Tarihi Aden Bahçesi ile Sümer ve Babil uygarlıklarını binlerce yıldır sulayan Dicle Nehri, kuraklık ve Türkiye’de inşa edilen barajlar nedeniyle can çekişiyor. Diğer yandan kuraklık ve susuzluk aynı nedenlerle tüm bölgede derinleşiyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
İnsanlığa ve tarım devrimine beşiklik eden Mezopotamya’da doğal felaketler, kapitalizmin bitmek tükenmek bilmeyen sömürüsü altında derinleşiyor. 42 milyon nüfuslu Irak’ta nisan ayından bu yana hava sıcaklığı 35 derecenin altına inmezken, sık sık kum fırtınaları yaşanıyor. Yaz mevsiminde ise hava sıcaklığı 50 dereceye ulaştı, elektriklerin de kesilmesiyle cehennem gibi günler yaşandı. Kuraklık, yağış yetersizliği, sıcaklık artışı ve ormansızlaşma ile birlikte Irak, BM’ye göre küresel ısınmanın etkilerine en açık beş ülkeden biri haline geldi.
‘Su günden güne azalıyor’
Dicle Nehri artık gür akmıyor. Yağışların azalması ve Türkiye’nin kurduğu barajlar nedeniyle bu tarihi nehir parça parça ölüyor. ANF’ye konuşan 41 yaşındaki Pibo Hasa Dolmasa, Fişhabur’da yaşamlarının Dicle Nehri’ne bağlı olduğunu belirterek, “Tüm çalışmamız, tarımımız buna bağlı” diyor. Ancak iki ila üç yıldır hiçbir şeyin yolunda gitmediğini söyleyen Dolmasa, “Su günden güne azalıyor” diye ekliyor. Iraklı yetkililer ve Kürt çiftçiler bu durumun Türkiye’nin kurduğu barajlarla suyu tutmasından kaynaklandığı tepkisinde bulunuyor ve resmi istatistikler de bunu doğruluyor. 2022’de Türkiye’den Irak’a akan Dicle Nehri suları, son 100 yılın ortalamasına göre sadece yüzde 35’i düzeyinde.
Irak’ta susuzluk ve göç
Bağdat düzenli bir şekilde Ankara’dan suyu serbest bırakmasını istiyor. Ancak her iki tarafta da su yönetimi konusunda ciddi sorunlar var. İki ülkedeki rant ve yağma, hem doğayı hem de binlerce yıllık yaşamı yok ediyor. Dünya Bankası’nın 2021 yılı sonunda yaptığı uyarıya göre 2050 yılına kadar yağışların en az yüzde 10 azalmasıyla mevcut tatlı suyun da yüzde 20 azalmasına neden olacak. Böyle bir senaryoda sulanan arazilerin en az üçte biri tamamen susuz kalacak. Diğer yandan Uluslararası Göç Örgütü mart 2022’de yayınladığı bir raporda iklim faktörleri nedeniyle 3 bin 300’ü aşkın ailenin ülkenin merkezi ve güneyindeki 10 eyalete göç etmek zorunda kaldığını belirterek, “İklim göçü Irak’ta artık bir realitedir” diyor.
Dicle, Fırat ve 91 baraj
Dicle Nehri üzerinde yapılmış olan Kralkızı Barajı, Dicle Barajı, Ilısu Barajı ve Cizre Barajı bulunmaktadır. Ancak Dicle Nehri’nin kolları olan Batman Çayı’nda 2, Kulp Çayı’nda 4, Botan Çayı’nda 9, Bitlis Çayı’nda 2, Kezer Çayı’nda 1, Habur Çayı’nda 1, Hamam Çayı’nda 1, Hezil Çayı’nda 2, Hilal Deresi’nde 1, Zap Suyu’nda 7, Cemilkatlı Deresi 1, Nehil Çayı’nda 1 ve son dönemde adımı atılan en az 5 baraj olmak üzere toplam 41 adet inşa edilen veya inşaatı süren barajlarla ekosistem yerle bir edilmiştir. Fırat Nehri ve kolları üzerindeki baraj sayısı ise 50’dir. Yani toplam 91 baraja rağmen bölge halkı bundan yararlanamazken yeraltı sularına mahkum edilen halk, elektrik şirketi DEDAŞ tarafından büyük bir baskı ve soygun altında.
Irak’ta 15 baraj susuz
Irak’ta 1986’da faaliyete geçirilen Musul Barajı, Dicle Nehri üzerinde kurulmuş ve Irak’ın en önemli su kaynağı olma özelliğine sahip. Ayrıca Dicle Nehri üzerinde; Dokan, Derbendihan, Adhaim, Beduha, Dibis, Hemrin, Kut, Samara, Elvend ve Duhok Barajları da bulunuyor. Fırat Nehri üzerinde yer alan ve yine 1986’da inşa edilen Hadise Barajı da bu bölgedeki en büyük baraj olarak biliniyor. Nehir üzerindeki diğer barajlar da Hirdiye, Ramadi ve Felluce. İki nehir üzerinde inşa edilen barajların çoğunda Türkiye’de tutulan sular nedeniyle suları azalan barajlarda, yetersiz altyapı ve bakımsızlıktan dolayı elektrik üretimi çok kısıtlı olarak yapılırken, tarım alanları ise susuzluğa mahkum edilmiş durumda.
Barajlar ve kuraklık
GAP bölgesi olarak nitelenen Kürt coğrafyasında yapılan devasa barajlardaki sulara rağmen çiftçiler kuru tarım yapmaya itiliyor. Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’da yaşanan kuraklık ve susuzluk nedeniyle ürün rekoltesinde kayıplar yüzde 90’lara ulaşırken, susuz tarım yapan ya da yapmak zorunda bırakılan çiftçiler, tarlalarındaki ürünleri toplama gereği bile duymuyorlar. Bölgede devasa büyüklükteki barajlar inşa edilirken milyonlarca dekar tarım arazisinin sulanacağını iddia eden iktidar, su birlikleri üzerinden istedikleri bölgeye su verirken, yüzbinlerce dekar alana sular halen taşınmış bile değil.
Tüm bölgede kuraklık
Urfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman illeri yanında Antep ve Maraş’ta giderek artan bir kuraklık yaşanıyor. Bölgede yüzde 70’lere varan yağış azlığı artarak devam ediyor. Diğer taraftan Bingöl, Bitlis, Siirt, Hakkari, Muş, Van ve Şırnak illerinde ise kuraklık tablosu derinleşirken, Hakkari Cilo Dağları’ndaki buzullarda ortaya çıkan hızlı erime gelecek yıllarda kuraklığın giderek artacağını ve yerleşeceğini gösteriyor. Tüm bu gelişmeler iklim değişimine bağlanırken, bölgesel anlamda kuraklığa neden olan onlarca büyük barajın bu sürece etkisi görmezden geliniyor. Bölgedeki kurulu bulunan barajların enerji ve sulama gerekçesiyle inşa edildiği belirtilmesine karşın asıl amacın enerji üretmek olduğu bir gerçek.
Yeni bir paradigmaya ihtiyaç var
Tüm sular kapitalist üretim süreçlerine bağlanırken insan dahil diğer tüm canlıların suya erişimi imkansız hale getirilmektedir. Sıcaklık rekorlarının kırıldığı Ortadoğu’da yakın gelecekte aşırı sıcaklar, kitlesel ölümlere yol açacak olan inanılmaz su kıtlığı ve gıdaya ulaşamama gibi can yakıcı sorunlarla birlikte görülecektir. İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bazı bölgelerinde 60 derecelere çıkan sıcaklıklar bu sürecin başladığını göstermektedir. Önümüzdeki yıllarda görülecek sıcaklıklarla birlikte susuzluk ve kuraklık Ortadoğu’da tamamen yerleşecek. Yeni bir perspektife ve yeni paradigmalara hem dünyanın hem de Ortadoğu’nun acil ihtiyacı var.