Kurdistan baroları 4 Kasım’da yaptıkları toplantının sonuç bildirgesini yayınladı, bildirgede Kürt sorunun baskı ve şiddetle değil eşit yurttaşlık temelinde çözüleceği vurgulandı
Aralarında Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Diyarbakır, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van barolarının olduğu Kurdistan baroları 4 Kasım’da Ağrı Barosu’nun ev sahipliğinde mesleki, hukuki ve toplumsal sorunların çözümü gündemiyle toplantı düzenledi. Barolar toplantılarının sonuç bildirgesini yayınladı.
Açıklanan bildirgede, Kürt sorunu Türkiye’nin en önemli ve can yakıcı meselesi olduğu ve sorunun “güvenlikçi” politikalarla çözülemeyeceğinin altı çizildi.
Çözüm demokrasi ile olur
“Kürt meselesinin çözümsüzlüğü Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin en önemli bariyerlerinden biridir” denilen bildirgede, “Kürt meselesinin şiddet ve güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceği acı bir şekilde tecrübe edilmiştir. Bu bağlamda meselenin eşit yurttaşlık temelinde demokratik ve barışçıl çözümü için toplumun tüm kesimlerinin de dahil olacağı geniş bir konsensüs sağlanmasını elzem görüyoruz” denildi.
Parti kapatmalar hukuki değil
HDP’ye açılan kapatma davasına da değinilen bildirgede, partilerin kapatılmasının demokrasiden uzaklaşılma olduğu belirtildi ve “Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde görülmeye devam eden başta HDP olmak üzere siyasi partilerin kapatılması davalarında örgütlenme özgürlüğü esas alınarak, kapatma davalarının reddi yönünde karar verilmesi gerekmektedir” çağrısı yapıldı.
Kayyum rejimi yaratılmak isteniyor
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde kimyasal silah kullandığına dair bulguları değerlendirmesi nedeniyle tutuklanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın durumuna da dikkat çekilen bildirgede, yaşanılanların yasal değişiklikle mesleki örgüt ve sivil toplum örgütleri üzerinden yeni bir kayyum rejiminin oluşturulması anlamına geldiği belirtildi.
Kadın cinayetleri politiktir
Birçok önemli dosyasının cezasızlıkla sonuçlandırıldığına vurgu yapılan metinde, “Gerek zamanaşımı olgusu ve gerekse yargılama süreçlerinde verilen mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi kabul edilemez. Vartinis ve Musa Anter davalarındaki tutum ve kararlar anılan uygulamaların son örnekleridir” denildi.
İran’da Jîna Emînî’nin katledilesi sonrası başlayan eylemlerde değinilen bildirgede, kadına yönelik şiddetin, insan hakları ihlali bağlamında sadece yaşanan ülkede değil, küresel ölçekte yankı doğurduğuna işaret edilerek, Türkiye’de kronik bir sorun olan kadın cinayetlerinin politik olduğu vurgulandı.
Sansür yasası muhalif düşünceye baskı
Sansür yasasına da yer verilen sonuç bildirgesinde, “Özellikle yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda ciddi sıkıntıların olduğu ülkemizde, bu kanunun muhalif düşüncenin ifade edilmesini baskı altına alma amaçlı kullanılmasından ciddi bir biçimde şüphe edilmektedir. Bu hususta basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılarak, yurttaşların kendilerini ifade etmelerinin önü açılmalıdır” denildi.
41 madenci için adalet
Avukatlara yönelik süren fiziki şiddetin ekonomik şiddetle birleşmesinin avukatlık mesleğinin geleceği yönünde ciddi tehdit oluşturduğu belirtilen bildirgede, Adalet Bakanlığı’ndan adli yardım ücretini ve adli yardım ödeneğinin arttırması istenirken, son olarak Bartın’da 41 madencinin hayatını kaybettiği iş cinayetinde sorumluların yargılanması istendi.
AĞRI