Kobanê Davası’nda savunma yapan Kışanak, davanın 2016’da yapılan siyasi darbenin yargı ayağı olduğunu söyleyerek, ‘Bu dava Kürt sorunu davasıdır. Bu dava belediyelerimize atan kayyum rejimi davasıdır. Demokrasinin ortadan kaldırıldığının nişanesidir’ dedi
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 19’uncu duruşma periyodu, 3’üncü oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına, HDP Hukuk Komisyonu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra baro başkanları katıldı.
Sincan Kapalı Cezaevi’nde tutulan siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde tutulanlar ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşma, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın savunmasıyla devam etti.
Barış süreçlerinin önemine dikkat çekti. Kışanak, “Dünyanın hiçbir yerinde farklı toplumsal ve sınıfsal kesimler birebir aynı hedeflere yönelmezler ama ufak bir noktada buluşup birlikte yaşamayı becerebilirler. Biz bunun için umutlanmıştık. Ortak noktamız barış, özgürlük ve temel haklar. Siyasi yaklaşımlarımızdaki farklılıklar haklı olarak devam edebilir ama barış içerisinde itiraz etme hakkımızı kullanarak daha demokratik bir gelecek kurabiliriz” dedi.
Yeniden barış mümkün
“2005’te başlayan, 2008’de Oslo’da devam eden ancak akamete uğratılan sonrasında ise 2013’te de yeniden başlayan çözüm sürecini anlatacağım” diyen Kışanak, 7 yıl boyunca yaşananlar nedeniyle ülkenin şu anda barış ihtimaline çok uzak bir noktaya atıldığını söyledi. Yeni bir barış sürecinin imkansız olmadığını söyleyen Kışanak, “İnsanların toplumsal bir varlık olarak bir araya getiren şey çözüm üretebilme becerisidir. Yan yana durmayı, birlikte mücadele etmeyi ve geleceği birlikte kurmayı başarabilmiş canlılardan bir tanesidir. O yüzden bu 7 yıllık sürece rağmen çözümün mümkün olduğuna ve mutlaka gerçekleşeceğine dair umudum var” dedi.
‘Bu dava Kürt sorunu davasıdır’
“Bu dava 2016’da yapılan siyasi darbenin yargı ayağıdır. Bu dava sizlere Saray’dan sipariş gönderilmiş. Toplumu diken üstünde tutmak ve buradan iktidar devşirmek isteyenlerin kurduğu bir davadır” diyen Kışanak, davanın eşitlik ve özgürlük mücadelesine karşı açılmış bir dava olduğunu belirterek ekledi: “Bu dava Kürt sorunu davasıdır. Bu dava belediyelerimize atan kayyum rejimi davasıdır. Demokrasinin ortadan kaldırıldığının nişanesidir. AİHM’e karşı hamle yapma davasıdır. Ki bu hamlelerin sonu Türkiye’yi demokratik ülkelerden koparma hamlesidir. Bu dava gerçek failleri saklama, hakikatin üstünü örtme davasıdır. Bu dava otoriter tek adam rejiminin davasıdır. Bizler de bu davada sanık olarak gözükse de tarih bizlerin davacı olduğunu kanıtlayacaktır”
‘Bu davayı hazırlayanlar kadın düşmanıdır’
Kışanak şöyle devam etti: Bizlere neden ‘8 Mart mitinglerine kimin talimatlarıyla katıldın’ diye soruyorlar. Ben talimatı bütün kadınlardan aldım. Erkeklerin katlettiği kadınlardan talimat aldım. Hani örtbas ettiğiniz, yargının indirim verdiği kadın cinayetleri var ya. O cinayetlerde yaşamlarını yitirmiş kadınlardan aldım talimatı. Kadın meclisi toplantılara katılmışız diye suçlanıyoruz. ‘Siz niye toplandınız’ diye soruyorlar. Ya sana ne? Bu dava kadın özgürlük mücadelesine açılmış bir davadır. Bu davayı hazırlayanlar kadın düşmanıdır. 25 Kasım’da dünyanın her yerinde kadınlar sokağa çıkar. Şiddetin bir insanlık suçu olduğunu haykırmak için sokağa çıkarlar. Gurur duyuyorum kendimle. Hayatım boyunca hiçbir şiddete boyun eğmedim, eğmeyeceğim. Ama siz bizi 25 Kasım vesilesiyle yapılan eylem ve etkinliklere katıldığımız için yargılıyorsunuz.
Ardından duruşmaya 14.00’a kadar ara verildi.
Sonrasında Gültan Kışanak’ın savunması devam etti. İktidarın aslında diyalog, barış ve bir arada yaşama isteğini cezalandırmak istediğine vurgu yapan Kışanak, “Bizim gerçekte bunların ne kadar vesayet rejimine karşı olduklarını sorgulama hakkımız var. Bu dava çözüm sürecine karşı açılmış bir davadır. İnanç, kültür ve kimliği ne olursa olsun toplumun büyük bir kesimi bu süreci destekliyordu. Bu dava barış umuduna karşı açılmış bir davadır. Kürt sorunu olmasaydı, bu ülkede yaşayan ve kendisini Kürt olarak tanımlayan insanlar olmasaydı bu dava olmayacaktı. Bu dava Kürtlerin kendi kimliği ve diliyle eşit yurttaş olarak yaşama isteğine karşı açılmış bir davadır” diye konuştu.
‘PKK’nin öncesinde Kürt sorunu yok muydu?’
Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer bugün Türkiye’nin Rojava sınırının bazı kentlerine El-Nusra, HTŞ ya da DAİŞ yerleştiyse, bu Kürtleri bu coğrafyadan silmek isteyenlerin pratiğinin sonucudur. Evet, vicdanlı ya da demokrat olmayabilirsiniz ama insan birazcık akıllı olur. Tarihten bu yana bu topraklarda yaşamış, tarihsel olarak insanlığa artısıyla eksisiyle çok şey katmış Kürt halkı, bu topraklarda yaşıyor. Ne yapacaksınız? Yapılması gereken tek şey, ‘Bu nüfusu Cumhuriyet içerisinde kimliği ve kültürüyle olanakları yaratıp, çatışmadan yolumuza nasıl devam ederiz’ diye düşünmek lazım. Bizim yapmamız gereken sorunlarımızı çözmek. ‘Kürt yurttaşlarımızla hiçbir sorunumuz yok’ diye bir hikaye anlatmayın. PKK’nin öncesinde Kürt sorunu yok muydu? Bu cümleden yola çıkarak ülkedeki tüm gözyaşlarını, kayıpları ve savaşı gölgeleyemezsiniz. Ölümden ve kandan nemalanıp iktidarlarını sürdürmek bir tercihtir, zorundalık değil”
Kışanak, son olarak “Geleceğimiz savaşta değil, barıştadır. Herkesi gelecekte yan yana barış içerisinde yaşama hayalimizi paylaşmaya davet ediyorum” diye seslendi.
Kışanak’ın beyanlarının ardından duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verildi.
HABER MERKEZİ