Bugün hemen yanıbaşımızda süren savaşlar nedeniyle insanların, hayvanların ve doğanın maruz kaldığı katliamları ve sermayenin dönemsel olarak bu saldırıları hızla büyütme çabalarını görünür kılacak sanatsal eserler yaratmak, dönemimizin en önemli ihtiyaçların başında gelir. Sermayenin ve onun iktidarlarının yaygın olan basın organları üzerinde kurduğu hakimiyet nedeniyle halkın doğru bilgilendirilmesinin neredeyse imkansız hale geldiği bir dönem içindeyiz. Sanatçıların bu yalan propagandalara karşı ortaya koyabilecekleri eserler, halkın doğru bilgilendirilmesini sağlayabileceği gibi yüksek moralle saldırılara cevap verebilecek alanların oluşmasına katkısı olacaktır.
Edebiyat, resim, sinema, tiyatro, fotoğraf vd. sanatsal alanlardaki ürünlerin en başarılı örnekleri halkların en çok baskı gördüğü, kıyıma uğradığı dönemlerde ortaya çıkmıştır. 1937 yılında Picasso’nun Guernica adlı eseri de böyle bir dönemde yapılmıştır. Alman ordularının İspanya’da bulunan Guernica kasabasını bombalamasından sonra Picasso’nun yaptığı resimde, insan ve hayvanların acı çekerken yüzlerdeki hüzün ve nefreti fırçasıyla göstermesi sanatın gücünü ortaya koyan çok değerli eserlerden biri olarak tarihte yerini amıştır.
Sovyet devriminden etkilenmiş olan tiyatrocu Mayakovski ve yine o dönemde yaşamış olan büyük yazar ve edebiyatçı Maksim Gorki, verilebilecek en belirgin örneklerdir. Güçlü sanat eserlerinin ortaya çıkması dünyada yaşanan sömürü odaklı saldırılara karşı yürütülen mücadelelerle kendisini göstermiştir. Emek sömürüsünün giderek arttığı ve artık dayanılmaz hale geldiği günümüzde geçmiş dönemlere rahmet okutacak bir sömürü ile karşı karşıyayız. Kapitalizm, yoğun emek sömürüsünün dışında doğaya yönelik gerçekleştirdiği saldırılarıyla dünya üzerinde insan ve birçok canlının soyunun tükenmesine neden olabilecek adımları büyütmüş ve bunu kesintisiz sürdürmektedir.
Hiçbir değer hatta yaşamsal olanlar dahil kapitalizmin birikim sürecinden daha önemli olmamaktadır. Olması da tabii ki beklenemez. Kapitalizmin yaşadığı yapısal krizlerin yükü her zaman emek ve doğanın üzerine yıkılmıştır. Türkiye’de sermaye tarafından el konulma hesapları yapılmayan bir dere, nehir, göl, dağ, kıyı, orman, mera ya da tarım arazileri bulunmamaktadır. Doğal alanların tamamı çeşitli amaçlarla kontrol altına alınırken su, orman ve toprak sermayenin birikim sürecine bağlanıp adeta yok edilmektedir.
Bir sanatçı duruşuyla, bilgi donanımı ve ilkeleriyle toplumun önünde olması gereken kişidir. Sanatçı, doğrunun ve ezilenin yanında, sömürünün ve baskının ise karşısında olandır. Bu duruşunu duyarlılığı ve aklını birleştirerek eserlerine taşıyandır sanatçı. Diğer insanlarda görülmeyen kurma gücü ve çağrışım zenginliği onu farklı kılar. Tüm bu özelliklerini bugün yaşadıklarımızı gören bir yerden eleştiriye tabi kılıp ihtiyaç duyulanı ortaya çıkarmayı amaçlamak, onun en belirgin görevi olarak öne çıkmaktadır.
Ressam Claude Oscar Monet’in resimlerine hemen her yerde rastlarız. Yaşamın içinde, günün ve mevsimlerin farklı zamanlarında özellikle ışığı her yönüyle tuvallerine aktarması onu büyüten bir özelliğidir. Bugün ise ressamların tuvallere aktaracağı doğal güzelliklerin hızla yok olması, kapitalizmin yok edilemediği bir gelecekte insanlığın soyu tükenmediyse eğer doğa Monet’in resimlerinden hatırlanması gerekecek. Bugün yok edileni, soyu tükeneni resmetmek ya da o yok oluş sürecini nedenleriyle birlikte halklara sanatın her dalı ile aktarmak büyük bir ihtiyaçtır.
Sermayenin emek ve doğa üzerindeki tahakkümünü ve sömürüsünü sanatsal eserlerle görünür kılmanın bu saldırılara dönük yürütülen mücadelelere büyük katkısı olacağı kadar, doğanın ve emeğin yanında yer alıp yaşamın sürdürülmesini savunmak, gerçek sanatçıların referans noktası olmalıdır. Bir vadide akan derenin yaşamı nasıl çeşitlendirdiği ve inanılmaz güzellikler yarattığı muhakkaktır.
Aynı derenin sermaye eli ile yatağından çalınıp boru içine alınması veya önüne bentler inşa edilmesiyle ortaya çıkan gidişatı sadece fotoğrafla veya tuvallere resmedilenle aktarmak yetmez. Bu yok oluş sanatın her dalı içinde işlenmesi hem mücadeleye büyük katkı sunar hem de tarihe sermayenin saldırıları olarak önemli bir not düşürülmesini sağlar.
Shakespeare’in 3. Richard oyunundaki bir diyalogda, “Vicdan öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar” sözleri dikkat çeker. Muktedirleri korkutan yani vicdanlara seslenen haykırışın büyütülmesinde sanatçıların rolü çok değerlidir. Katliamlara maruz kalan halklar hayvanlar ve doğa, sanatçıların vicdanına sesleniyor bugün: Görün bizi!