Türkiye’nin saldırılarında kimyasal silah kullanmasına değinen Avustralya’daki Kürt Lobisi Eşbaşkanı Dr. Gina Lennox, OPCW’yi harekete geçirecek olanın mücadele olduğunu vurgulayarak özellikle Kürtlerin birçok ülkede yaptıkları eylemlerin teşvik edici olabileceğini belirtti
Türkiye’nin KDP ortaklığı ile Federe Kurdisitan Bölgesi’ne başlattığı saldırıları 6’ıncı ayını geride bırakırken, Fırat Haber Ajansı (ANF) haberlerinde 14 Nisan’dan bu yana Türkiye’nin 2 binden fazla yasaklı bomba ve kimyasal silah kullandığını paylaşırken, bu silahlar arasında taktik nükleer, termobarik, fosfor ve sinir gazı bombalarının bulunduğu belirtildi. Buna rağmen her fırsatta envanterlerinde kimyasal silah olmadığını iddia eden İktidar, konuyu gündeme taşıyan gazeteciler ve insan hakları örgütü temsilcilerini ve bilim insanlarını hedef alarak tutukluyor.
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) sessizliğine de tepkiler sürerken, bağımsız bir heyetin inceleme yapmaıs için de çağrılar sürüyor. JINNEWS’ten Melek Avcı’nın sorularını yanıtlayan Avustralya’daki Kürt Lobisi Eşbaşkanı Dr. Gina Lennox “Terk edilen bir bölgenin yakınında bulunan malzemelerin içinde klasik bir kimyasal savaş silahının etken maddesi olan klor üretmek için kullanılabilecek hidroklorik asit ve çamaşır suyu kapları bulundu.” dedi.
* Kimyasal silahların kullanıldığına dair Nisan ayından beri birçok görüntü kaydı ortaya çıktı. Bunu hala bir “iddia” olarak mı değerlendirmeliyiz yoksa Türkiye bu silahları kullanıyor mu?
Eylül ayında Uluslararası Nükleer Savaşı Önleme Doktorları (IPPNW), iddiaları araştırmak için Irak Kürdistan Bölgesi’ne bir ekip gönderdi. Doktorların raporlarına göre de, Türk ordusu tarafından terk edilen bir bölgenin yakınında bulunan malzemelerin içinde klasik bir kimyasal savaş silahının etken maddesi olan klor üretmek için kullanılabilecek hidroklorik asit ve çamaşır suyu kapları bulundu.
IPPNW’den kimyasal ve biyolojik silah uzmanı Jan Van Aken, “Kimyasal bir saldırı oldu diyemem, ancak soruşturmayı gerektirecek kadar kanıt var diyebilirim” demişti. IPPNW raporları hazırlandı, bunlar OPCW’ye üye ülkelere iletilecektir. Çünkü ne yazık ki, sadece bir OPCW üye devleti OPCW’ye bu incelemeyi yaptırabilir. Yani söyleyebileceğimiz tek şey, Türkiye’nin Girê Spî ve Ekim 2019’da Kuzey Suriye’de Serêkaniyê saldırılarında beyaz fosfor kullandığına dair kanıtlar olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de HPG’lilere saldırırken klor benzeri zehirli bir sinir gazı kullandığına dair bulgular var. Ancak kesin bir şey söylemeden önce, video görüntülerinin kapsamlı bir analizini ve PKK, yerel güvenlik güçleri, doktorlar ve sivillerin ilk elden ifadeleri de dâhil olmak üzere bir dizi bulguyu içeren tarafsız bir soruşturma yürütülmesi için uluslararası kurumların araştırmasına ihtiyaç var.
* Türkiye’nin elinde silah yoksa, “kullanılmıyorsa” bu silahları kim kullanıyor ya da Türkiye bu kimyasalları nereden temin ediyor olabilir? Almanya menşei silahlar oldukları belirtiliyor. Daha önce de İngiltere’den benzer maddelerin ithal edildiği, İngiltere’nin verilerinde belgelenmişti.
Baas rejimi altındaki Irak ve Türkiye, bölgede kimyasal madde kullanma geçmişi olan tek aktörler. Nitekim Savunma Bakanı Akar, TSK’nın Irak’ın Gara Dağı’ndaki operasyonlarında “sadece göz yaşartıcı gaz kullandığını” söylemişti. Jan Van Aken bu açıklamadan sonra, “Muhtemelen bilmiyordu, ancak askeri operasyonlarda göz yaşartıcı gaz kullanımı Kimyasal Silahlar Sözleşmesi uyarınca yasak” demişti.
IPPNW tarafından toplanan kanıtlara baktığımızda, kullanılan kimyasal gazın ‘ev yapımı’ olduğunu görüyoruz. Jan Van Aken, “Türk ordusu kendi kendine kimyasal madde üretiyor gibi görünüyor” demişti. Çamaşır suyu herhangi bir süpermarketten veya mahalle bakkalından satın alınabilir. Hidroklorik asit ve klor gibi bir maddeyi herhangi bir hırdavatçıdan alabilirsiniz. Hidroklorik asit klorür, gübre, boya üretiminde, elektrokaplama, fotoğraf, tekstil ve kauçuk endüstrilerinde kullanılır ve aynı zamanda bir temizlik maddesidir. Klor; kâğıt ve kumaş imalatında, pestisit, kauçuk ve solventlerde ağartıcı olarak ve içme suyu ve yüzme havuzu suyundaki zararlı bakterileri öldürmek de kullanılır. Dolayısıyla, kimyasalları büyük bir tedarikçinin veya başka bir ülke aktörlerinin tedarik ettiğini söylemek için kesinlikle bir sebep veya kanıt yok, Görünene (kanıtlara) bağlı kalmak çok önemlidir.
* 2019’da Serêkaniyê’deki saldırıda, bir çocuğun bedeninde kimyasal yanıklar vardı ve bu çocuk Fransa’da tedavi altına alınmıştı. Bu olaydan sonra OPCW’ya çağrı yapılmış ve OPCW da inceleme başlatacaklarını duyurmuştu. Fakat sonrasında OPCW inceleme yapmaktan vazgeçti ve aynı dönemde Türkiye örgüte “bağış” yapmıştı. OPCW nerede duruyor?
OPCW’nin yalnızca bir üye devlet tarafından sunulan davaları ve başvuruları aldığı genel olarak biliniyor. Bu olayda Fransa’nın durumu doğal olarak OPCW’ye sunabileceğini düşünürüz. Belki de ABD, İngiltere, Almanya veya NATO, Fransız hükümetine olayı irdelememesi ve ilerlememesi için baskı yaptı. Kim bilir? Yapılan saldırıları IPPNW, hazırladığı raporlarla tüm OPCW üye devletlerine sunacaktır. Üye ülkelerden biri, muhtemelen daha kapsamlı bir soruşturmadan sonra davayı üstlenip OPCW’ye sunmak zorunda kalacak. Kürt örgütlerinin bu üye devletlerden bir veya daha fazlasına başvuru yaptırmak için lobi yapması gerekiyor. Irak, Yunanistan, Belçika, Ermenistan veya Timor Leste gibi ülkelerin başvuru yapması için baskı ve lobi faaliyetleri yürütülebilir.
* Bu, bağımsız bir insan hakları mücadelesinin yürütülmesini engelleyen bir kural değil mi?
Evet, kesinlikle mevcut uluslararası kurumların ve süreçlerin-hükümlerinin değişmesi gerekli, böylece devlet dışı aktörler de ulus devletlerden hesap sorabilir. Bunun yanı sıra etnik ve dini azınlıkların haklarıyla ilgili konuların 21’inci yüzyılın en büyük meydan okumaları arasında yer aldığını söyleyebilirim ve bu nedenle kurumlarda gerekli değişikliklerin uygulanması zor olacaktır. İktidardakiler, uluslararası kurumlara ve bu süreçleri reforme etmeye yönelik tüm girişimlere direnecektir.
* OPCW bu savaş suçlarını araştırırsa bunun sonucunda Türkiye’nin silahları temin ettiği devlet ve güçlere de ulaşabilir. Bundan dolayı da bulguları göz ardı ediyor olabilirler mi?
Türkiye’nin kimyasal silahları başka bir devletten sağladığına dair hiçbir kanıt yok. Ancak elbette Avrupa ülkeleri on yıllardır Türkiye’ye kimyasal silah ve konvansiyonel silah sağlıyor. Örneğin Almanya’nın Saddam Hüseyin’in Baas rejimine 1988’de Kürtlere karşı Enfal operasyonunda kullanılan kimyasal silahları sağladığı biliniyor. Ancak mevcut koşullarda bunun gerçekleştiğine dair hiçbir kanıt yok.
* Kimyasal silah kullanımı resmi olarak kanıtlandığı takdirde ne gibi sonuçlar ortaya çıkar?
Bu durumda, Kürtler ve Kürt örgütleri, OPCW’ye üye bir devletin konuyu kuruma taşımasını sağlayabilirse sonuç almak mümkün olacaktır. Bir ülke veya ülkenin partisi-kurumları bunu yapmaya istekliyse, birden fazla yaptırım uygulanabilir. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği, 2020’den beri Türkiye’ye yaptırım uyguluyor. Örneğin ABD, Rus yapımı füze sistemini satın alarak Türkiye’yi F-35 savaş uçağı programından attı. Kongre, ABD’nin Türkiye’nin mevcut F-16 filosu için yapısal güncellemeleri yenilemesini engelledi. ABD ayrıca tank, uçak ve gemi gibi büyük silah sistemlerinin Türkiye’ye satışını da askıya aldı. Liste uzayıp gidiyor. Açıkça Erdoğan ve yandaşlarının mali varlıklarını bloke etmek ve dondurmak da makul.
DIŞ HABERLER