Bütün kredi derecelendirme kurumlarını ‘düşman’ ilan eden, IMF’ye başvurmayız diye direten AKP yönetimi, New York’ta kendisine bir tür IMF buldu. McKinsey şirketine ‘gel beni denetle’ diyen Türkiye, şirketin Güney Afrika skandalını görmezden geliyor.
M. Ender Öndeş/İstanbul
Moody’s, Fitch gibi uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarını öteden beri eleştiren ve bu kurumların Türkiye ekonomisinin notlarını düşürmesini ‘düşmanca tutum’ olarak görerek türlü hakaretlerle karşılayan AKP yönetimi, New York’ta bir danışmanlık şirketiyle anlaşarak ekonominin kontrolünü devretti. Meclis’i ve Sayıştay gibi denetim kurumlarını tümüyle etkisizleştiren AKP, böylece ekonominin kaderini okyanus ötesindeki şaibeli bir şirkete bağladı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Yeni Ekonomi Programı(YEP) çerçevesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışacaklarını açıkladı. Albayrak, “Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek” dedi. Ekonomi çevrelerinde bunun “utangaç bir IMF anlaşması” olduğu yorumları yapılırken, adı skandallarla anılan MCKinsey şirketinin neden tercih edildiği açıklanmadı.
1926’da kuruldu
1926 yılında James McKinsey tarafından Chicago’da kurulan dünyanın ilk yönetim danışmanlığı şirketinin merkezi New York’ta bulunuyor.İstanbul ve Ankara dahil toplamda 44 farklı ülkede 83 ofisi olan firma, 10 binin üzerinde çalışanı ve 3 milyar dolarlık bir ciroya sahip. Şirket, internet sitesinde kendisini “Önde gelen işletmelere, kamu kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve kar amacı gütmeyen kuruluşlara hizmet veren global bir yönetim danışmanlığı firması” olarak tanıtıyor ve “Firmamız bir bütün olarak faaliyet gösterecek şekilde organize edilmiştir. Güçlü değerlerle birbirine bağlanan ve müşteri etkisine odaklanan tek bir global ortaklık olarak faaliyet gösteriyoruz. Firmamızın sahibi ise Avrupa, Amerika, Asya Pasifik, Orta Doğu ve Afrika’da bulunan 1400’den fazla ortağımızdır” diyor.
Tuttuğunu batırıyor
Danışmanlık şirketi McKinsey’in adı, ABD’li enerji devi Enron’un batmasına giden süreçte de gündeme gelmişti. O dönem gözlemciler, Enron’u “McKinsey’in yarattığını” söylüyorlardı. Skandalın patlak vermesine dek dünyanın “en prestijli” danışmanlık şirketi olarak bilinen McKinsey’in, Enron’un, çeşitli usulsüzlükler ile ABD’nin en büyük tekellerinden biri haline gelmesini sağlayan kuruluş olduğu iddia edilmişti. McKinsey tavsiyeleri ile Enron, kısa zaman içinde, ABD’de enerji dağıtımı yapan bir şirketten, uluslararası faaliyet yürüten dev bir “piyasa belirleyici” haline geldi.İnternet üzerinden petrol ve doğalgaz sözleşmeleri satılıyor, tedarikçiler bulunuyor, fiyat indirimleri yapılıyordu. 2000 yılının ilk 9 ayında Enron’un kârı yüzde 45 artışla 1 milyar dolar sınırına dayandı; ciro ise iki kat artarak 60 milyar dolar oldu. Ancak McKinsey’in Enron’a sunduğu saldırgan ticaret taktikleri, şirketin sonunu da getirdi. Büyük ölçüde McKinsey tarafından yaratılan “Enron mucizesi”, birkaç yıl içinde felaketle sonuçlandı. Şirketin muhasebe usulsüzlükleri, borsa yolsuzlukları yaptığı, ancak bu yolla borsadaki değerini yüksek tutabildiği anlaşıldı. Gerçekler ortaya çıktığında McKinsey “gemiyi” terk etti ve Enron’un batışını uzaktan seyretti.
Güney Afrika rezaleti
McKinsey’in adı geçtiğimiz yıllarda Güney Afrika’daki büyük bir yolsuzluğun da ortasında yer aldı. 2017’de Güney Afrika’da harekete geçen savcılar, Guptas Kardeşlerin sahibi bulunduğu Eskom Holding’in büyük hükümet ihalelerini kazanmak için eski başkan Jacob Zuma ve başka yöneticilerle olan ilişkilerini kullandığı ve bu yoldan astronomik paralar kazandığını belirledi. McKinsey, Eskom’un danışmanıydı ve bu işten 75 milyon dolardan fazla para kazandı. Sonradan McKinsey, “Kazandığımız ücreti iade edeceğiz” açıklaması yaparak durumu kurtarmaya çalışsa da aslında gırtlağına kadar işin içine batmıştı. McKinsey’nin yeni küresel başkanı Kevin Sneader’ın, “Güney Afrika halkından içtenlikle özür dilerim. Çok üzgünüz” sözleri de durumu kurtarmadı. Bunun üzerine Coca-Cola’nın Güney Afrika de dahil olmak üzere birçok şirket McKinsey ile ilişkilerini kesti. Bu arada, Güney Afrika’nın ulusal savcısı, McKinsey, Trillian ve Eskom’un yasadışı faaliyetleri hakkında ceza davası açmayı düşünüyor. Gupta kardeşler için ise tutuklama emri çıkarılmış durumda.
Meğer eskiden tanışıyorlarmış!
McKinsey şirketi Türkiye’nin yabancısı değil. Evrensel Gazetesi’nin 16 Ağustos 2004 tarihli haberinde de şirketten bahsediliyor. O günlerde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, enerji özelleştirmelerinde danışman firma olarak ABD’li McKinsey şirketini belirlemiş, McKinsey Türkiye’de aldığı danışmanlık işlerinden milyonlarca dolar kazanmış. McKinsey 1995 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın kurumsal danışmanlığını yapıyordu. Sadece takvim hazırlamak işiyle ilgilenen McKinsey’e 2.5 milyon dolar para ödendiği ileri sürülmüştü. Ayrıca, yeniden yapılandırma çalışmaları adı altında TRT eski Genel Müdürü Yücel Yener tarafından işbaşına getirilen McKinsey’in TRT’den 6.5 milyon dolar aldığı ileri sürülmüştü. Aynı süreçte, özelleştirilmesine karar verilen kamu bankaları Ziraat ve Halkbank’ın özelleştirilmesinde de danışman firma olarak McKinsey seçildi. Zararları Halkbank’ın üzerine yıkılan Pamubank’ın birleştirilmesi önerisinin ardında da McKinsey vardı. Yine Çukurova Grubu’nun danışmanlık şirketi de McKinsey’di. Sabancı’dan Doğan Grubu’nun dağıtım şirketi Yaysat’a, birçok insanın parasını kaybettiğiİhlas Holding’e kadar tüm büyük şirketlerin arkasında McKinsey vardı.