Diktatör rejime karşı Mirabel Kardeşleri andığımız gibi İran’da katledilen Jîna Emînî’yi de anıyoruz. Kadınların evrensel eşitlik ve özgürlük mücadelesini yükseltmek için tüm yasaklamalara ve engellere rağmen alanlardayız, sokaklardayız diyoruz
Halide Türkoğlu*
Dominik Cumhuriyeti’nin faşist Trujillo hükümetine karşı ezilenlerin ve isyan edenlerin örgütlü mücadelesinde simgeleşen Mirabel Kardeşlerin tecavüz edilerek katledildiği gündür 25 Kasım. Dünyada kadınların her yerde sokaklara çıktığı bugünde erkek-devlet şiddetine karşı yıllardır mücadele yükselerek devam etmektedir.
Her geçen yıl kadınlar, yaşadıkları şiddet biçimlerine karşı mücadelede kadın dayanışmasını büyütmektedir. Şiddetin kaynakları, türleri ve şiddeti uygulayanların çokluğuna karşı biz kadınlar çözümü kendi dayanışma ve kolektif örgütlenmelerimizde görmekteyiz.
Arjantin’de, Meksika’da, Afganistan’da, Tunus’ta, Türkiye’de, Rojava’da ve son olarak kadın düşmanı rejimlere karşı İran’da kadınlar hiç olmadığı kadar büyük bedeller ödeyerek yaşamlarına sahip çıkmakta. İran’da Jîna Emînî’nin rejim tarafından katledilmesinden sonra kadınların başlattığı eylemler devlet yönetimine değişimi dayatmaktadır. Kadınlar “Böyle gitmez” dedi. En önemlisi de kadınların öznesi olduğu bu eylemlere İran halkları da destek vererek demokratik bir cumhuriyete ulaşmanın eylemlerini ve direnişlerini sürdürmektedir. Bu eylemlerde öne çıkan bir slogan vardı ki İran’daki kadınların direniş motivasyonu olmakla kalmadı, aynı zamanda kadın dayanışmasının enternasyonal bir dili oldu, kadınların yaşamının ve özgürlüğünün söylemi oldu. Bu slogan “Jin, jiyan, azadî” idi.
“Jin, jiyan, azadî” Kürt kadınların maruz kaldığı erkek-devlet şiddetine karşı mücadelenin kendisidir. Yıllarca Kürt kadınlar mücadelesinde “Jin, jiyan, azadî” ile simgeleşti. Ortadoğu’nun kadın tarihinin mücadele çizgisi ile erkek egemen sistemin karşı saldırılarının birlikte yürüdüğü bu dönemde “Jin, jiyan, azadî” Rojava’da çetelere karşı mücadelenin ifadesi oldu. Salt bir mücadele değil, kadın eksenli bir devrimin inşasının fikriyatı haline geldi. Öyle ki erkek egemen sisteme karşı Kürt kadınların kendi tarihsel deneyimlerinden yola çıkarak oluşturmuş olduğu yeni yaşam modeli bugün dünyada birçok kadın hareketini etkilemektedir.
Yerel deneyimler, sözler, fikirler, mücadele hatları yüklediğimiz anlamların özgürlükçü ve eşitlikçi değerleriyle elbette ki evrenselleşebilir. Kadın, yaşam ve özgürlük, felsefi ve politik anlamda da kadın kimliğimizi savunma, nasıl bir yaşam, nasıl bir kadın varlığı gibi sorulara yanıt bulmasının yanı sıra özgürlüklerin politikası şeklinde ve özgür yaşam meseleleri gibi birçok meseleyi içeren, ancak mücadele hattıyla da inşa edendir.
Biz kadınlar bugün baskıcı ve bizi yok sayan, ötekileştiren, kutuplaştıran, erkek egemen sisteme ve siyaset biçimlerine karşı kadın dayanışmamızla, örgütlenme ve mücadelelerimizle bu dünyada bize ait bir dünya yaratmak istiyoruz. Bu yüzden yerelden evrensele deneyimlerle ve mücadele biçimleriyle eşitlik ve özgürlük potansiyellerimizin daha çok buluştuğu zamanlardayız. Çünkü biliyoruz ki 21’inci yüzyıl eski dünyanın erkek egemen siyaset biçimiyle değil, biz kadınların daha çok dayanışma ve ortak mücadele hatlarıyla kendine yol çizebileceği bir yüzyıldır. Ancak tehlikelerin de farkındayız. Bu farkındalıkla HDP Kadın Meclisi olarak 25 Kasım’da alanlara “Jin, jiyan, azadî” sözüyle çıkıyoruz. Diktatör rejime karşı Mirabel Kardeşleri andığımız gibi İran’da katledilen Jîna Emînî’yi de anıyoruz. Kadınların evrensel eşitlik ve özgürlük mücadelesini yükseltmek için tüm yasaklamalara ve engellere rağmen alanlardayız, sokaklardayız diyoruz.
Türkiye’de AKP-MHP erkek ittifakı ve tek adam rejimi, en çok kadınları hedef almaktadır. Savaş rejimi haline gelen bu yönetim kadınların kazanımlarını her gün gasp etmektedir. Kadınlar her geçen gün daha da yoksullaşıyor, bizden çalınan her şey bu sistemin ayakta kalması için reva görülüyor. İnancımız, kimliğimiz, düşüncelerimiz, giyim tarzımız her şey bize şiddet olarak dönmekteyken elbette ki biz kadınlar isyanın dilini de “Jin, jiyan, azadî” ile kurmaktayız. Ortadoğu’da yükselen kadın mücadelesinin dili olan bu slogan baskıcı ve faşist rejimleri hiç olmadığı kadar da korkuttu. Türkiye’de de AKP-MHP erkek ittifakını korkuttu ki, “Jin, jiyan, azadî” diyen kadınlara soruşturma açıldı ve yasa dışı bir slogan haline getirilmeye çalışıldı. Çünkü bu slogan kadınların umut, direniş, dayanışma motivasyonu olduğu kadar yeni bir yaşamın modelini de birlikte sunmaktadır. İstedikleri kadar yasaklasınlar dünya kadınları bu sesi duydu ve cevap verdi. Bu sesi kısmaya çalışan bu örgütlü erkek sistemine karşı 21’inci yüzyılın kadın mücadelesi olacağı hakikatiyle biz kadınlar mücadeleden asla vazgeçmiyoruz. Kadınlara karşı yürütülen savaş rejimlerine karşı kadınların özgürlük zamanı çoktan filizlendi, büyüdü ve gelişmeye devam ediyor.
Mücadele eden kadınlar olarak Türkiye’de kadınların statüsünü geriye götüren, yaşam hakkını, emeğini, bedenini sömüren hiçbir anlayışı kabul etmiyoruz. O yüzden kadın düşmanlığında işbirliğinde olan sermaye ve erkek-devletin politikalarına karşı örgütleniyoruz. Biz kadınlar erkek egemen siyasetlere ve ittifaklarına karşı kendi çözüm gücümüzü direnişlerimiz ve dayanışmalarımızla örmek zorundayız. İşte o zaman kadın, özgürlük ve eşitlik çizgisini büyütmek bu zorba ve baskıcı zihniyetlerin sonunu getirecek, “Jin, jiyan, azadî” sloganı mahkeme kapılarından, zindanlardan, evlerin içinden yükselerek sokaklarda karşılığını bulacaktır.
*HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü