2023’te geçerli olacak asgari ücretin belirleneceği komisyon toplantılarının tarihi yaklaştıkça her yıl olduğu gibi “asgari ücret loto” tahmin oyunları da başladı. Yüksek enflasyon nedeniyle emekçilerin derin bir açlık/yoksulluk sarmalı içine girmesi ve 2023’ün seçim yılı olması nedeniyle asgari ücret üzerine spekülasyonlar bu yıl daha da arttı. Özellikle “iktidarı parlatmakla vazifelendirilmiş” olan yandaş medyanın bu konuda çalışanlara “müjde” veren manşetler atmadığı gün yok gibi. Asgari ücret lotoya bu yıl ABD merkezli çok uluslu yatırım ve finans şirketi Morgan Stanley de katıldı.
Bu tahminler yüzde 40’lardan başlıyor, yüzde 80’lere kadar gidiyor. Bunlara bakarsanız Temmuz ayından bu yana 5 bin 500 TL olan asgari ücret 1 Ocak itibariyle 7 bin 700 TL de olabilir 9 bin 900 TL de… Morgan Stanley ise hazırladığı Türkiye raporunda 2023 için asgari ücretin yüzde 60 artacağı yani 8 bin 800 TL olarak belirleneceğini öngörmüş.
Mevzuata göre Türkiye’de asgari ücret “işçi, işveren ve devletin temsil edildiği Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Aralık ayında yaptığı görüşmeler (pazarlıklar) sonucunda belirleniyor. Komisyonda işçi tarafını en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu olan Türk İş, işveren tarafını Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), devleti ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsil ediyor. Komisyon’un; “asgari ücreti, Asgari Ücret Tespit Yönetmeliği’ndeki asgari ücret tanımı çerçevesinde tarafların pazarlık gücüne göre belirlemesi” gerekiyor. Yönetmelik’te asgari ücret, “sadece işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret’’ olarak tarif edilmiş. Oysa uluslararası normlara göre asgari ücret miktarının tespitinde “işçinin ailesiyle birlikte temel ihtiyaçları” hesaba katılıyor. Her fırsatta ailenin yüceliğinden, kutsallığından dem vuran, “üç çocuk, beş çocuk yapın” öğütleri veren muktedirler, iş emekçilerin alınterinin karşılığına gelince aileyi unutuvermiş!
Asgari ücreti belirleyecek komisyon henüz toplanmadan tahminlerin gazete manşetlerini süslemesi ve uluslararası finans şirketlerinin de bu furyaya katılması, mevzuatta yer alan asgari ücreti belirleme biçimine de -uluslararası normlara aykırı olan- tanımına da uyulmadığını, Komisyon’un göstermelik olmanın ötesine geçmediğini açıkça ortaya koyuyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun göstermelik olmasının en önemli nedeni işçi temsiliyetinin tamamen hiçleşmiş olmasıdır. Bu komisyonun Türkiye’de işçi ve işverenler arasındaki en üst düzeyli ve en kapsamlı toplu pazarlığı gerçekleştirmesi gerekirken on milyonlarca emekçiyi temsil eden Türk İş, bürokratik yapısı içinde işçi sınıfından öyle uzaklaşmış ki, siyasi iktidarın güdümünde onun neredeyse bir birimi haline dönüşmüş. Geçen yıl asgari ücret görüşmelerinde Türk İş’in verdiği teklifin Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı rakamın bile altında olduğu trajikomik durum hala hafızalarımızda. Bu yıl da beklentiler farklı olmadığı için asgari ücret üzerine tahmin yürütenlerin, Türk İş’i ve onun temsil ettiği işçi sınıfını dikkate almaması yadırganmıyor bile. İşçi temsiliyetinin hiçleşmiş olduğu bir pazarlığın sonucu hakkında tahminde bulunmaktan da hicap duyulmuyor haliyle!
Oysa Türkiye emek piyasasında asgari ücret, ücretlerin asgarisini ifade etmenin ötesinde “ortalama ücret” halini almış durumda. DİSK-AR’ın Aralık 2021’de yayınladığı “Asgari Ücret Gerçeği 2022 Raporu”ndaki hesaplamalara göre ücretli çalışanların yaklaşık yüzde 57’si asgari ücret civarında bir ücret karşılığında çalışıyor (AB ülkelerinde bu oran yüzde 9 dolayındadır.). Milyonlarca işçi ise emeğinin karşılığı olarak asgari ücrete bile erişemiyor ama asgari ücret, dolaylı da olsa aldıkları ücretin düzeyini belirliyor.
Asgari ücret üzerine yapılan tahminlerin dayandığı kriter büyük ölçüde sendikaların hesapladığı “açlık sınırı” üzerinden oluyor. Türkiye’de emekçilerin çok önemli bir bölümünün gelirini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen asgari ücret Ekim ayı itibariyle -Türk İş, Birleşik Metal İş gibi işçi örgütlerinin TÜİK’in yalnızca gıda harcamalarını esas alarak hesapladığı- açlık sınırının sadece üçte ikisi kadar. Öte yandan gayrimenkul değerleme platformu Endeksa’nın araştırmasına göre emekçilerin yoğun olarak yaşadığı illerin birçoğunda kira fiyatları ortalaması, mevcut asgari ücretin üzerinde (Örneğin İstanbul’da 10 bin 229 TL, İzmir’de 6 bin 932 TL, Ankara’da 5 bin 466 TL). Bunlara Kasım ve Aralık ayı enflasyon oranları eklenince asgari ücretin açlık sınırının da ortalama kira fiyatlarının da çok daha altında kalacağı aşikâr.
Yapılan tahminlerden hangisi tutarsa tutsun, 2023 yılı için tespit edilecek asgari ücretin emekçilerin 2022’deki yoksullaşmasını telafi edebilmesi mümkün değil. Artmaya devam edecek enflasyon nedeniyle ücretler önümüzdeki dönemde de erimeye devam edecek. Böylece emekçilerin kendilerine layık görülen açlıkla boğuşmaya devam etmesi de ne yazık ki kaçınılmaz olacak.
Sözün özü: Yandaş medya ve uluslararası finans kuruluşlarının asgari ücret üzerine yaptığı tahmin oyunlarıyla AKP iktidarının emekçiler için açlığı reva gören anlayışı meşrulaştırılarak normalleştirilmek isteniyor. Asıl vahim olan ise sendikaların ve emekçilerin önemli kısmının emeklerinin hakkını almak ve insanca yaşamak için mücadele etmek yerine, asgari ücret adı altında dayatılan açlık ücretini kabullenmiş olmaları. Bu kabulleniş, AKP’nin milyonlarca işçiyi, emekçiyi açlığa sürükleyen politikalarını “ak”layacağı gibi Erdoğan’a da seçimlerde “açlık ücretini şova dönüştürme” fırsatı verecektir.