Rusya ile gizli kapılar ardında yapılan görüşmelerin gündemi bu kez Sinop. Sinop’ta kurulmak istenen nükleer santral için EÜAŞ ve Rosatom’un görüşmelere başladığı Rosatom tarafından açıklandı
Erdoğan’ın Astana’da Putin ile yaptığı görüşme sonrası Putin, ‘Trakya’yı gaz dağıtım merkezi yapalım’ açıklamasında bulunurken, Erdoğan Sinop’ta nükleer santral için de görüştük diye belirtmişti. Bu açıklamalar sonrası Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un Genel Müdürü olan Aleksey Lihaçev, Türkiye ile Rusya arasında Sinop’ta nükleer güç santrali inşa edilmesine dair müzakerelerin başladığını açıkladı.
Rosatom piyasayı şekillendirecek
Sinop’un, nükleer santral inşası için cazip bir nokta olduğunu iddia eden Lihaçev, “Büyük bir nükleer santralin gelecekteki varlığını da göz önünde bulundurarak, teknolojik ittifaklar kurulması, yatırım politikası ve Türkiye enerji piyasasının şekillendirilmesi açısından yaklaşımlar oluşturmak üzere Türk iş ortaklarımızla görüşmelere başladık” dedi. Bu görüşmelerde ilerleme sağlanması halinde Sinop’ta 600 bin ağacın katledilerek açılmış olan alanda toplam gücü 8400 MWe kadar çıkabilecek 4-6 ünite PWR, BWR ya da PHWR tipi nükleer reaktörlerden oluşacak bir nükleer santral kurmak amaçlanıyor.
Jersey Adaları merkezli EÜAŞ
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na (TAEK) başvuruda bulunan EÜAŞ’a 22 Ağustos 2012 tarihinde Kurucu statüsü verilmişti. Japonya’nın projeden çekilmesi sonrası EUAŞ, ‘Jersey Kanal Adaları Türkiye Merkez Şubesi’ olarak TAEK’a başvurdu. Bir kamu şirketinin merkezinin Jersey Adaları’nda olması ise dikkat çekici bir durum. Rusya ile gizli anlaşmalar yoluyla ilerleyen Akkuyu nükleer santral sürecinin bir benzeri Sinop’ta atılacak. Anlaşmanı içeriğine ulaşmanın imkansız kılınacağı ve arka planında enerji üretmekten çok farklı süreçlerin işletileceğine işaret ederken, Lihaçev’in “Türkiye enerji piyasasının şekillendirilmesi” üzerine yaptığı vurgu bir başka dikkat çekici bir durum.
‘Gizli içerik’
Sinop’ta nükleer santral kurulmasına yönelik yapılan bir çalışma, 1978 yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) tarafından gerçekleştirimişti. Akkuyu dışında ikinci ve sonraki NGS’lerin kurulacağı yerlerin seçimi için Batı Karadeniz kıyılarında araştırmalar raporlanmıştı. 1980 yılında gerçekleştirilen üçüncü çalışma ise, TAEK tarafından yapılarak, “Sinop Nuclear Power Plant Site Local Studies Program” adı altında bir rapor daha yayınlanmıştı. TAEK, Sinop Sahası ile ilgili yürüttüğü tüm çalışmaları, 2012 yılında, Sinop İli İnceburun Mevkii’nde bir nükleer enerji santral kurulması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) tarafından görevlendirilen Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ) devredildiğini duyurdu. TAEK’ten talep edilen araştırma sonuç raporlarıyla ilgili, “Ticari ve stratejik bilgi ve belge mahiyetinde, belli seviyelerde gizli içeriklere sahip olabilen dokümanlardır” denilerek reddedilmişti.
Milyonlarca yıl nükleer kirlilik
Nükleer enerjinin pahalı, tehlikeli bir elektrik üretim teknolojisi olduğu kabul edilmektedir. Nükleer santrallerde olası sorunların teknolojik gelişmelerle aşılabilecek bir durum olmadığı belirtiliyor. Nükleer sızıntıyı yüzde 100 güvenlikle engelleme olasılığı ise mümkün değil. Akkuyu ve olası Sinop NGS kurulup çalışmaları halinde ortaya çıkan risk bir bölgenin milyonlarca yıl sürecek öldürücü etkileriyle yaşam alanı olmaktan tamamen çıkmasına neden olacak çok ciddi bir süreç. 2011 yılında Japonya’da Fukuşima Nükleer Santral kazasıyla yaşanmış ve 2013 yılında yapılan bir hesaplamada yalnızca maddi zararların temizlenmesinin 110 milyar dolara mal olacağı belirtilmişti. Gizli anlaşmalarla inşa edilmek istenen NGS’lerde bir kaza olması halinde zararın tüm boyutları Türkiye halklarının sırtına kalırken, bu santrallere aracılık edenler ile Rosatom dışında kazanan olmayacak.
Nükleer atık bertaraf edilemiyor
Karadeniz kıyılarında ortaya çıkan ve nükleer atık olduğu iddia edilen varilleri çokça gördük. Artık gelişi güzel ortalığa atılamayan nükleer atıklar için depolama ve bertaraf etme olanağı ise yok. Fransa’da, nükleer atık sorununu çözme iddiasıyla kurulan ANDRA laboratuvarı bir milyon yıl sürecek güvenli bir depolama alanı aradığını duyurmuş! Fransa eğer yer bulursa toprağın 500 metre altında 80 bin metre küplük bir alanda radyoaktif maddeleri depolayıp, burayı 160 milyon yıldır değişmediği iddia edilen kil tabakası ile kaplayacakmış. Almanya ise şu an geçici saklama koşullarında asla çözüm olamayacak kayatuzu ile atıkları toprak altına gömerken, Finlandiya ve İsveç ise yerin altında granit taştan depolar inşa etmiş. Türkiye’de Rosatom ürettiği enerjiyi Türkiye’ye alım garantileriyle çok yüksek fiyattan satacak, ancak atıklar ile Türkiye’nin sorunu olacak bir süreç işletilirken geleceğimiz karartılıyor.
EKOLOJİ SERVİSİ