tek tek atıyor.
ABD eski başkanı Trump, Kuzey Akım 2 boru hattının iptal edilmesi, Kuzey Akım 1 ve TürkAkım boru hatlarının Avrupa’ya taşınmasının önlenmesine yönelik hem Merkel’e hem de Avrupalı şirketlere tehditler savurmuştu. Trump, ABD’nin Avrupanın gazını kaya gazından mamul LNG tedariği ile karşılayabileceğini yüksek sesle dile getirirken, ABD’nin yeni başkanı Biden ise Trump’ın yarım bıraktığı bu girişimini devam ettirmekte. Ayrıca bu süreci savaşlarla taçlandırıp silah sanayisine de büyük bir pazar alanı yaratan ABD, Ortadoğu’yu da bu bağlamda değerlendiriyor.
Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırgan tutumunu yaşanan bu süreçlerden bağımsız düşünmemek gerekiyor. ABD ve Rusya’nın hava sahasını kontrol ettiği bölgelerin uçaklarla bombalanmasının bu iki emperyalist devletin izni olmadan gerçekleşmesi olanaklı değil. Diğer yandan İran’ın Suriye üzerindeki etkisini de atlamamak gerekiyor. Ancak İran şu an içeride yaşanan halk isyanıyla yüz yüze kalmışken kendi iktidarını sağlamlama peşinde koşuyor. İran’ın Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye kara harekatına karşı çıkarken çok fazla etkili olabileceği beklenmiyor.
Rusya ise Türkiye’deki çıkarları gereği daha önce ve bugün de hava sahasını açtığı gibi kara harekatına da belli sınırlar içinde göz yumacağı muhakkak. Bu yaşanan süreci yönettiği giderek netleşen ABD’nin ‘endişe’ belirtmek dışında Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye kara harekatını önlemek adına harekete geçmesi beklenmemeli. Kürtler daha önceleri de ABD’nin ikiyüzlülüğünü çok kez görmüş bir halk olarak yeni bir ikiyüzlü tutumla karşılaşma ihtimallerini muhtemelen herkesten çok daha fazla farkında.
AKP iktidarı ise bazı politikacıların dediği gibi bir kumar masasında kumar oynarken, kimlerin çıkarını koruduğu büyük bir soru işareti olarak ortaya çıkıyor. Olası kara harekatı demek bölgesel anlamda hiç bitmeyecek bir savaşın fitilinin ateşlenmesi demek. Bu durum net olarak ortada dururken, iktidarın bunu görmemesi olanaksız. Türkiye’de pompalanan hayal, Ortadoğu’nun ve Arap ülkelerinin AB’ye doğalgaz taşınma planlarının ortasına oturmak. Ancak bu iş de bu kadar kolay değil.
Her ne kadar EastMed projesinden vazgeçilme eğiliminden söz edilmesi ve bunun üzerinden Türkiye’nin kronik Kürt düşmanlığına zemin yakaladığını sanması her şeyin Türkiye’nin istediği gibi gelişeceği sonucunu ortaya çıkarmayacak. Her hazırlığı bitmiş, tüm teknik projeleri hazır ve tedarik sorunları çözülmüş olan EastMed projesinin tamamen rafa kalkacağını düşünmek yanlış.
Avrupa’nın kazanların kaynatıldığı Ortadoğu coğrafyasından ve Türkiye üzerinden gaz tedariğine güvenmesi çok zor. Kaldı ki bu süreçte ABD’nin Ortadoğu’da yeni dizayn planları ve Rusya ile İran’ı zayıflatma hesapları her şeye muktedir olamasa bile sürdüğü izlenirken, emperyalist ablukanın yaşandığı koşullarda bölgeye barışın gelebileceğini düşünmek için de hiçbir nedenimiz yok.
Bu karmaşa içinde tarafsız kalmak savaşı destelemek anlamına gelmektedir. Rojava’da kadın özgürlükçü ve ekolojik bir yaşamı temel alan özerk bölgenin desteklenmesi dışında hiçbir seçeneğin olmadığını belirtmek gerekiyor.