Esengül Demir*
16 Eylül 2022 tarihinde İran’dan dünyaya yayılan Jin, jiyan, azadî sloganı uzunca bir süredir dünyanın farklı yerlerinde kadınlar tarafından Kürt kadınlarının DAİŞ’e karşı verdikleri mücadeleden dolayı sembolleşip kullanılmaya başlanmıştı. Fakat bu sefer dalga dalga yayılarak tüm dünya kadınlarının despot, faşist, gerici rejimlere isyanının, başkaldırının simgesine dönüştü. Neydi bunca kadını bu sloganda buluşturan öz, ona biraz bakalım.
Jina Amini 22 yaşında Kürt bir kadın, Tahran’da “ahlak polisi” olarak bilinen İrşad Devriyesi tarafından başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınır ve bu baskıya sessiz kalmayıp itiraz ettiği için komaya girecek kadar darp edilir. Sonrasında da uğradığı ağır şiddet nedeniyle hayatını kaybeder.
Öte taraftan Güney Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde 4 Ekim’de uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi akademisyen, yazar ve gazeteci Nagihan Akarsel faşizmin ve hegemonik güçlerin dünya çapında tüm direnişçi kadınlara yönelik geliştirdiği siyasi cinayetlerden birine maruz kalır.
Çalışanı olduğu Jineoloji dergisinin tanımıyla: “Nagihan Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinde üniversite gençlik hareketi, basın, jineoloji çalışmalarında uzun yıllar öncesine dayanan emeği ile öncülük yapmış ve yıllarca süren cezaevi tutsaklığı ile direnmiştir. Rojava kadın devriminin en zor yıllarında tüm Rojava’da ve özellikle Efrîn’de sınırsız bir emekle, büyük bir cesaret ve kararlılıkla, jineoloji çalışmalarıyla devrimin kadın rengini ve kadın aydınlanmasını geliştirmede büyük bir emek sahibi olmuştur. DAİŞ vahşetini en ağır yaşayan Şengal kadınlarının ruhuna ve yüreğine dokunmuş, onların sosyolojisini ve tarihini aydınlatmak için bu alanda saha araştırmaları çalışması yapmıştır.”
Böylesi değerli bir akademisyen ve kadın mücadelesi aktivisti siyasi suikast sonucu katledilmiş, özelde Kürt kadınlarına, genelde tüm kadınlara korku ve gözdağı verilerek hizaya çekilmek istenmiştir.
Kürt kadın hareketinin ulus kimliği ile cins kimliğinin, özgürlük mücadelesinin sembolize edildiği bu slogan, Türkiye de 90’lardan itibaren Kürt kadın hareketi ile Türkiye feminist hareketin mücadelede ortaklaşması ve birbirini gören kesişimsel teması sonucu birlikte atılmaya başlandı.
Dünyanın bu sloganla tanışması ise DAİŞ’in yükselişi karşısında aklını, bedenini ve iradesini ortaya koyan Kürt kadınlarının muazzam direnişi ve onun sembolü haline gelmesiyle oldu.
Jin, jiyan, azadî salt lirik, melodik bir slogan olduğu için mi bu kadar benimsendi yoksa tam da Kürt kadın hareketinin kavramsal mücadele içeriğini çok iyi buluşturduğu için mi karşılık buldu? Kesinlikle ikisi de diyebiliriz. “Toplumsal dönüşüm, kadınların dönüşüm kapsamı bağlamında olabilir. Yine kadınların özgürlük ve eşitlik düzeyi de toplumsal tüm kesimlerin özgürlük ve eşitliğini belirler. Toplum içinde kadınların özgürlüğü olmadan ve kadınları çevreleyen gerçek bir bilinç olmadan hiçbir toplumun kendisini özgür olarak adlandıramayacağı prensibi üzerine kurulmuş bir felsefe.”
Onun içindir ki İran’da molla rejimine karşı başkaldıran Jina Amini. Türkiye’de faşist, gerici, erkek egemen sisteme karşı mücadele eden Pakize Nayır, Sevê Demir, Süleymaniye’de, Rojava’da, Şengal’de DAİŞ ve türevlerine, ulus devletlere karşı direnen Nagihan Akarsel, Hevrin Xelef. Uluslararası emperyal güçleri rahatsız eden Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Saylemez kadın, yaşam, özgürlük mücadele gerçekliğini sembolize ediyor. Yani bir slogandan ötesidir “Jin, jiyan, azadî”.
HDK Eşsözcüsü