PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı HDP’li vekil Ebru Günay, “Öcalan hakkında AİHM’in aldığı karar siyasetin hukuka yansımasıdır. AİHM bu kararla İmralı’daki tecridi onayladı. Öcalan uluslararası bir komployla getirildi ve bu komplo halen sürüyor” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik “işkence ve kötü muameleye” dair avukatlarının 2010 yılında yaptığı başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından reddedildi. Öcalan’ın avukatlarından olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Ebru Günay, AİHM’in kararını değerlendirdi.
AİHM’nin hükümetlerin çıkarlarına göre karar aldığını bir kez daha ispatladığını belirten Günay, “Sur, Cizre döneminde ve uzun zamandır Türkiye’deki hak ihlallerinde yönelik kararlarında AİHM’in olumlu kararı olmadı. Öcalan hakkında alınan kararda da benzer bir durumla karşılaştık” diye belirtti.
‘AİHM yereldeki kararları kopyalayıp yapıştırmış’
Günay, “AHİM, bizim 2008 ve 2009 yılındaki iç hukukta yaptığımız başvurularda, yerel mahkemelerin verdiği kararları kopyalayıp, yapıştırmış. Kararın gerekçesinde, ‘müvekkilin kendine yönelik uygulamalara şikayetinin olmaması’ yorumu, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın akabinde Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nin başvurumuzu ret ettiği kararlardaki ifadelerdir. Hukuk tekniği açısından kabul edilebilir bir durum değildir” ifadelerini kullandı.
‘Görüşme imkanı varmış algısıyla alınmış karar’
“AİHM sanki müvekkilimiz Sayın Öcalan istediği zaman istediği koşullarda her an avukatına ulaşabilecek, her an bağımsız bir sağlık heyeti tarafından muayene edebilecek de bu haklarını kullanmamış gibi algıyla hareket ediliyor. Ama öyle bir şey yok” diyen Günay, avukatların müvekkillerinin şikâyetine bakmaksızın hak ihlali ve kötü muamele tespit edildiği anda şikâyetçi olup, hukuki süreci başlatacağını hatırlattı.
AİHM’in verdiği kararı iki yönlü okumak gerektiğine dikkat çeken Günay, “Burada hem tecridi yokmuş gibi sayan bir noktadan hem de avukatlık mesleğini ayaklar altına alan, avukatın müvekkili hakkında işlem yapma kabiliyetini, kanunun verdiği yetki dayanaklarını kullanmayı yok sayan bir gerekçe ile karar veriyor” diye konuştu. Günay, yaşam hakkı ihlali, işkence ve kötü muameleye dönük başvuruları dışında etkili bir soruşturma yürütülmesine dair de başvuruları olduğuna dikkat çekerek, “Bunu değerlendirme ihtiyacı bile duymamışlar” dedi.
‘CPT yetersiz, AİHM yeterli görüyor’
AİHM’in, CPT raporlarını dayanak göstererek, pratisyen hekimlerin muayene ettiği vurgusunu esas almasına tepki gösteren Günay, şöyle konuştu: “CPT, pratisyen hekimin yaptığı muayenenin yeterli olmadığını söylüyor. Orada uzman bir doktorun muayene etmiş olması gerekiyor. AİHM ise pratisyen doktorların muayenesini yeterli görüyor. Bu iki kurum da Avrupa Konseyi’ne bağlı. Karar AİHM’in İmralı’daki tecridi onayladığını gösteriyor. Sayın Öcalan uluslararası bir komployla getirildi ve bu komplo halen devam ediyor.”
‘Hak ihlallerine yaklaşımın başlangıcı’
AİHM kararının bundan sonra Türkiye’de yaşanacak hak ihlallerine karşı yaklaşımın bir başlangıcı olduğunu aktaran Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir gerçeklik var. AİHM, CPT ve uluslararası mekanizmaların kendisi Öcalan’a, İmralı Adası’na nasıl yaklaşıyorsa onun başka bir haliyle diğer sorunlara da aynı yaklaşıyor. Biraz daha inceltilmiş, yumuşatılmış haliyle yaklaşabilir. Cizre ve Sur başvurularını ret etmedi; ama Anayasa Mahkemesi’ne yönlendirdi. Karar almayarak, sorumluluğu AYM’ye atarak bir yol izledi ama aslında bir farkı yok.”
‘Soruşturma yapılmadan verilen karar’
AİHM’in artık etkili bir hukuk yolu olup, olmadığını tartışmak gerektiğini kaydeden Günay, “Devletin işkence yapmadığını ispatlaması gerekir. Ama AİHM hiçbir şeye gerek duymadan 8 yılın sonunda, yerel hukuk mekanizmalarının verdiği ret kararlarını aynı cümlelerle bize sunuyor. Bir araştırma ve soruşturma yapıldı mı? Hayır. Gerekçeli karar dışında inceleme girişimi olmadı. Çok taraflı ve insan haklarına uzak bir noktadan bakarak, karar verilmiş” diye belirtti.
Siyasetin hukuka yansıması
İmralı’da uygulanan tecrit ve alınan son kararla birlikte siyasal yaklaşımın bir kez daha ayyuka çıktığına işaret eden Günay, sözlerini şöyle tamamladı: “AİHM’in verdiği karar aslında siyasetin dile gelme halidir. AİHM’i oluşturan, sözleşmeye imza atan ve üye devletlerin mahkeme salonlarında temsiliyeti bulan yargıçların olaya yaklaşımının göstergesidir. Öcalan ve İmralı üzerinden deneyimlerimizden yola çıktığımızda yargı bağımsızlığı siyasal çıkarlar söz konusu olduğunda bir karşılık bulmuyor. İş bir anda politik tutuma dönüşüyor. Sayın Öcalan hakkında alınan karar da siyasetin hukuka yansımasıdır.’’
Kaynak: MA