Türkiye yıllardır Fırat Nehri’nin suyunu bir silah olarak kullanıp, Kuzey ve Doğu Suriye’ye suyun akışını engelliyor. Ala El-Sitil, su kaynaklarını korumak dışında bir çözüm olmadığını söyledi
Türkiye’nin Suriye ile imzaladığı Fırat Nehri su paylarının dağıtımına ilişkin anlaşmanın ihlali, su miktarının büyük bir kısmının çalınması, Xabûr Nehri ve kollarının kuruması ile sonuçlandı. Fırat Nehri’ndeki su seviyesinin düşmesi, Kuzey ve Doğu Suriye’de tarım üzerinden yaşamlarını idame ettiren insanların büyük bir bölümünün geçimini tehdit ediyor. Su ile birlikte bölgede elektrik kesintisinin yarattığı sorunlar da yaşanıyor.
Su kaynakları korunmalı
Aylar hatta yılları bulan bu ihlale karşı Türkiye’ye baskı yapacak bir uluslararası kuruluş yok. Konuyla ilgili NuJinha’dan Şirin Mihemed’e konuşan, Cizre Bölgesi’nden Belediye İdaresi Yöneticisi ve çevre aktivisti Ala El-Sitil, Türkiye’nin su kesintisini bölge halkına yönelik bir silah olarak kullandığını ve bölgedeki su kaynaklarını korumaktan başka bir çözüm yolunun olmadığını kaydetti.
Kimyasal silahlar
Ala El-Sitil, 10 yıla yakın süredir devam eden Suriye krizinin bölgede birçok çevresel tahribata neden olduğunu dile getirerek, “İşgalin yanı sıra bölgede kullanılan kimyasal silahlar çevreye zarar veriyor. Türkiye bölgede savaş suçu işliyor. Bu suçlardan biri de Fırat Nehri’nin sularının kesilmesidir ve bu su kesintisi başta çevre olmak üzere birçok olumsuz etkiyi beraberinde getirmiştir. Türkiye bölge halkına ve tabiatına zarar veriyor” dedi.
Çevre dengesi bozulursa
Türkiye’nin saldırılarından sonra Fırat Nehri sularının sürekli olarak kesildiğini sözlerine ekleyen El-Sitil, “Su kesintisi sonucunda nehir kurudu, bu da beraberinde birçok olumsuzluk getirdi. Özellikle son yıllarda kuraklıkla beraber çölleşme ortaya çıktı. İnsanları ve hayvanları etkileyen hastalıklar ortaya çıktı. Elektrik üretiminin olmaması bölgede jeneratör sayısının artmasına, bu da yakıt kullanımının artmasına ve jeneratör ve brülörlerden çıkan zehirli gazların neden olduğu hava kirliliğine neden olmaktadır. İnsan ve çevre birbiriyle bağlantılıdır, çevrenin dengesi bozulursa insanlık sona erer” şeklinde konuştu.
Farkındalık gerekli
Küresel ısınmanın yarattığı felaketlere de dikkati çeken Ala El- Sitil, “Küresel ısınmayla zaten son yıllarda yağış azaldı. Yağışın azalmasıyla kuraklık, yer altı sularının yok olmasıyla yeni hastalıklar ortaya çıktı” dedi. Bölge halkının su tüketimini rasyonelleştirmesi gerektiğini vurgulayan Ala El-Sitil, “Gelecekte karşılaşabileceğimiz daha büyük sorunlardan kaçınmak için elimizdeki suyu korumalıyız çünkü bölgede devam eden savaş bunlarla yüzleşme kapasitemizi zayıflatıyor. Su kıtlığının etkilerini azaltmak için mevcut yeteneklere göre çalışıyoruz. İşbirliği ve farkındalıkla çevreye verilen zararı azaltabiliriz” diye belirtti.
Su yoksa gelecek de yok
Çevre Müdürlüğü’nün yürüttüğü projelere değinen Ala El-Sitil, “Yeraltı sularının azalmasına neden olan artezyen kuyularının sayısının azaltılması, suyun sadece ihtiyaç kadar kullanılması gibi sorunları ülkemizde sahip olduğumuz imkanlarla aşmaya çalışıyoruz. Çölleşmeyi önlemek ve çevreyi korumak için bitki örtüsünü artırarak ağaç dikmeye başladık. Görev basit olabilir, ancak gelecekteki etkisi önemlidir. Aynı zamanda su kıtlığının ciddiyeti, çevresel kirlilik ve su israfı konusunda da halk bilinçlendirmelidir. Nesillerin geleceği için çevreyi korumalıyız. Suyu korumazsak, geleceğimiz olmaz” şeklinde konuşmasını sonlandırdı.
QAMİŞLO