Tarsus 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Dr. Ayhan Kavak, 19 Ağustos 2022 tarihli mektubunun bir yerinde şöyle diyor: “Ben de – bizler de iyi sayılırız desem de önce Giresun-Espiye L Tipi Cezaevi’nde yaşamını yitiren DBP Batman eski İl Eş Başkanı ve Parti Meclisi Üyesi Mehmet Candemir ve ardından ağır hastalığı nedeniyle cezaevinden tahliye edildikten sonra kanser tedavisi görmekte olan Nevzat Çapkın arkadaşların vefatı beni ve bizleri derinden üzdü. Böyle anlarda edilecek söz bulmakta zorlanıyorum. Eğer imkân varsa, her iki canımız için gazetede ilan verme veya başsağlığı dileme yapılabilirse çok sevinirim. En son Nevzat Çapkın arkadaşın tamamen iyileştiğini haber vermişlerdi. Birden öyle çekip gitmesi beni kahretti. Mehmet arkadaş da ömrünü mahsus mahallerde geçirdi. 3-4 kez zindanda kaldı.
Benim ortopedik-medikal malzemeler meselesi hukuki başvurulara konu oldu. Neticede Anayasa Mahkemesi’ne kadar götüreceğim. Bende medikal malzemelerimle ilgili kimi raporlar olmasına rağmen, burada bana verilen gerekçede ‘rapor’ yok dendi. O rapor örnekleriyle mahkemeye başvurdum. Gerçi böylesi başvurularda hep aleyhimize karar verilmesine alıştık. Yine de ileride işe yarar diye düşünüyoruz. Geçen ay Evrensel gazetesi alabilmiştik. Bu ay ona da yasak dediler. Şu Basın İlan Kurumu’nun ilan meselesinden olmalı. Hasılı gazete okuma şansımız da gitti. Biz de bu ay hiçbir gazeteye abone olamadık.”
Malatya-Akçadağ T Tipi Cezaevi’nde bulunan Cihan Çoban, 12 Eylül 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bana gönderilen kitaplardan bahsetmişsiniz. Ancak bana henüz herhangi bir kitap ulaşmadı. (Kendisine gönderilen iki kitap, idare tarafından gerekçesiz şekilde kabul edilmeyerek, gönderene geri iade edildi.) Bir de bizim gazete yayın hayatına geçti mi? Ne zaman geçecek? Bu konuda bilgi verirseniz çok sevinirim. (Gazetemizi okumak istediğinde, kendisine doğru bilgi verilmiyor olmalı. Yoksa gazetemizin yıllardır çıktığını herkes biliyor; ancak BİK ilanları prosedürü gerekçe gösterilerek gazetemizin cezaevlerinde okunmasına izin verilmediğini en başta cezaevleri idareleri biliyor.)
Ben burada bulunan yüzde 80 engelli birinin durumu hakkında bilgi vermek istiyorum. Arkadaşımız ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle yargılanıyor. Söz konusu kişinin zekâ yaşı 7-8 civarı. Bu konuda doktor raporları da mevcut; ancak kimsesi olmadığı için ilgilenen yok. Ailesi de engelli ve yardıma muhtaç insanlar. O nedenle çocuklarının görüşüne bile gelemiyorlar. Çocuk burada çok mağdur durumda. Kendisinin adı Burhan Nas. Şırnak-Cizreli. 20 yaşında ama dediğim gibi zekâ yaşı çok düşük. Onun için yapabileceğiniz bir şey var mı?”
Burhaniye T Tipi Cezaevi’nde bulunan A. İhsan Dost, 20 Eylül 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Biz bu hapishanede 22 arkadaş kalıyoruz. Bizim odamızda 10 kişi, diğer odada ise 12 kişi kalıyor. Biz de 15 Eylül günü bir arkadaşımızı tahliye ettik. İki odamız iki ayrı blokta olduğu için birbirimizden çok da haberimiz olmuyor. Hiç olmazsa aynı blokta kalmak istiyoruz ama kesinlikle kabul edilmiyor. Oda değişimi yapılmadığı gibi başka cezaevlerine sevk isteğimiz de hep reddediliyor. Her şeye rağmen moral bakımından durumumuz iyi. Arkadaşların da selamı var.”
MEKTUBU GELENLER:
Cihan Çoban – Akçadağ T Tipi Cezaevi
İhsan Dost – Burhaniye T Tipi Cezaevi
Ayhan Kavak – Tarsus 2 nolu T Tipi Cezaevi
Cezaevlerindeki İdare Gözlem Kurulları
Bu hafta bana ulaşan mektup sayısı çok az oldu. Bu vesileyle cezaevlerindeki sorunlardan en büyüğü olmaya aday bir konuya bir kez daha değinmek istiyorum. Resmi Gazete’de 29 Aralık 2020 Salı günü bir yönetmelik yayınlandı. “Gözlem ve sınıflandırma merkezleri ile hükümlülerin değerlendirilmesine dair yönetmelik” isimli bu yönetmelik 1 Ocak 2021 günü yürürlüğe girdi.
Bu yönetmeliğe göre, cezaevlerinde müdür yardımcısı, öğretmen, psikolog, kütüphane görevlisi gibi kimi memurlar bir araya geliyor ve şartlı tahliye zamanı gelmiş hükümlülerin tahliye edilip, edilmeyeceğine karar veriyor. İlk önce söz konusu tahliye ertelemesi 6 ay idi. İtirazlar üzerine, söz konusu erteleme artık 3’er ay üzerinden yapılmaya başlandı.
Adli mahkumlara ne kadar uygulandığı hakkında pek bilgimiz yok ama siyasi mahpusların şartlı tahliyelerinin engellendiğine dair sık sık haber yapmak zorunda kalıyoruz. Söz konusu kurul, tahliyesi gelen kişiyi kendince sorgulayıp, yine kendince ‘ıslah’ olup, olmadığına karar veriyor ve genellikle de tahliye erteleniyor.
Söz konusu kurul, kendi varlığını bu yönetmeliğe dayandırsa da, tahliyeyi 3’er ay erteleme kararını alabilecek bir mahkeme değil. Söz konusu haksız kişisel kararlar, şüphesiz kişisel düşmanlıklar olarak önümüzdeki yıllarda çok can yakacak. Bu kurulların, verdikleri erteleme kararlarında kaleme aldıkları gerekçeler çok uyduruk ve çok komik çünkü.
Burada sadece birini ele alalım: Deniliyor ki, söz konusu kişiyi günü geldiği halde tahliyesini engelledik; “çünkü aramalarda bize engel olmasa da, yardımcı da olmuyordu.” Yahu siz insanla dalga mı geçiyorsunuz. Cezaevlerindeki aramalarda, mahpuslar odadan havalandırmaya çıkarılır. Sadece bir mahpus, odaya arama için giren 15-20 gardiyanın ne yaptığına şahitlik etmek üzere odada kalır. Yani gardiyanlar, odaya dışarıdan getirdikleri bir şey bırakıp, onun üzerinden dava açmaya yeltenmesinler diye.
Tahliyesini ertelediğiniz mahpus, arama yapmanıza engel olmamış. Peki nasıl yardımcı olacaktı? Gelip, sizinle birlikte arama falan yapamaz zaten. Nasıl yardım edecek? Engel olmamış! Zaten yapabileceği tek şey bu! Gerekçe bile bulamadan, insanları fazladan cezaevinde tutmanız kişisel bir tutum. Alenen kişisel düşmanlık yaratıyorsunuz. Bunun yıllara yayılacak olan sonuçlarını hesap edebiliyor musunuz?