HDP Eş Genel Başkanları dâhil 9 milletvekilinin 4 Kasım 2016’da gözaltına alınıp tutuklanmasına ilişkin konuşan Beştaş ‘4 Kasım darbesi toplumda karşılık bulmadı’ dedi
4 Kasım 2016 gecesi HDP Eş Genel Başkanları Yüksekdağ ve Demirtaş’ın da aralarında olduğu 9 milletvekilinin gözaltına alınarak tutuklanmasıyla somutlaşan siyasi darbe sürecinde partinin en az 10 bin üye ve yöneticisi gözaltına alındı ya da tutuklandı. O zamandan günümüzde kadar HDP üzerindeki siyasi operasyonlar artarak devam etti.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “4 Kasım Siyasi Darbesi”, AKP’nin HDP’ye yönelik 2015’ten sonra süregelen saldırılarını dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Fırat Can Aslan’a konuştu.
‘AKP tek başına iktidar olmayınca’
Beştaş, tek başına iktidar olanağını yitiren AKP’nin yaşadığı hezimeti halklara ödetme gayretine girdiğini söyledi. Beştaş “HDP’nin siyasi güç kazanmaya başlaması üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Mart 2015 günü, “Kürt sorunu yoktur ama Kürt vatandaşlarımızın bazı sorunları vardır. Çözüm sürecini sadece Kürt sorunu parantezinde tutmak isteyenlerin dertleri başka” diyerek, Türkiye devlet bürokrasisinin on yıllarca sürdürdüğü Kürt sorununda inkâr politikasına dönüleceğinin sinyalini vererek, HDP’ye yöneliminde somut işaretini vermiştir. Nitekim 7 Haziran seçim sonuçları HDP’nin, daha doğrusu halkların zaferi ile neticelenmiş, tek başına iktidar olanağını yitiren AKP yaşadığı hezimeti halklara ödetme gayretine girmiştir. 7 Haziran seçimlerini tanımayıp ülkeyi 1 Kasım seçimlerine götüren iktidar, hem dokunulmazlık tartışmalarının altını ısıtmış hem de partimize yönelik saldırı dozunu artırmıştır. Seçim arifesinde parti genel merkezimizin kundaklanması, seçim stantlarımıza yapılan saldırılar, partililerimize yönelik gözaltı ve tutuklamalar ile Suruç Katliamı, Zergele Katliamı, Ankara Katliamı gibi büyük facialar birbirinden bağımsız değildir” diye ifade etti.
HDP’ye ‘darbe’ devam etti
Beştaş, “Biz 4 Kasım’dan sonra biz darbenin bittiğini düşünmüyoruz” diyerek konuşmasına şöyle devam etti: “Kayyımların atanmasının devam ettirilmesi ve partimize yönelik baskılar kesintisiz bir şekilde devam ediyor. 2016’dan sonra 2018’de yapılan yerel seçimlerde biz Türkiye’nin demokratikleşmesi, var olan totaliter sistemin keskinlikle kaybetmesi üzerine bir stratejik yaklaşım geliştirdik ve bu yönüyle kazanma ve kaybettirme yönüyle temel bir hat belirledik. Bunun için de Kurdistan illerinde kazanmak ama batı illerinde de iktidara kaybettirme üzerine bir stratejiydi. Bunu başardık. İktidara HDP’nin karar verdiği takdirde hem kaybettirebileceğini hem de kazanabileceğini gösterdik. Amacımız bir ders vermekten ziyade Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolunun nereden geçtiği meselesidir. Cumhuriyet’in demokratikleşmesinin temel yol haritamız olduğunu bir kez daha ifade etmiş olduk çünkü Türkiye’nin demokratik bir sistem dışında seçeneği olmadığını görüyoruz.”
‘HDP büyüyerek güçleniyor’
HDP’nin büyüyerek ve güçlenerek yoluna devam ettiğine söyleyen Beştaş, “AKP’nin yok ederek var olmak gibi bir yöntemi var. Buna rağmen asla sonuç alamadılar. HDP hala dimdik ayakta. Büyüyerek ve güçlenerek yoluna devam ediyor. Hem iki defadır yapılan seçimler sonrası atanan kayyımlar hem 4 Kasım darbesi hem de devam ettirilen kesintisiz darbeye rağmen HDP, bütün seçmenleriyle, il ve ilçe örgütleriyle, merkezi kurullarıyla demokratik mücadelesine ödediği bütün bedellere rağmen duraksamadan devam ediyor. Onlar kaybediyor ama daha çok biz güçleniyor ve büyüyoruz. Tutuklu rehin alınan her bir arkadaşımız çevresiyle, ailesiyle ciddi bir bedel ödüyor ama biz bunlara rağmen niye güçleniyoruz? Bugün doğudan batıya, Çukurova’dan Karadeniz’e elini vicdanına koyan ve adalet duygusuyla bakan herkes HDP’ye yapılanların çok büyük bir haksızlık ve zulüm olduğunu görecektir” dedi.
Halk iradesine müdahale
Beştaş darbenin mevcut siyasi iktidarın anlayışı olduğuna dikkat çekerek “Darbe, sadece askeri araçların kullanılarak halk iradesinin hiçe sayılması ve yönetime el konması değildir” dedi. Beştaş “Darbe, bir siyasi iktidar anlayışıdır. Darbelerin araçları bazen tank-top, bazen mahkeme kararı bazen de yürütme erki tarafından çıkarılan bir kararname ya da OHAL ilanı şeklinde gerçekleşebilmektedir. 1994 yılında Demokrasi Partisi (DEP) milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Mahmut Alınak, Selim Sadak, Sırrı Sakık, Orhan Doğan, Zübeyir Aydar ve Ahmet Türk’ün milletvekillikleri düşürülmesi, halk iradesine müdahalenin yakın tarihteki örneğidir. Yine 4 Kasım 2016 tarihinde 6 milyon oy alan HDP’nin Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile HDP Milletvekillerinin gözaltına alınarak tutuklanması doğrudan halk iradesine müdahale anlamında darbedir. Ülkenin içinde olduğu şartlara baktığımızda ise bu darbe pratiklerinin ülkeye, ülke halklarına zarar verdiği ortadadır. Çözüm süreci esnasında yaşanılan barış iklimi ile sonrasında iktidarın yarattığı kaosu göz önüne alacak olursak esas zarar görenin ne olduğu yanıtını almış oluruz” diye belirtti.
HDP tertemiz bir nefes
HDP’nin ezilen tüm haklar için bir tertemiz bir nefes olduğunu söyledi. Beştaş, “HDP’nin güncel zeminde ortak gelecek vurgusu, bu ülke halklarının ekonomik, sosyolojik alanda yaşadığı derin sıkıntılar içerisinde tertemiz bir nefestir. Tarımın, hayvancılığın yani kısacası ekonomi için gerekli tüm çarkların işlemesi de bilimde, teknolojide ivme kazanılabilmesinin de koşulu onurlu barıştan geçmektedir. Savaşa ayrılan bütçenin onda birinin barışa ayrılması, ortak geleceğimizin ihtiyacıdır. Gençlerin, yaşlıların, kadınların, çocukların kısacası ezilen tüm kesimlerin içinde bulunduğumuz derin yıkımdan kurtulması, bizlerin ortak mücadele talebi ve bu talepteki ısrarı ile mümkündür” diye ifade etti.
HDP’den açıklama
HDP’de operasyonların yıldönümünde yaptığı yazılı açıklamada ‘AKP’nin darbeci olduğunu’ söyledi.
Patiden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı;
“İktidar güdümündeki mahkemeler bu süreci emir telaki edip gereğini yerine getirirken, bu saldırının siyasi boyutu, hukuksuzluğu, demokratik siyaseti tasfiye etme amacı bizzat evrensel hukuk nezdinde ve AİHM kararlarıyla tescillenmiştir. Erdoğan AİHM kararını tanımadığını sayısız kez söylemiş ve bu sürecin korsanlığını bizzat kendisi teyit etmiştir. AİHM kararlarına ilişkin bu tutum ile çiğnenen sadece uluslararası hukuk değil, AİHM kararlarının uygulanmasını emreden Anayasanın kendisidir de. O yüzden 4 Kasım bir siyasidir darbedir, planlıdır ve kumpas davalarıyla ve partimiz hakkında açılan kapatma davasıyla nihai amacını da göstermektedir.
Her darbe gibi AKP’nin siyasi darbeleri de ömrünü tamamlamıştır. Darbeyle, baskıyla, saldırılarla ayakta kalmaya çalışan AKP-MHP iktidarı toplumsal desteğini ve meşruiyetini yitirmiş, giderek daha çok suç mekanizmasına dönüşmüştür. Bu sürecin sonucunda mutlaka partimiz, halkımız ve Türkiye toplumu kazanacaktır; kaybeden ise darbeciler, ortakları ve destekçileri olacaktır.”
ANKARA