Buğday üretiminde yaşanan düşüş nedeniyle açlık kapıda. Uzmanlarla buğday krizinin nedenlerini konuştuk
Yusuf Gürsucu
Dünyada ilk kültüre alınmış olan ve Einkorn adı verilen buğday, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce Diyarbakır Karacadağ yakınlarında üretilmeye başlandı. Buğdayın insanla ortak hikâyesi ‘Bereketli Hilal’ diye adlandırılan ve bugün İran, Irak, Türkiye, Suriye sınırları içinde kalan 4 parçaya bölünmüş olan Kürt coğrafyasında geliştirilmiş ve ardından Lübnan ve Filistin’i kapsayan bölgeye kadar yayılmıştır. Zamanın koşullarında, küçük ama elde edilmesi kolay ve besleyici değeri yüksek olan buğday, insanlığın önemli yol ayrımlarından birisidir. İnsanların binlerce yıl sürdürdüğü göçebe avcı-toplayıcı yaşam biçiminden yerleşik-üretici yaşam biçimine geçişin mihenk taşı buğday olmuştur.
Tek kazanan şirketler
On bin yıl önceden başlayarak tüm dünyaya yayılan buğdayın günümüze kadar genetik yapısı değişerek birçok çeşidi ortaya çıkmıştır. Bugün ise tüm çeşitlerin patentlenerek sertifikasyona bağlanmış olması buğdayın insanın elinden alınıp sermayenin elinde toplanmasını sağlamıştır. Suni yöntemlerle hava ve iklim koşullarına uygun hale getirildiği iddia edilen buğdayı 3 yılda bir şirketlerin kapısı çalınarak yeniden satın almak zorunda kalan çiftçiler, zarar etmeleri nedeniyle üretimden uzaklaşmaya başlarken, tek kazanan şirketler oluyor.
Çiftçi şirketlerin marabası!
Ürettikleri üründen her yıl tohumluk ayırabilen çiftçiler bundan mahrum bırakılıp şirketlerin marabası durumuna düşürülürken, şirket-devlet arasında adeta cendereye alınmış durumda. Son yıllarda gelişen kuraklık ise yaşanan sürecin tuzu biberi oldu. Aynı zamanda plansız üretimlerle buğday ekim alanlarına farklı ürünler ekilmesi ve arazilerin amaç dışı kullanılması nedeniyle büyük bir açlık kapıyı çalmakta.
Çiftçi ekmekten vazgeçiyor
Buğday üretimleri her geçen yıl azalırken, ekmek ihtiyacı ise katlanarak artmakta. Ekmek fiyatının aşırı yükselmesi nedeniyle kitlesel açlığın işaretleri ortaya çıkmış durumda. Üretici ise girdi fiyatlarındaki aşırı yükselme ve uygulanan alım fiyatları nedeniyle her üretim yılını zararla kapatmaktadır. Buğdayın girdileri olan mazot, tohum, gübre, zirai ilaç vd. fiyatları sürekli artış göstermektedir. Su fiyatları da sürekli yükselirken, buğday fiyatına göstermelik artış yapılarak çiftçiler de açlığa doğru sürüklenmektedir.
Yoksullar ekmekle besleniyoor
Yükselen maliyetler ve yetersiz destekler nedeniyle zarar eden çiftçiler, birer birer buğday ekiminden vazgeçiyor. Oysa dünyada ve Türkiye’de en çok tüketilen besin maddesi ekmektir. Kişi başına günlük enerji ihtiyacının yüzde 40’ı ekmekten karşılanırken, yoksul olanlarda ise bu oran yüzde 70’lere ulaşmaktadır. TÜİK verilerine göre bile Türkiye’de 18 milyon yoksul, 1 milyon aç insanın bulunduğunun belirtilmesi, büyük bir açlık krizinin kapıda olduğunu göstermektedir. Türkiye’de buğday ekilmesi gereken alan miktarı 9-9,5 milyon hektardır. Ancak, devletin fiyat politikaları nedeniyle çiftçiler buğday ekiminden vazgeçmeye başlamış durumda ve bu vazgeçiş giderek hızlanmaktadır.
Çiftçiler maliyeti karşılayamıyor
Bugün Türkiye’de 2,7 milyon hektar arazide buğday ekimi yapılmazken, 2 milyon hektar tarım arazisi ise hiç ekilmiyor. 500 bin hektar arazide ise çiftçiler buğday ekiminden vazgeçerek başka ürünlere yönelmiş durumda. Türkiye’de sulama olanaklarının yetersiz olması nedeniyle buğday üretiminin yüzde 78’i kuru tarım alanlarında yapılıyor. Sadece doğal yağışlarla üretilen buğdayın verimi yaşanan kuraklıkla birlikte giderek düşmekte. Türkiye’de son 30 yılda nüfus yüzde 50’den fazla artarken, buğday üretimi ortaya çıkan ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Buğday gümrük vergisiz ithal edilirken, burada oluşan fiyat üreticileri üzerinde bir baskı aracına dönüştürülmesiyle birlikte çiftçi hızla üretimden uzaklaşıyor.
Nüfus arttı üretim aynı
Görüşüne başvurduğumuz Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, TMO’nun ithal buğdayın bir kısmını silolarına alarak üreticinin buğdayı hasat ettiği dönemde piyasaya ucuz ürün vererek çiftçiyi açıklanan fiyatın çok altında bir fiyata mahkum ettiğini belirtiyor. Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan ise “85 milyona ulaşan nüfusa sahibiz, son 20 yıldır ortalama 20 milyon ton buğday üretiyoruz. Nüfus 20 yıl önce 65 milyon iken de 20 milyon ton üretiyorduk, bugün de 20 milyon ton üretiyoruz. Ancak bugün yıllık 10 milyon tona yakın buğday ithal ediyoruz. Arpa ithal ediyoruz. Çiftçiler ister Diyarbakır’da, Urfa’da, Mardin’de buğday üretsin, isterse gitsin Edirne’de, Kırklareli’nde buğday üretsin hepsi zarar ederken kazanan ithalatçılar ve şirketler oluyor” dedi.
TÜİK verisi doğru mu?
DPT verilerine göre, Türkiye’de buğday tüketimi 19 milyon tondur. Üretilen buğdayın kişi başı 155-160 kg tüketim üzerinden 12-13 milyon tonu gıda, 2,4 milyon tonu hububat işleme sanayisinde (un, makarna, irmik, bisküvi, nişasta yapımında), hektar başı 200 kg üzerinden 2 milyon ton tohumluk, 1,5-2 milyon tonu ise hayvan yemi olarak değerlendirildiği belirtilmektedir. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri, Türkiye’de buğday üretiminin 2021-2022 döneminde 17,6 ton olduğu görülürken ABD Tarım Bakanlığı bu rakamı 16 milyon ton olarak veriyor olması TÜİK verilerini bu noktada da sorgulanmasına yol açıyor.
Buğday ithalatında 3.
BM Dünya Gıda Görünümü 2022-2031 raporunda, Türkiye’nin buğday kullanım miktarı 2021/22 döneminde 24,2 milyon ton olarak belirtiliyor. Bunun 2022/23’te 24,4 milyon tona çıkacağı öngörülüyor. Türkiye buğday ihraç eden ülkeler arasında ilk 10’da ve en çok buğday ithal edenler arasında ise üçüncü sırada yer alıyor olması dikkat çekici. 2019-2021 yıllarının ortalamasında Türkiye 9,5 milyon ton ile Mısır ve Endonezya’nın ardından en çok buğday ithal eden üçüncü ülke oldu ve bu rakamın 2022/23’te de aynı kalması bekleniyor.
İthalat ve ihracat sıkıntılı
Dünyanın en büyük buğday ihracatçıları olan Rusya ve Ukrayna arasında süren savaş nedeniyle üretimlerde düşüşler yaşanırken, Ukrayna’nın buğday ihraç edebilmesi Rusya’nın çizdiği sınırlar içinde sürdürülebilmektedir. Bu gelişmeler hem Avrupa hem de Türkiye için önemli bir tedarik sorununu ortaya çıkarmış durumda. Türkiye’nin buğday ithalatının neredeyse tamamının Rusya ve Ukrayna’dan yapıldığı (2021’de yüzde 70’e yakını Rusya olmak üzere toplam yüzde 87’si) bilinmektedir.
Irak’a un ithalatı durabilir
Türkiye’nin geçen yıl 17,6 ton olan rekolteyi bu yıl 26 milyon tonlara çıkarması gerekirken, bunu sağlama olasılığı mevcut iktidarın tarım politikaları ve hızla gelişen kuraklık nedeniyle beklenmemektedir. İthalata bağlı ekonomiye sahip olan Türkiye’nin buğday temininde zorlanması halinde un fabrikaları ile makarna vb. üreten işletmelerde ciddi kapanmalar olacağı uyarıları yapılmaktadır. Türkiye’nin buğdaydan mamul ürün ve un ihracatının büyük çoğunluğunun yapıldığı Irak’ta, son yıllarda açılan un fabrikaları nedeniyle beklenen ihracat zora girerken, buna bağlı Ortadoğu’ya yönelik mamül ürün ihracatında da ciddi düşüşlerin başladığı ve bunun giderek büyüyeceği ifade edilmektedir.
Afrika’nın buğdayı çalındı
Ukrayna’dan 9 milyon ton tahıl ve tohum yağı ürünlerinin ihracatının gerçekleştirilmesini sağlayan tahıl koridoru anlaşması 22 Temmuz’da başlamış ancak 29 Ekim’de Rusya tarafından askıya alınmıştı. 4 gün sonra ise Rusya anlaşmaya geri dönerken anlaşma 19 Kasım’da sona eriyor. Ukrayna’dan buğday ithal eden Afrika ülkeleri büyük bir krizle karşı karşıya kaldığı bu dönemde Ukrayna’dan Afrika’ya gitmek için yola çıkan gemilerin Afrika yerine İspanya, İtalya ve Türkiye’ye taşındığı iddiaları ortaya çıkarken, Fas’ta buğday rekoltesinde yüzde 65’i aşan düşüş yaşanması Afrika için bir felaket anlamına geliyor. Diğer yandan Hindistan’ın buğday ihracatını yasaklaması buğday tedariğinde büyük bir sıkıntıya işaret ederken, gelecek yıllarda bu sıkıntının felaketlere dönüşme işaretleri de açık biçimde beliriyor.
Buğdayın anavatanı Diyarbakır
Diyarbakır Ziraat Müh. Odası Şube Başkanı Abdulsaned Ucaman’a buğdayın anavatanı Diyarbakır’da ve diğer bölge kentlerinde üretimin durumunu sorduk. Diyarbakır’ın geçen yılın kuraklık şartlarında üretimin yeterli düzeyde gerçekleşmediğini belirten Ucaman, “Bu yıl 2021 yılından farklı değil. Bu yıl yaklaşık 1 milyon dekar arazinin ekilmediği görülmektedir. Bölgedeki diğer iller de genel anlamda Diyarbakır’dan farklı bir durum göstermemektedir” dedi.
Çiftçi kaderine terk edildi
2022 yılı buğday girdi maliyetleri yüksek olduğundan birçok çiftçinin bölgede üretim noktasında farklı seçeneklere yönelmiş olduğuna işaret eden Ucaman, “Bir kısmı gübresiz ekim yaparken bir kısmı da arazisini boş bırakmak zorunda kaldı. Gübresiz ekimde sertifikalı tohumların kullanılması sebebi ile üründe azalmaya neden olmuş ve rekoltede de düşüşler yaşanmıştır. Tarımda gübre ve ilaç gibi girdilerde dışa bağımlılık nedeniyle ülkede yaşanan ekonomik krizin çarpan etkisi gübre, mazot tohum ve ilaç fiyatlarını geçen yıla göre yüzde 200 yükselterek içinden çıkılmaz bir duruma dönüşmüştür. İlgili bakanlıklar bu konuda çözüm oluşturmamaları adeta çiftçiyi kaderine terk etmektir” diye belirtti.
Elektrik ve su borcu silinmeli
Bir milyon dekar arazinin ekilmediği Diyarbakır’da gelecek yıllarda benzer bir durum yaşanmaması için bakanlıkların bazı önlemler alması gerektiğini vurgulayan Ucaman, önlemler olarak şunlara dikkat çekti: “Tarımda üretim ekonomisine geçilmeli, tarımsal desteklerle ödemeler yeterli miktarda ve zamanında yapılmalı, tarımsal üretim planlamasına geçilmeli; Gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdilerin maliyetleri düşürülmeli; ÖTV /KDV indirimi dahil üreticiyi ve üretimi rahatlatıcı önlemler ivedilikle alınmalı; üreticinin BAĞKUR ve SSK borçları ertelenmeli veya silinmeli; Elektrik ve su için çiftçi borçları yapılandırılmalı veya silinmelidir.”
Kış kuraklığı ve kuru tarım
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Toplam 60 ilde hububat ve diğer kışlık ekimler için yeterli yağış gerçekleşmedi. Birçok üreticimiz ekimlerini erteledi. Ekim yapabilmek için yağış bekliyor. Çiftçilerimiz, çoğu ilde toprak tava gelmeden kuruya ekimini yaptı” dedi. Bayraktar yağış azlığına dikkat çekerek, “2019 yılından bu yana eylül, ekim ve kasım ayları yağışları normallerin altında gerçekleşiyor. 2022 Eylül ayı raporlarında da durum değişmedi. Eylül ayı yağışlarında mevsim normallerine göre yüzde 23 azalma görüldü. Daha fazla beklemek istemeyen üreticilerimiz de yağış olmasa dahi ‘tohum ambarda duracağına toprakta dursun’ diyerek bugünlerde ekimini yapıyor” diye belirtti.
Trakya’da buğdaydan çıkılıyor
Diğer yandan hububat üretiminin önemli alanlarından biri olan Trakya’da süren kuraklık köylüyü yağmur duasına taşıdı. Edirne’de ekim başında buğday eken çiftçiler yağışların oluşmaması nedeniyle perişan durumdalar. Kırklareli’ndeki durum ise Edirne’den farklı değil. Kırklareli’nden görüşüne başvurduğumuz Ziraatçılar Derneği Danışma Kurulu Üyesi Necdet Göç, bölgede 1 milyon 200 bin dekar alanda hububat ekimi yapıldığını belirterek, bunun yüzde 80’lik bölümüne kasım ayı ile birlikte buğday ekimi yapıldığını söyledi. Trakya’da son yıllarda kış kuraklığının görülmeye başlandığına dikkat çeken Göç, gelişen kış kuraklığı nedeniyle çiftçinin buğdaydan uzaklaşma eğiliminde olduğunu ve daha az suya ihtiyaç duyan ayçiçeğine yönelebileceğini belirtti.