Gözaltına alınan meslektaşlarının durumuna ilişkin konuşan gazeteciler, ‘Bana bir şey olmaz’ diyenler de çok yanılıyor amaçları herkesi susturmak’ dedi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 25 Ekim’de evlerine yapılan baskında gözaltına alınan 11 gazeteciden 10’nu 3 gündür gözaltında.
Gazetecilerden 45 günlük bebeği olan Zemo Ağgöz, dün akşam ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı.
Meslektaşlarının durumuna ilişkin Mezopotamya Ajansı’na konuşan gazeteciler Ali Duran Topuz, Candan Yıldız ve Doğan Özgüden, iktidarın herkesi susturma planı içerisinde olduğunu ifade ederek ‘bana bir şey olmaz’ diyenlerin yanıldığını söyledi.
Topuz: Muhalefeti Kürtlerden uzak tutmak
İktidarın seçim kampanyasında, seçmeni yanına çekebilecek hiçbir şeyi olmadığını belirten gazeteci Ali Duran Topuz, sansür yasasının bu yüzden çıkarıldığını söyledi.
İktidarın sansür yasasıyla aleyhinde çıkacak haberleri minimuma indirme amacı taşıdığını ifade eden Topuz, “Fakat iktidar bir kozu daha olduğunu düşünüyor. Kürt meselesinde 1925-1938 yılları arasındaki ‘şahin’ politikalardan bile daha ilerde bir saldırganlık sergileyerek seçmeni güvenlik politikaları ekseninde bir arada tutabilmeyi umuyor. Aynı zamanda muhalefeti de Kürtlerden oy isteyemeyecek hale getirmeyi umuyor. Muhalefeti Kürtlerden uzak tutmak ve böylece ekonomiyi konuşulur olmaktan çıkarmak. Elbette Kürt medyasının kapasitesini sınırlamak da bu hedefin içinde” ifadelerini kullandı.
Gazetecilik faaliyeti ile cevap
“Baskılanan şey gazetecilik ise verilecek en iyi cevap, gazetecilik faaliyetini güçlendirmektir” diyen Topuz, baskıya uğrayan gazetecilerle dayanışma içerisinde olunması gerektiğini vurguladı. Gazeteciler için muhalif partilerin ve kuruluşların da mücadele etmesi gerektiği dile getiren Topuz, “İzmir barosu seçimlerinde CHP’li Faik Öztrak iktidarın yanında saf tuttu. Bu şekilde ‘muhalefet’ ettiklerini düşünüyorlar” dedi.
Yıldız: Sansür yasasındaki muğlaklık
Gazeteci Candan Yıldız ise, Diyarbakır’da tutuklanan 16 Kürt gazeteciyi hatırlatarak, 11 gazetecinin daha gözaltına alınmasının, Kürtlerin yaşadığı hak ihlallerini haberleştirenleri susturmak için yapılan sistematik baskılardan biri olduğunu belirtti. Gazetecilerin gözaltına alınmasının sansür yasasının fiili bir uygulaması olduğunun altını çizen Yıldız, “Gözaltı gerekçelerinden birinin ‘halkı kin ve nefrete sevk etmek’ olması da sansür yasasında sözü edilen belirsizlik ve muğlaklığın gazetecilik faaliyetlerine nasıl engel olacağının bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.
‘Bana bir şey olmaz’ diyenler de çok yanılıyor’
Seçimlere giderken gazetecilerin, “bizler” ve “onlar” diye bölünmek istendiği belirten Yıldız, şunları kaydetti: “Bir yandan iktidara yakın medyada çalışmayan gazetecilerin davet edildiği toplantılar diğer yanda Kürt meselesinin toplumsal, siyasal sonuçlarını haberciliğinin odağına alan gazetecilerin gözaltına alınması. Bunun amacı dayanışma kanallarını ortadan kaldırmak. ‘Makbul’ olmayan her gazeteci bu tehditle karşı karşıya. ‘Bana bir şey olmaz’ diyenler de çok yanılıyor. Çünkü amaç, bu karanlık dönemde gerçekleri konuşturmamak ve seçim arifesinde suçların açığa çıkmasına engel olmak. Yapılacak şey belli, sorgulamak, gerçeği haykırmak, bir birimize sahip çıkmak…”
Özgüden: Son debelenmeleri
Gazeteci Doğan Özgüden de, “Sansür yasasının geçmesinin hemen ardından 11 meslektaşımın gözaltına alınması gelecek seçimlerde normal koşullarda alaşağı edileceğinin kendisi de farkında olan faşist diktanın gözü dönmüşse, son debelenmelerinin ifadesidir” diyerek gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki gösterdi.
Fıtratları böyle
“Düşüncelerinden ve dürüst gazetecilikten ödün vermeyenleri sadece tutuklayıp hapsetmekle yetinmeyip hakaret ve işkenceye tabi tutmak Türk Devleti’nin fıtratında vardır” diyen Özgüden, bunun her dönem yaşandığını ifade etti. Özgüden, “Tayyip’in diktası döneminde bu alçakça uygulamanın özellikle Kürt ulusunun yetiştirdiği değerli gazeteci dostlarımızı hedef aldığının göstergesidir” dedi.
İSTANBUL