Bugün Kürt edebiyatının önemli isimlerinden Mehmed Uzun’un ölüm yıldönümü. Arkasında geniş bir Kürtçe külliyat bırakan yazar, kitaplarıyla Kürt halkının hafızasında yerini koruyor
Bugün Kürt edebiyatının modern kurucularından yazar Mehmed Uzun’un ölüm yıldönümü. 1953’te Urfa’nın Siverek ilçesinde başlayan yaşamı, sürgün ve hapislerin yanı sıra Kürtçe edebiyattaki ısrarı ile 11 Ekim 2007 yılında, çok sevdiği Diyarbakır’da sonlandı.
Yazar Mehmed Uzun, 1953 yılında Siverek’te doğdu. Küçük yaşlarında ailesinden duyduğu sözlü anlatım örnekleri, edebi sanatının temelini oluştururken, ileride yazacağı romanların kökü, bu çocukluk anılarından beslenmiştir.
İlk okula başladığında Türkçe ile tanışan yazar anadilde konusunda gerileme yaşadığını belirtir. 12 Mart Muhtırası sonrasında, 3 Mart 1972’de, siyasi faaliyetleri nedeniyle gözaltına alındı. Tutuklandıktan sonra Diyarbakır Askerî Cezaevi’ne sevk edildi. Kürtçe okuma ve yazmayı da burada, Kürt halkının çınarı Apê Musa (Musa Anter) ve kuzeni Ferit Uzun’un yardımıyla öğrendi. Diyarbakır’ın ardından Mamak Askerî Cezaevi’ne gönderildi.
2 senelik hapis sürecinin ardından, 1974’te uygulanan genel afla serbest bırakılmasından sonra metalurji mühendisliği okumak üzere geldiği Ankara’da, Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’nda eğitime başladı. Burada arkadaşlarıyla birlikte Komal yayınevini kurdu. 21 Mart 1976’da yayınlamaya başladıkları Rizgari (Kurtuluş) isimli Kürtçe-Türkçe derginin yayın yönetmenliğini yaptı. Yayınladıkları yazılarda “bölücülük” yaptıkları iddiasıyla tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’ne gönderildi. Çıktığı duruşmada yaptığı savunmaya ve savcıya hitaben Kürtçe konuşarak anadilinin varlığını kanıtlamaya çalışmasına rağmen serbest bırakılmadı.15 Eylül 1976’da tahliye edildikten sonra, yargılaması bitmediği için, 26 Ağustos 1977’de, Suriye üzerinden İsveç’e gitti. 12 Eylül Darbesinin ardından Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kapatılması ve yazarların tutuklanması olaylarına ilişkin olarak yazdığı eleştirel yazılar yüzünden, 1981 yılında Türkiye vatandaşlığından çıkarıldı.[
Sürgün hayatı
İsveç’e yerleştikten sonra çalışmalarına devam eden Uzun, bir süre Dagens Nyheter ve Aftonbladet gibi gazetelerde, 1979’dan itibaren ise Rızgariya Kurdistan (Kürdistan’ın Özgürlüğü), Kurmanci, Berbang (Şafak) ve Paris Kürt Enstitüsü’nün yayınladığı Hêvî[ (Umut) gibi Kürtçe yayın yapan dergilerde yazarlık yaptı. M. Ferzend Baran takma adıyla yazdığı şiir ve yazılar hem bu dergilerde hem de Kurdistan Press gazetesinde yayınlandı.
Uzun, bu derginin her sayısının sonunda yayımlanmamış bir şiirine de yer veriyordu. Tüm şiirlerini ileride yayınlamak üzere Hêviya Şehîdan (Şehitlerin Umudu) isimli bir dosyada toplasa da hiçbir zaman yayınlayamamıştır. Kürtçe’nin yanı sıra, 1989-92 yılları arasında İsveççe yayınlanan 90-tal isimli edebiyat dergisinde yazarlık yaptı. Uzun, daha çok Kürtçe üzerine yoğunlaşsa da, kendini İsveççe ve Türkçe’den soyutlamaz. Her üç dilde yürüttüğü çalışmalarıyla çokkültürlü bir yazarlığı tercih eder. İlk çalışması anadilinde bir roman yazmak olur. Lâkin, Kürtçe herhangi bir dilbilgisi kaynağı ve yeterli edebi yayın bulunmadığı için önce bir yazı dili kurmak zorunda kalır. Sen’i yazdığı sırada, edebi dilinin yetersiz olduğunu düşünüp, Irak ve Suriye’yi dolaşarak Kürtçesini geliştirir. Seyahati sırasında eski Kürt metinlerini inceleme fırsatı da bulan yazar, böylece Kürtçenin birkaç lehçesini aynı çatıda birleştirerek kendine özgü bir roman dili geliştirir. Oluşturduğu bu edebi dil, Kürt klasik edebiyatı, günlük konuşma dili ve dengbêjlik geleneğinden beslenen modernize edilmiş bir dildir. Bu yüzden yalnızca 1985’te yayınlar Sen’i. Takiben yayınladığı Yaşlı Rind’in Ölümü, Yitik Bir Aşkın Gölgesinde ve Abdalın Bir Günü gibi romanlarının ortak teması, savaş, sürgün, tehcir, başkaldırı ve Kürtlerin maruz kaldığı haksızlıklardır. Eserleriyle, bastırılmış Kürt insanının sesi olmaya odaklanmış yazarın yarattığı kahramanlar, genelde halkının özgürlüğü ve refahı için uğraşan Kürt aydınlarıdır.
1991’de, İngiliz yazar Harold Pinter’ın Dağ Dili oyununu Zimanê Çiya başlığıyla Kürtçeye çeviren Uzun, ertesi sene Fırat Ceweri öncülüğünde çıkan Kürtçe edebiyat dergisi Nûdem (Yeni zaman) için yazılar yazar ve bazı romanları burada tefrika hâlinde yayınlanır.
Mehmed Uzun’un 1993 senesinde Welat gazetesinde yayınlanan Mirina Şervanekî (Bir Savaşçının Ölümü) başlıklı uzun şiiri daha sonra birtakım değişiklikler yapılarak İsveç’te Mirina Egîdekî adıyla basılır. Ciwan Haco’nun teklifi sonrası müzikale dönüştürülen eser 1996’da yılında Oslo’da kaydedilir ve albüm, 1998 yılında Destana Egîdekî isimliyle çıkar.[
1995’te yayınlanan Kader Kuyusu romanında yazar, önceki eserlerinden daha farklı bir teknik kullanır. Olayların iki anlatıcının ağzından anlatıldığı romandaki dönemler fotoğraflarla sunulmuştur. Yitik Bir Aşkın Gölgesinde romanıyla birlikte Aydın Trajedisi üçlemesinin ilk iki cildini oluşturmaktadır. Kürt aydınlarının trajik hayat hikâyelerini konu alan her iki romanda da Uzun, Memduh Selim Bey ve Celadet Bedirxan karakterleriyle, var olan Kürt klişelerini de kırmaya çalışıyor.
Uzun, 1995 yılında türünün ilk örneği olan Antolojiya Edebiyata Kurdî (Kürt Edebiyatı Antolojisi) ve gazeteci Madeleine Grive ile birlikte, İsveç’teki göçmen yazarlar hakkında Världen i Sverige (Tüm Dünya İsveç’te) adlı antoloji eserlerini yazdı. Ertesi yıl Nar Çiçekleri, 1998 yılında ise Dengbejlerim isimli Türkçe deneme kitaplarını yayınlandı.
Roman, söyleşi, deneme, anlatı ve inceleme türünde 20’ye yakın eser yazan Uzun, romanlarını Kürtçe, diğer edebi çalışmalarını ise Kürtçe, Türkçe ve İsveççe yapmıştır. Kürtçe yazdığı yedi roman, 1990’lardan itibaren Türkiye’de yayınlanır. Romanlar, Türkiye’de hem Kürtçe hem de Türkçe yayınlanmıştır. İsveç ve Dünya Gazeteciler Birliği, Uluslararası ve İsveç PEN Kulübü üyesi olan Uzun, Kürt PEN Kulübü’nün kurulmasına da önayak olmuştur. Kitapları Türkiye’de yayınlandıktan sonra defalarca yargılandı. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin verdiği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülüne layık görüldü.
Mayıs 2006’da mide kanseri teşhisi konulan yazar, bir müddet Stockholm’daki Karolinska Enstitüsü Hastanesi’nde tedavi aldıktan sonra 13 Temmuz’da Diyarbakır’a geldi. “Ben buraya ölmek için değil, yaşamak için geldim” diyen Uzun, tedavisine devam etti. 11 Ekim 2007’de, Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde öldü. 13 Ekim günü Diyarbakır Ulu Camii’nde kılınan cenaze namazı ardından, binlerce kişinin katılımıyla Mardinkapı Mezarlığı’na defnedildi.
KÜLTÜR SERVİSİ