Koruma alanlarında 10 MW’a kadar GES tesisleri ile 20 türbin ve 50 MW’a kadar RES tesisleri de kurulabilecek. Diğer yandan çatılarına GES kurmuş olan işletmelerin ürettikleri fazla elektriği almaması dikkat çekici
AKP iktidarının “enerji ihtiyacı var” yalanı ve enerjide dönüşüm iddiasıyla doğal ve tarihi koruma alanlarını şirketlerin yağmasına açması dikkat çekici bir süreçtir. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 100 sayılı Doğal SİT Alanlarında Güneş Enerjisi Santralleri (GES) ve Rüzgar Enerji Santralleri’yle (RES) ilgili, Değişiklik Yapılmasına Dair İlke Kararı yayımlandı. Karara göre 2. Derece Doğal Sit Alanları, 3. Derece Doğal Sit Alanları ve Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları ile kurulu gücü 10MWe’ı geçmemek kaydıyla Nitelikli Doğal Koruma Alanlarındaki GES ve 50 MW’a kadar RES projelerinin sınırından itibaren Kesin Korunacak Hassas Alanlara en az 300 metre mesafede olması gerektiği belirtildi.
Mevcut ve yapılacak GES projeleri toplam alanının, Doğal Sit Alanı’nın yüzde 10’unu geçmemesi şartı ile Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları, tesislerin değerlendirmelerini, bu şartları haiz olmaları koşuluyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini göz önüne alarak yapabilecek. Ayrıca türbin sayısı 20 adeti, kurulu gücü 50MWm’ı geçmemek kaydıyla Nitelikli Doğal Koruma Alanlarındaki mevcut tesisler faaliyetlerine devam edebilecekler. Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları, tesislerle ilgili değerlendirmelerini; tescile esas ekolojik temelli bilimsel araştırma raporları, alana ilişkin alınmış komisyon kararları ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri göz önüne alarak yapabilecekler.
EPDK ve çatı GES
Bir yandan EPDK, diğer yandan Bakanlık kararları ile doğal yaşamın işgali sürerken, bu kez alınan kararla koruma alanlarının da enerji şirketlerince işgal edilmesi yasal anlamda sağlandı. 11 Ağutos’ta EPDK’nin işletmelerde kurulan güneş enerjisi santrallerine yönelik yaptığı düzenleme tepkilere neden olmuştu. Güneş enerjisinden elde edilen elektriğin, işletmenin kullandığı kısmı mahsup edildikten sonra kalanı dağıtım şirketleri tarafından satın alınıyordu. Ancak “Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği”nde yapılan yeni düzenlemeyle, üretilen enerjinin sadece kendi işletmesinde kullanabileceği ve dağıtım şirketlerine satamayacağı kararını aldı. Çatı GES’i kuran işletmeler EPDK’nın durduk yere yaptığı yönetmelik değişikliğine isyan etmiş ve ‘biz yönetmeliğe güvenerek borçlanıp GES’leri kurduk’larını açıklamışlardı.
Fabrika patronları bile isyan etti
Fabrika çatılarına kurulan ya da kurulmak istenen GES’lerden enerji alma kararını ortadan kaldıran Bakanlık ve emrindeki EPDK, SİT alanlarını enerji şirketlerinin işgaline açması kabul edilemez olarak niteleniyor. 2019’da yayımlanmış karar 2022 Ağustos ayında değiştirildi ve bu değişiklik geçmiş 3 yıla kadar geri işletildi. Diyarbakırlı bir iş insanı hem yönetmelik değişikliğine hem de yönetmeliğin geçmişe dönük işletilmesine tepki göstererek, “Biz 10 yıllık sözleşme imzaladık ve üretim fazlasını sisteme dağıtılacağını söylediler. Biz de ona göre yatırım yaptık. Biz başladık daha 2 ay bitmeden bu düzenleme yapıldı” dedi. Çok sayıda GES’in bulunduğu Diyarbakır Organize Sanayi bölgesindeki iş insanları bu duruma tepki gösterirken, anlamakta zorlanıyorlar.
Kamu arazileri de bedava
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında olduğunu iddia ettiği, Hazine yani kamu taşınmazları üzerinde yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız elektrik üretimi yapılması amacıyla irtifak hakkı tesis edilmesine veya kullanılmasına izni verilecek. Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Emlak Genel Tebliği’ne göre Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nce belirlenecek Hazine taşınmazları üzerinde güneş ve rüzgar enerjileri başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız elektrik üretimi yapılması amacıyla 29 yıla kadar irtifak hakkı tesis edilecek.
Buna göre, uygulamadan mesken ve aydınlatma abone grubunda yer alanlar hariç, kendi ihtiyaç duydukları elektriği üretmek amacıyla maden veya jeotermal işletme ruhsat sahipleri, sanayiciler, kamu ve özel hizmetler sektöründe yer alan kişiler ve tarımsal faaliyetlerde bulunanların yararlanabileceği belirtildi. İrtifak hakkı ve kullanma iznine ilişkin ihaleler, Devlet İhale Kanunu uyarınca taşınmazın rayiç bedelinin yüzde biri üzerinden açık artırmayla yapılacak.
Diyarbakır’da 800 bin m2
GENSED’in Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na bedava enerji tahsisi isteklerini bildirmelerin hemen ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Aksaray, Antalya, Burdur, Diyarbakır, Mersin, Muş, Nevşehir, Osmaniye ve Siirt illerindeki toplam 12 sahayı güneş enerjisine dayalı yenilenebilir kaynak alanları (YEKA) olarak ilan etti. GES şirketlerine tahsisi açıklanan ve tamamı tarım arazileri üzerine kurulacak olan santraller için toplam 3 milyon 450 bin 022 metrekare arazi tahsisi için ilan yapılmış oldu. Bu bağlamda Diyarbakır Kayapınar ve Uyandık’ta toplam 799 bin 782 metrekare arazi güneş enerjisi sahası olarak belirlendi.
İkiyüzlü politikalar
Kapitalizmin dünyadaki yaşamı uçurumun kıyısına getirmesinin en temel nedeni olan aşırı üretim ve tüketim üzerinden elde ettiği birikimleri sürdürmek dışında hiçbir hedefi olmayan ‘yenilenebilir enerji’ söylemi yaşanan ekolojik krizi çözmek şöyle dursun derinleştirmekten gayrı bir sonuç vermesi mümkün görünmüyor. Rüzgar enerjisi için ormanların, meraların, deniz ekosisteminin yıkımına yol açılırken güneş enerjisi için tarımsal arazilerin işgal ediliyor olması ve adına da ‘Güneş Tarlaları’ denmesi bu gerçeği göstermeye yetmektedir. Tüm bunların üstüne bir de doğal ve tarihi SİT alanlarının da bu enerji santrallerine kurban edilmesi, ikiyüzlü ‘iklim politikalarını’ ortaya koyuyor.
Tarım arazileri ve açlık
Dünya üzerinde 2 milyara yakın insan kitlesinin açlık çektiği ve temiz suya erişemediği günümüzde açlığın en büyük nedeninin susuzluk ve tarım arazilerinin giderek daralması olduğu biliniyor. Yaşanan süreç bu iken tarım arazileri veya meraların üzerinin işgal edilerek ‘güneş tarlaları’ ve ‘rüzgar santralleri’ oluşturup yaşanan ekolojik krize ve dolayısıyla açlığa çözüm bulunabileceğini düşünmek en hafifinden aymazlık olabilir. Yayınlanan verilerde 2005’ten 2018 yılına kadar 3.5 milyon hektarlık araziyi ekmekten vazgeçen çiftçilerin durumu ‘yenilenebilir’ enerji programını uygulanabilir kılmaktadır. AKP iktidarı terk edilen arazilerin yeniden üretime kazandırılması yönünde bir çabaya girmezken, temel gıda ürünlerini bile ithalata bağlamış durumda.
EKOLOJİ SERVİSİ