HDP’li Musa Piroğlu, İŞİD ve ÖSO bağlantılı Albashır’ın sorumlu tutulduğu Taksim saldırısına ilişkin Soylu’nun açıklamalarını eleştirerek ‘Saldırıyı kim yaptıysa elinde patladı’ dedi
IŞİD ve ÖSO içinde yer alan pek çok kişi ile ilişkisi ortaya çıkan Ahlam Albashır’ın sorumlu tutulduğu Taksim patlamasını gerçekçe gösteren Türkiye, 19 Kasım’da Kuzey ve Doğu Suriye ile Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik başlattığı saldırı sürüyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Musa Piroğlu, yaşanan patlama ve sonrasında gelişen saldırıları değerlendirdi.
MA’dan Mehmet Aslan’a konuşan Piroğlu, Özdağ’ın sarf ettiği cümleleri işaret ederek “saldırının devlet içindeki kontra güçler tarafından yapıldığını resmen kabul edildi” dedi.
5 Haziran’da başlayan süreç
Piroğlu, iktidarın, Taksim’de yaşanan patlamada birçok teknik boyutu incelediğini, fakat olayın siyasi yönüne yönelik incelemede bulunmadığına işaret etti. Piroğlu, bu ve benzeri patlamaların geçmişte de yaşandığını belirterek, 5 Haziran 2015 yılındaki Amed ve sonrasındaki Suruç, Ankara ve Antep patlamalarını hatırlattı.
Kim yaptıysa elinde patladı
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun alelacele saldırıyı Kürt güçlerine bağlayarak işin içinden çıkmayı düşündüğünü belirten Piroğlu, “İstiklal patlamasını okurken de benzer bir yerden okuma ile gidilmeli. Ortaya çıkan ilk belge, bilgi veya durum şu: Saldırıyı kim yaptıysa elinde patladı” dedi.
Özdağ’ın cümleleri
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın da Soylu gibi patlamanın yaşandığı yere gittiğini ve “bilgi” paylaştığını belirten Piroğlu, bu bilgilerin üzerinde ise yetirince durulmadığını belirtti. Özdağ’ın aynı zamanda daha sonra katıldığı bir televizyon programında dönemin Başbakanı ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na da işaret ettiğini dile getiren Piroğlu, “Davutoğlu’na işaret ederek, ‘konuşmaz isen daha çok insan ölecek’ dedi. Aslında sediği şey şu: Taksim saldırısını Ankara, Suruç saldırısını yapanlar yaptı. Davutoğlu’nu işaret ettiğine göre, kimin yaptığını söylemiş oldu. İktidar içindeki odaklar, devlet içindeki kontra güçler tarafından yapıldığını resmen kabul etti” diye kaydetti.
Savaş siyaseti
Devleti elinde tutan güçlerin, Kürt halkına yönelik sürdürdüğü savaş siyasetiyle emek ve demokrasi güçlerine de “mesaj” verdiğini belirten Piroğlu, “Kürt halkına saldırı yapıldığı sürece, iktidarların maymuncuk olarak kullandığı ‘terör’ kavramı toplumsal muhalefetinin önemli bir kısmının iktidarın arkasına mevzilenmesine yol açıyor” dedi.
Muhalefete tuzak uyarısı
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı saldırının, sadece Kürtlere karşı bir saldırı olmadığına dikkat çeken Piroğlu, “Türkiye sosyalist ve demokrasi güçlerinin bir bütün olarak iktidar karşı bütün muhalefetin görmesi gereken temel olgu; bu saldırı Kürt halkının kanı üzerinden iktidarın kendi varlığını koruma çabasıdır. Bu saldırıda eğer Kürt halkı ile yan yana durulmaz ve iktidarın kurduğu tuzağa düşülürse, -ki bunu yapacak olan muhalefettir- kendi varoluş gerekçelerini ortadan kaldıracaklar” şeklinde konuştu.
Bu vatan savaşı değil
Saldırıya karşı geliştirilen tepkilerin söylemlerin ötesine geçmesi gerektiğini belirten Piroğlu, iktidar karşıtı güçlerin yana yana gelerek iktidarı devirmeye yoğunlaşması gerektiğini vurguladı. Piroğlu, bu durumun mümkün olduğunu belirterek, önündeki engelle işaret etti: “Kaba milliyetçi, şoven politikaların bütün muhalif güçlerin içine sızmış olması. Bu bir vatan savaşı değil. Sadece iktidarın ayakta kalma savaşı ve Kürt kazanımları yok etme savaşıdır” diye kaydetti.
Kanı durdurmak zorundayız
İktidarın saldırıyı seçimde galip çıkmak için de başlattığını ifade eden Piroğlu, sözlerini “Savaş ve kan içinde bir sandığa gitmeyeceğiz. Daha uygun şartlar oluşturmalıyız. Yoksa o sandığı kanın içinden çıkaramayız. Kanı bu gün durduramazsak ortasında bir sandık kurulacak ve oradan toplumsal muhalefet yenik çıkacak, iktidar ise istediğini alacaktır. Bu görülmek zorundadır” şeklinde noktaladı.
İSTANBUL