Şamram kanalları Urartu kralı 2. Menua tarafından M.Ö. (810-786) yıllarında yapılmış. Şamram adı Asur kraliçesi Semiramis’in isminden bu güne geldiği söylenir. Ayrıca Şamram Ermeni mitolojisinin aşk masalı kahramanlarından biridir. Şamram kanalının yazıtlarda geçen ismi Menua kanalıdır. Bir kısım araştımacı Şamram’ı bir kısmı Şamran’ı kullanır. Günümüzde halk arasında Şamran adı yaygınca kullanılır. Ben ise Şamram ismini kullanıp isimden öte kanalın açığa çıkardıklarına değinmek istiyorum.
Van’ın en yüksek dağı olan Başet (3868) eteklerindeki Mejingir köyünün kalker kayalıklarından doğan Güzelsu deresi ile başlar ve beslenir. 1760 rakımdaki Van ovası tarımsal sulama ve içme su ihtiyacı için yapılmış yaklaşık 56 km uzunluğunda tarihin bilinen ilk su kanalıdır.
Sistemin şekillendirdiği tek düze, kendince matematiksel düşünen günün mühendislik aklıyla alay edercesine 2800 yıl önce suyun Van merkeze gelmesini 56 km’lik akış hızını ve 2100 mt kot farkını hesaplayabilmişler. Öyle ki DSİ 1950’de yaptığı ölçümlerde akış yatağının doğru olduğu ve değiştirilmesine gerek olmadığına karar vermiştir. O tarihte deprem riski hesaplanarak yapılmış UNESCO duymamış olsa da tarihi ve kültürel bir varlıktır.
Roma şehrinde ilk hamam M.Ö.19 yılında yapılır ve bu hamamın suyu için güya tarihteki ilk sulama kanalı yapılır. Oysa Romalılardan beş yüzyıl önce Urartularca Şamram Kanalı yapılmıştır. Ama kapitalist sistem Urartuları değil de Romalıları esas almıştır. Tabi Şamram Kanalları’nın 30 km’lik kısmında zamanla tahrip olmuştur. Hemen devreye giren DSİ’nin betoncu kafası tahrip olan alanları aslına uygun restore etmektense baba mesleği betonculuktan kalan alışkanlıkla beton dökerek onarmıştır.
Yetmemiş tabi DSİ adının gereği olarak bir de HES kurmuş üstüne. Karayolları durur mu oda yol yapımı için bir kısmını yıkmış. Kara kara Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın endüstriyel turizm politikaları için yapacaklarını düşünmekteyiz. Yanlış su, enerji ve tarım politikalarından dolayı 5000 Hk alan sulayan şamram kanalı bugün 2000 hk alan sulayabilecek seviyededir. Akış debisinin yüksekliğinden dolayı üzerine yaklaşık kırk kadar değirmen( çılaş) kurularak ihtiyaçları cevaplamıştır.
Gürpınar’dan gelen su Edremit ovasının kadembas alanının Babil’in Asma Bahçeleri’ne nispet edercesine asmalarla da donatılmasına ve sulu tarım yapılmasına vesile olmuş. Menua kadembas bölgesine teraslama yaparak bağcılık yapılabilmesi için asmalarla döşemiştir.
Menua’nın kızı Teriranın Bağları diye yazıt yazdırmıştır. Bağcılıkla alakalı bağ evleri, köşkler ve günümüze gelen sarnıç ve su havuzları inşa etmiştir. Ve bu gün DSİ de su kanalları yapıyor ama tamamen beton üzerine kurduğu bir anlayışla. Tam da Hewsel Bahçeleri’ndeki çalışmaları bu zihniyetiyle uyuşuyor durumda.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan Hewsel’de güzelleştirme adı altında Nehir yatağını tahrip ederek akış yönünü değiştirecek kadar ileri giderek suya hükmetmeye çalışıyor. Haa daha önce biri Hewsel Bahçeleri’nde olmak üzere üç adet HES planlamıştı. Oluşan kentsel muhalefetin baskı ve itirazlarından dolayı iptal edilmişti. Baktığımızda kendini sermayeye hizmet etmekten alıkoyamayan bir zihniyetle hareket eden DSİ’nin asli görevini hatırlayıp kendini güncellemesi gerekmektedir.
İnsanlar 2800 yıl önce bu nitelikte işler yapılabilirken binlerce çalışanı, imzacısı olan DSİ’nin hali anlaşılır değildir. Doğal, toplumsal, tarihsel ve kültürel varlıkları sermaye için katledenlere Menua’nın söylemini hatırlatalım.
Kısmen tahrip olsa da Kadembas kanal seddi duvarlarındaki kitabede şöyle yazar; Ve Menua derki, “Kim bu yazıyı silerse, kim onu tahrip ederse, kim bunu görürse, kim başkasına; ‘Bu kanalı ben açtım’ derse O, Tanrı Haldi, Tanrı Teişiba, Tanrı Şivini ve bütün tanrılar tarafından mahvedilsin güneş ışığından yoksun edilsin.”