İHD’nin “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”, “Kayıplar bulunsun” eylemin 450’nci haftasında 13 Kasım 1994 yılında Diyarbakır’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan Ali Tekdağ’ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Konak Sümerbank önünde bir araya geldi. Bu hafta yapılan açıklamada 13 Kasım 1994 yılında Diyarbakır’da telsizli, sivil giyimli, uzun namlulu silahlı kişiler tarafından gözaltına alınarak öldürülen Ali Tekdağ’ın hikayesi anlatıldı. “Kayıplar bulunsun”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” şiarıyla 450 haftadır düzenlenen eylemde, “Kayıplar vicdandır sahip çık” pankartı açılırken, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de açıklamaya katıldı. Açıklamayı, İHD İzmir Şube Başkanı Zafer İncin okudu.
‘Gözaltına alındığı kabul edilmedi’
İncin, kaybedilişinin 24’üncü yılında 7 çocuk babası Ali Tekdağ dosyası için şunları söyledi: “Tekdağ, Eşi Hatice Tekdağ ile birlikte Dağkapı semtimden ‘birazdan geliyorum’ diyerek ayrılıyor. Eşi 10 dakika sonra Tekdağ’ın geldiğini görür. Ancak eşi kendisini görmemezlikten gelerek önünden geçip gitti. Eşi Hatice bu hareketine anlam veremeden ‘Ali’ diye seslendi. Fakat Tekdağ eşinin gitmesi için uyardı. Eşi bu hareketine anlam veremeden bir şeyler olduğunu anlıyor. Arkasına baktığında Tekdağ’a doğru gelen telsizli, sivil giyimli uzun namlulu silahları bulunan 3-4 kişiyi gördü. Tekdağ köşeye dönünce koşmaya başladı. Bunun üzerine sivil kişiler Tekdağ’ın üzerine ateş açmaya başladı. Silah sesleri geldiğinde Tekdağ kendisini yere attı. Tekdağ bir binanın içine götürüldü. 10 dakika sonra bir beyaz bir minibüs gelip binanın önünde durdu. Tekdağ ile kendisini yakalayan siviller bu minibüse binerek oradan uzaklaştı. Eşi Hatice, hemen ertesi günü Diyarbakır DGM Başsavcılığına dilekçe ile başvuruda bulundu. Dilekçeyi okuyan kişi olayın yeni olduğunu bir hafta sonra gelmesi gerektiğini söyledi. Hatice bir hafta beklemeyerek DGM’ye başvuruda bulundu. İki ay sonra her gün gelmesine sinirlenen bir polis Hatice’yi savcılığa çıkardı. Savcı olayla ilgili şahit getirmesini isterken, Hatice şahidin kendisi olduğunu söyledi. Bir süre sonra Savcı Hatice’ye gerekli yerlere telefon açtığını ve böyle bir kişinin kendileri tarafından gözaltına alınmadığını söyledi. Savcı bir daha gelememesini söyledi.”
‘Aileme haber verin, beni kesin öldürecekler’
Tekdağ’ın daha öncede defalarca gözaltına alınıp tutuklandığını ve sürekli polisler tarafından takip edildiğini belirten İncin, “Bırakıldıktan sonra evi basılan Tekdağ, ailesini alarak İzmir’e yerleşti. Bir süre sonra Diyarbakır’a döndü. Tekrar rahatsız edilen Tekdağ, 19 kere gözaltına alındı. Her defasında işkenceye maruz kaldı. Eşi Hatice, DGM’ye başvurduğu sürede Valilik, İHD, Uluslararası Af Örgütünü de konuyla ilgili haberdar etti. İHD’nin tüm girişimlerine rağmen Tekdağ’ın gözaltında alındığı kabul edilmedi. Tekdağ gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak cezaevine konulan Seyfettin Demir isimi kişi Tekdağ’la aynı hücrede tutuldu. Demir, Tekdağ’ın ‘aileme haber verin, bunlar kesin beni öldürecek’ dediğine tanıklık etti. O günden bu yana Tekdağ hakkında hiçbir bilgi elde edilemedi” dedi.
İtiraf: Silahla taranarak yakılıp gömüldü
1996 yılında gazetede yayınlanan itiraflarında bir JİTEM subayının Ali Tekdağ’ın gözaltına alınıp Diyarbakır TEM şubesi, sonra Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü Polis Kolejinde sorgulandığını hatırlatan İncin, Tekdağ’ın Ergani’ye oradan zırhlı personel taşıyıcısıyla Silvan’a götürüldüğünü söyledi. İncin, JİTEM subayının şu itiraflarını aktardı: “O zaman operasyon timindeydim. 80 veya 90 günde yapılan sorgulamada polise hiçbir bilgi vermemişti. Üsteğmenin anlattığına göre çok işkence görmüştü.”
Tekdağı’ı öldürene ödül
İtirafçı subay devamında şunları dile getirdi: ”Askeri doktorun Tekdağ’ın daha fazla dayanamayacağını söylemesi üzerine 120’inci günde alınıp içerisinde bulunduğum operasyon timi eşliğinde askeri bölge dışında bulunan bir çöplüğe getirdik. Özel harekat timinde komiser yardımcısı Timuçin ve Boğa lakaplı komutan tarafından silahla taranarak öldürüldü. Timde bulunan başka eleman Tekdağ’ın yakılması gerektiğini söyledi. Kömür haline gelinceye kadar yakıldı. Kemikleri Silvan Diyarbakır arasında bulunan bir dere kenarındaki nadasa bırakılmış bir tarlaya bıraktık. Kazma kürekle gömdük. Bu olaydan sonra Boğa lakaplı komutan ödüllendirilerek Mardin Zırhlı Tugay’ına atandı. Tekdağ’ın ölüm olayı, OHAL Valisi, Diyarbakır Emniyet Müdürü ve Asayiş Kolordu Komutanı bilgisi dahilindedir.”
AİHM Türkiye’yi mahkum etti
Bu haberden sonra Tekdağ ailesinin cenazeyi almak için tekrar gerekli yerlere başvurduğunu söyleyen İncin, Tekdağ’ın gözaltına alınmadığı konusundaki ısrarların devam ettiğini kaydetti. İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra Tekdağ ailesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunduğunu aktaran İncin, AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiğini belirtti.
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
Kaynak: MA