Türkiye’nin kimyasal silah kullanarak yaptığı saldırılara dair konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan: ‘Bu durum hem bölge halklarına hem de bu ülkeye büyük zarar veriyor. Yıkıma yol açmadan bu yoldan derhal dönülmeli’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, parti genel merkezinde düzenlenen kadın il eşbaşkanları toplantısının açılışında değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına cezaevindeki kadınları selamlayarak başlayan Buldan, “Biz kadınlar için ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan gerek dünyada, gerek bölgede, gerekse ülkede önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte bir araya geliyoruz. Küresel güçlerin hegemonyaları için yürüttüğü savaş ve yarattığı büyük kutuplaşma dünya halklarının yaşadığı eşitsizliği, adaletsizliği, ayrımcılığı ve yoksulluğu daha da derinleştiriyor. Kutuplaştırıcı, ötekileştirici, sağcı, eril siyasetler yükseltilerek, kadın hakları, demokrasi, özgürlük, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlerin ötelenmek istendiğini görüyoruz ve tanıklık ediyoruz” dedi.
Savaşlar kadınların barış mücadelesine çarpıyor
Küresel, emperyal güçlerin, faşist ittifakların ve despot yönetimlerin amaçlarının kadınların yükselen mücadelesini kırma, halkları daha fazla ezme, özgürlük ve eşitlik taleplerini bastırma, sömürme, savaş siyasetini yayılarak, barış politikalarının işlevsiz kılınmak istendiğini dile getiren Buldan, “Fakat bu kirli hesapların tutmadığını, bir yerden geri döndüğünü de özellikle vurgulamak isterim. Bu hesaplar kadınlardan dönmektedir. Bu planlar, biz kadınların mücadelesine ve direnişine çarpmaktadır. Sarsılmaz denilen despot yönetimler bugün kadınların saçının teliyle titremekte, kadınların ‘jin, Jiyan, azadî’ sloganlarıyla adeta çatırdamaktadır. Halklar arasına örülmek istenen duvarlar kadınların dayanışması ve direnişiyle yıkılmaktadır. Sınırlar üzerinden yürütülen savaşlar, kadınların tüm sınırları aşan, dalga dalga büyüyen barış mücadelesine çarpmaktadır” ifadelerini kullandı.
Kadın direnişi dünyayı özgürleştirecek
“Evet, Kürt kadınların mücadelesiyle ilmek ilmek ördüğü ‘jin, jiyan azadî’ sloganı bugün dünya kadınlarının büyük özgürlük umuduna dönüşmüştür” diyen Buldan, şunları söyledi: “Biz kadınlar, jin dedik, Rojava’da jiyan oldu, şimdi de tüm dünyada azadî olarak yankılanmaktadır. Ve bugün Tahran’dan Berlin’e, Sidney’den Paris’e her yerde kadınların mücadele ağına dönüşmüştür. Değerli kadın yoldaşlarım, işte kadın mücadelesi böyle bir mücadeledir. Bu yüzden korkuyorlar, kadınların sesinden, saçının telinden, kaleminden ve mücadelesinden. Kadınların gücünden korkuyorlar. Bu vesileyle bir kez daha İran’da ahlak polisi denen despot güçler tarafından, saçının teli göründü diye katledilen Jîna Amini’yi saygıyla anıyor, bu katliamı nefretle kınıyorum. Kadınların öncülük ettiği direniş İran başta olmak üzere tüm dünya halklarına umut oldu, yol oldu olmaya da devam edecektir. Dünyanın dört bir tarafından ses ve omuz verilen kadın direnişleri dünyayı özgürleştirecektir. Halkları özgürleştirecektir. Bir kez daha bu direnişleri biz kadın il eşbaşkanlarımızla ve dünyadaki tüm kadınlarla selamlamak istiyorum.
Nagihan’ın kalemi yazmaya devam edcek
Nagihan Akarsel arkadaşımızın katledilmesi de aynı zihniyetin, aynı korkunun bir sonucudur. Nagihan’ı bir kez daha saygıyla, rahmetle anıyor, onu katleden, kirli zihniyetleri, kirli ittifakları nefretle kınıyorum. Kadın düşmanı katliamcı zihniyet şunu iyi bilsin ki,, kadınlar nasıl ki Jîna Amini’nin saçının telini yerde bırakmadıysa, Nagihan’ın kalemini de bırakmayacak, o kalem gerçekleri, kadınların hakikatini ve kadınların mücadelesini yazmaya, yükseltmeye devam edecektir!
Kürt düşmanlığının açık itirafı
AKP Genel Başkanı’nın açıklamasının Kürt halkını hedef gösteren ırkçı bir zihniyet olduğuna dikkat çeken Buldan, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Değerli kadın arkadaşlarım, elbette biz de dünyadaki baskıcı, faşizan yönetimlerin benzerlerinden biri olan faşizm ittifakının saldırı politikalarıyla karşı karşıyayız. Doğaya düşman, Kürt’e düşman, Alevi’ye düşman, emekçiye düşman, yoksula düşman, çocuğa düşman yetmiyor, havaya, suya düşman bir iktidar olan AKP-MHP ittifakı elbette biz kadınlara ve kadın kazanımlarına da düşman, hatta en başta bize düşman. AKP Genel Başkanı önceki günkü grup konuşmasında, ‘PKK’nin 5 tane, 10 tane, 15 tane çocuğu var’ dedi. Kürt halkını hedef gösteren ırkçı bir zihniyettir bu. Tam da Kürt düşmanlığından bahsettiğimiz bir dönemde Cumhurbaşkanı’nın bu zihniyeti, Kürt düşmanlığını bir kez daha çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. İşte Kürt düşmanlığı tam da budur. Kadın düşmanlığı tam da budur. Kadınların bedeni üzerine dil uzatan bu hadsizliği kınıyor ve lanetliyorum. Halkları karşı karşıya getirmeye çalışan, kin ve düşmanlığı körükleyen bu zihniyete diyorum ki, asla başaramayacaksınız! Düşmanlık siyasetiniz çökecek ve kaybedeceksiniz!”
Kadınlar yoksulun yoksulu
Kadınların kazanımları ve haklarının gasp edildiğini, yaşam alanlarının iktidar tarafından daraltıldığını, yanı sıra yarattığı derin ekonomik krizle kadınları ve tüm toplumu büyük bir açlığın, yoksulluğun pençesine sürüklediğini ifade eden Buldan, “Evet, kadınlar her zaman yoksulun yoksuluydu, her zaman daha çok çalışan ama daha az kazanandı. Kadınlar bugün ekonomik şiddetin, ekonomik darboğazın en katmerlisini yaşamaktadır. Ha keza öğrenciler! Öğrenci, ulaşım, beslenme, barınma ve eğitim giderleri nedeniyle eğitim hayatını, geleceğini düşünemiyor, yarına dair umudu kırılıyor. Emekçi enflasyon karşısında eriyen maaşıyla sadece kira, fatura ödeyebilmek için temel gıdasından kısmak zorunda kalıyor” diye konuştu.
Amasra katliamı
Maden işçilerinin denetimsizlik ve cezasızlık yüzünden yaşamını yitirdiği, katliam yaşadığı bir ülkenin yaratıldığını vurgulayan Buldan, emeklilerin de her geçen gün ağırlaşan yaşam koşullarına mahkum edildiğini söyledi. Buldan şöyle dedi: “Emekli 3 kuruşluk maaşıyla hayatta tutunmaya çalışırken, iktidarın 3’er 5’er maaşlı yandaşları tarafından, ‘emeklilerimiz çok rahat yaşıyor’ alaylarına maruz kalıyor. Ağır geçim derdiyle uğraşan işçi, ekmek parası için ağır çalışma koşullarına ve her türlü sömürüye göz yummak zorunda bırakılıyor, en ufak bir hak arayışında sermayenin savunuculuğunu yapan iktidarın, kolluğun şiddetine maruz kalıyor. En son Amasra’daki maden katliamında 41 canımızı kaybettik. Bir kez daha kendilerine rahmet ailelerine başsağlığı diliyorum. Yoksulun açlık ve sefalet, maden işçisinin denetimsizlik, tedbirsizlik, cezasızlık ve kâr hırsı yüzünden katliam yaşadığı bir ülke yarattılar. Ya işsiz! İş bulmaktan artık ümidini kesmiş, yarının ne olacağı kaygısıyla nefes alamaz hale gelmiştir.”
Cezaevlerindeki ağır tecrit yıkımdır
Cezaevlerinde yaşanan ağır koşullara da dikkat çeken Buldan, “Yaşadığımız büyük ekonomik çöküşün sebebi; iktidarın kendi bekasını kurtarmak için yürüttüğü hukuk tanımaz uygulamalardır, sürdürdüğü savaş politikalarıdır, büyüttüğü yolsuzluk çukurudur. Ekonominin çökertildiği yer, tam da adaletin ve hukukun bitirildiği noktadır. Krizin nedeni, doğanın talan edilmesidir, tarım alanlarının, meraların, ormanların ranta sermayeye imara açılmasıdır. Çoklu krizler bir şarkıdan, bir konserden, bir festivalden korkup tüm etkinlikleri yasaklayan özgürlük ve yaşam tarzı düşmanı zihniyetin bir sonucudur. Kadınların sürekli şiddet çemberinde tutulması, yaşam haklarına sürekli olarak saldırılması, tüm toplumsal yaşamı, demokratik hakları ve özgürlükleri hedef almaktadır. İşte çoklu krizin en büyük nedenlerinden biri budur, kadın düşmanlığıdır. İrade gaspıyla birer paylaşım alanı olarak görülen belediyelerimizin kayyımlar eliyle talan edilmesinin sonucudur, Türkiye’nin bugün yaşadığı bu çoklu krizler. Kürt düşmanlığı ve savaş politikalarının, diyalog ve çözümü engellemeye yönelik ağırlaştırılmış tecridin, cezaevlerinde ağırlaştırılan işkencenin Türkiye’yi getirdiği yer, büyük yıkımdır” diye konuştu.
Kimyasal silah saldırıları
Özellikle sınır ötesi operasyonlarda uluslararası hukukun savaş ve insanlık suçu olarak nitelendirdiği bazı kimyasal saldırı araç ve malzemelerin kullanıldığına dair son günlerde ciddi haberler olduğunu söyleyen Buldan, “Bu bulgular ve iddialar kamuoyuna yansımaktadır. Bu tehlikeli durum hem bölge halklarına hem de bu ülkeye büyük zararlar vermektedir. Daha fazla yıkımlara yol açmadan bu yoldan derhal dönülmelidir. Bu konu bağımsız heyetlerce araştırılarak hakikat biran önce açığa çıkartılmalı ve gereği yapılmalıdır” dedi.
İmralı’ya gitmek için başvurduk
Çözümün çatışma ve güvenlikçi siyaset olmadığını, diyalog ve müzakereci siyaset yürütülmesi gerektiğini belirten Buldan, şöyle devam etti: “İşte bu nedenle biz dün İmralı Cezaevi’ne Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere bir heyet olarak başvuru yaptık. Bir an önce bu başvurumuzun dikkate alınarak heyetimizin İmralı Adasına giderek Sayın Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirmesi bu ülkenin geleceği açısından elzemdir. Ve çok acil bir ihtiyaçtır.”
ANKARA