Orta yaşlarda bir abê “Yaw artık çözün Kürt sorununu, çözümdür barıştır ne ise yapın artık. Vallahi işimiz güzümüz var, hadê babam yaw” şeklinde bir serzenişi vardı. Bu çok sıradan, günlük yaşamın içinde kayda geçmez bir telaşın, anın dile gelişinde büyük bir hakikat saklı. Kabul edin, etmeyin; Kürt sorunu, çoğunluk için, öyle bir şey ki günlük hayatın sıradan bir işine de engel. Somut olarak engel olmazsa bile engel, çünkü duygu olarak onunla yaşıyor. Leibniz’ci bir yerden söylersek ‘zorunlu doğru’ kategorisinde görüp, gündelik pratiklerinde ‘mümkün ve zorunlu’ olarak düşünüyor. Röportajdaki amca da bana göre böylesi bir bağlama işaret ediyordu. Özetle, yüzyılların sorununda gerçek ve devasa sadelik bu. Fakat Türkiye’de nasıl ki hakikat hakikatsizliğin hizmetinde ise siyaset de siyasetsizliğin güdümündedir. Bunun tüm tonlarını her şekilde deneyimlediğimizden demin bahsettiğim ‘sade’ durum es geçiliyor, görünmüyor.
İçinden geçtiğimiz zamanın bizim için ikinci el bir zamana tekabül ettiği ne kadar gerçekse, iktidarın zamanı ile aynı yerden akmadığımız, ibrelerin aynı yerden dönmediği de bir başka gerçek. Duygu siyasetinden beslenen, kayıtsızlık üreten, komplo teorileriyle var olan, gasp arzusu ile yanıp tutuşan popülist siyaset aklı, bin bir ustalıkla yarattığı kendi trajedisini seyreden ve dilsel melekelerini kaybetmiş çıplak insanla iftihar ediyor. Yetmiyor, onunla seçimden seçime koşmaya çalışıyor. Yetmiyor her şeyi emrine hazır kılıyor. Fakat yine de yetmiyor, olmuyor… O nihai eşik için bir şeyler eksik kalıyor.
Bu eksik şeyin güncel Türkiye siyasetindeki adı “Kürt seçmen” oluyor.
Birkaç ay kala, herkesin varlık yokluk olarak kodladığı bir seçim ağzında tüm arayışların toplandığı, farklı kanalların birleşip gelip geçmek zorunda kaldığı esas durak Kürtler oluyor.
Kilit esprisi haklı olarak bununla ilgili. İstediğini içeride bırakacak, istediğine kapı açabilecek kudrette. Daha da ötesi, belki de esas gücü, cennetin kapılarını açamasa da cehennemin kapılarını kapatacak özne olması.
Böylesi bir tabloda dehşet bir ‘politik hipermetropluk’ yaşanıyor.
Seçimde zafer isteyenler görmüyor, sorumluluk almıyor Kürt seçmene karşı!
Kürt seçmenin sesi, görüntüsü, talebi, derdi yani gözünün önünde olan her şey çok çok uzak! Çare bayağı dışarıda, uzakta aranıyor. Hak getire!
Hadi diyelim en temel sorun bu olmasın. Peki ne olabilir? Bana kalırsa adı “Kürt seçmen” olan bu fenomenin sosyolojisi bilinmiyor. Bu lakayt yaklaşım, onu benliğinden kimliğinden sıyıran üst kimlik hezeyanları, eni sonu mecburdurlar desteğe nobranlığı ve daha bir sürü şey!
En azından bir kere ona yüzünü çevirip ‘Senin düşüncen, senin tepkin, senin değerlerin, senin refleksin nedir, ne olacak?’ diye sormuyor.
Neyse ki Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi sağ olsun yapmış bir araştırma.
25 Eylül ile 10 Ekim 2022 tarihleri arasında Kürt seçmenin seçim gündemini ve bu gündeme dair eğilimlerini ölçmek üzere, 26 bölge ve totalde 14 ili kapsayan, yaklaşık iki bin kişiyle, bir saha çalışması gerçekleştirmiş.
Bu sonuçlar önemli çünkü seçimin kaderini belirleyecek olan esas seçmen grubunun sosyolojik ve toplumsal reflekslerine dair bir şeyler fısıldıyor.
Bu araştırmadaki kritik ve kendimce önemli gördüğüm kısımları şöyle sıralayabilirim:
- Hakkında kapatma davası devam eden ve Kürt seçmenden destek alan HDP’nin %95,8 oranında oylarını korumakta olduğu görülmektedir.
- İlk defa oy kullanacak katılımcıların %78,7’sinin HDP’yi tercih etme eğiliminde olduklarını saha araştırmamız ortaya koymaktadır.
- AKP’den uzaklaşan Kürt seçmenin %27,1 gibi yüksek bir oranının herhangi bir muhalefet partisini tercih etmemesi ve bu konudaki gri alanların varlığı dikkat çekici bir detay olarak ön plana çıkmaktadır.
- HDP’yi tercih eden katılımcıların %8,8’i ise partisinin kapatılması durumunda seçimi boykot edeceklerini belirtmektedir.
- Katılımcıların oy verme motivasyonlarını belirleyen araçlara bakıldığında AKP seçmeninin %57,2 oranında televizyondan etkilendiği ve enformasyon kaynağının çoğunlukla televizyon olduğu ortaya çıkmaktadır.
- Yaş gruplarına göre parti tercihleri incelendiğinde; 18-30 yaş grubunda yer alan katılımcıların tercihinin %78,5 ile HDP olduğu görülmektedir. Bu yaş grubundaki seçmenin ikinci tercihi ise %7,8 ile CHP’dir. CHP yaş grupları arasında en fazla oyu %9,5 ile 61 yaş ve üzeri kesimden alırken, AKP’yi tercih eden yaş grubuna bakıldığında en yüksek seçmen grubunu %15,8 ile 61 yaş ve üzeri kesimin oluşturduğu görülmektedir.
- Araştırma grubunda yer alan ve HDP’ye oy vereceğini beyan eden katılımcılara “Sizce HDP seçime nasıl gitmeli?” sorusu yöneltildiğinde %70,1 HDP ve bileşenleri genişletilmeli, %11,1 Millet İttifakı’nda yer almalı, %8,7 Hiçbir ittifakta yer almamalı demektedir.
- “HDP’nin kapatılması durumunda hangi siyasi partiye oy verirsiniz?” sorusu yöneltilmiştir. Buna göre katılımcıların %70,4’ünün HDP’nin yeni partisi ya da işaret edeceği parti demektedir.
Bu detaylı rapordan sadece bu kadarını vermekle yetineyim, fakat ortaya çıkan verilerden de bazı şeyleri ifade etmek mümkün.
Birincisi, Merkez siyasetin tüm noktaları Kürt seçmeni ve onun eğilimlerine yanılgılı yaklaşıyor. Kürt seçmeni akışkan bir yapı olarak görmektense katı ve klasik ezberci devlet kodları ile görüyor. Bu esasında yüzyılların temel egemen bakış açısıdır. Sürekli bir araçsallaştırma aklı devrede olunca rasyonalite yok oluyor.
İkincisi, iktidar Kürt seçmenini sadece ‘istemiyor’, ayrıca engellemek için de çabalıyor. Çünkü bu seçmenin sahip olduğu bir yaşam hakikati var. En önemlisi bir derdi, geleceğe dair bir şerhi var! Önceliği günübirlik siyaset değil, hikayesine dokunan ve artık her şeyi ile keşfettiği bir anlamlı yaşam iddiasıdır. Düzen partilerinin umurunda olmayan bir parametre budur. Hamasetin her veçhesi ile tosladığı yer burasıdır!
Üçüncüsü, araştırmadan da ortaya çıktığı üzere siyasetin kendisini bilince çıkarmış bir kütle var! Ve kim Kürt oyu avında kim değil bu sahada gayet net görülüyor. Yani CHP’nin hızlandırılmış ‘Doğu’ turları, cilalanmış ‘masaları’ da amaç olarak yaşanan gerçekliğin duvarına çarptığı bir yerdedir.
Dördüncüsü, İYİ Parti ve türevlerinin uzanabileceği tek yer en fazla Sedat Bucak oluyor. Kürt seçmen ile kurmak istediği ilişki onun 90’lardan bu yana hafızasında taşıdığı ve yüzleşme-adalet yaşanmadığı için travma olarak duran fay hatlarını tetiklemekten ibaret. İYİP’in ilginç şekilde Kürt seçmene vaadi özce yok, şimdiden açtığı savaş ve siyasetsizlik vaadi var.
Beşincisi, HDP seçmeni nezdinde Millet İttifakı’nın ortak adayı ile yürüme konusunda bir eğilim olduğu, buna karşın iktidar ile muhalefet cephesi arasındaki seçim matematiğini belirleyecek esas faktörün HDP’li ve Kürt seçmenin tercihleri olacağını belirtmek mümkün. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması durumunda ise Kürt seçmenin büyük oranda HDP’nin belirleyeceği adayı destekleme eğiliminde olduğu açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Altıncısı, seçim sürecinde enformasyon vb. düzenlemelerin öncelikli hedef kitlesinin ‘muhalefet’ olmadığı, kendi tabanına ulaşılmasını engellemek olduğunu da ifade etmek gerekiyor. İktidar TV ve benzeri geleneksel kitle iletişim araçlarına odaklı, büyükçe bir kısmı da mimleyen tabanını ‘gerçeklerden’ uzak tutmak, korumak istiyor.
…
En başa dönersem, amcanın aynı zamanda bir seçmen olarak dile getirdiği ‘kusursuz sadelik’, belki de bilgelik demek gerekiyor, Kürt seçmen eğilimini anlamak isteyen herkes için etkili bir pusula ve başlangıç noktası olabilir.