İmralı Adası’nın Türkiye’de kimi politikaların hayata geçirilmesi için bir ‘laboratuvar’ görevi gördüğünü kaydeden ÖHD’li avukat Bülent Aşa, tecridin toplumsal mücadeleyle kırılabileceğini vurguladı
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 18 ayı aşkındır haber alınamıyor. Avukat ve ailelerin her hafta yaptıkları görüş başvuruları, “disiplin cezaları” ve “görüş yasağı” gerekçeleriyle engelleniyor. İmralı’da yaşanan haber alamama haline karşı Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi 775 avukat ile Avrupa ve Ortadoğu’da bulunan yüzlerce avukat, tecrit politikalarının ve görüş engellerinin sona ermesi için Adalet Bakanlığı’na görüş başvurusuna bulundu. Ancak bakanlık, yapılan başvurulara bugüne kadar olumlu ya da olumsuz yanıt vermedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclis (PM) üyesi ve ÖHD üyesi Bülent Aşa, tecrit sistemini, görüş engelini ve Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) İmralı ziyaretini MA’dan Ergin Çağlar’a değerlendirdi. Komplonun Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkına yönelik olduğunu hatırlatan belirten Aşa, komplonun bugün farklı politikalarla sürdürüldüğüne dikkat çekti ve yaşanan hukuksuzluk silsilesini “Birbirine eklemlenmiş hukuksuzluk zinciri” olarak değerlendirdi.
‘Hukuksuzluk’ laboratuvarı
İmralı Adası’nın Türkiye’de kimi politikaların hayata geçirilmesi için bir “laboratuvar” görevi gördüğünü ifade eden Av. Aşa, “İmralı’daki hukuksuzluklar, başta cezaevleri olmak üzere tüm Türkiye toplumuna yayılıyor. Ada’daki tecrit hali bugün topluma yayılmış durumda. Avukat ve müvekkil görüşmesinde başka bir kişinin odada bulunması, infaz sisteminde yoktu. Yine görüşmeler kayda alınmıyordu. Yasalarda böyle bir uygulama yoktu. Bu durum, 2016 yılında darbe girişiminden sonra çıkarılan KHK’lerle yasal zemine kavuştu. Yine avukat kısıtlılığı yoktu. Bu süreç de Öcalan ile başlayan bir süreçtir. Öcalan’ın bir dönem volta atmasını dahi disiplin suçu saydılar. Yine sohbet hakkının tanınmaması, gazetelerin verilmemesi gibi birçok şeyi genelleştirdiler. Bugün birçok cezaevinde bu tür uygulamalar devreye konuldu” dedi.
CPT ziyareti
Abdullah Öcalan’dan 18 aydır haber alamama haline dikkat çekerek, CPT ziyaretinin gecikmeli olduğunu söyleyen Aşa, “CPT’nin en son verdiği raporda, Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla görüştürülmemesini işkence yasağı olarak kabul etti. Bunun düzenlenmesini istemişti Türkiye’den ama buna ilişkin hiçbir adım atılmış değil. Bu karara rağmen Öcalan’dan uzunca bir süredir haber alınamıyor. Ada’da nelerin olup olmadığını biz bilmiyoruz. Yine de CPT’nin yapmış olduğu ziyaret önemlidir” ifadelerini kullandı.
Toplumsal mücadele çağrısı
Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona ermesi için toplumsal mücadelenin gerekliliğine vurgu yapan Aşa, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konuda temel görev ülkede bulunan insan hakları kurumları ve barolara düşüyor. Tüm baroların bu konu için bakanlığa başvuruda bulunmaları gerekiyor. Sonuçta barolar insan haklarının korunması için yükümlülüğü olan kurumlardır. Yine sivil toplum örgütlerine düşüyor. Ne kadar çok ses yükseltilirse, bu hukuksuzluk teşhir edilirse, o zaman tecrit kırılabilir.”
İSTANBUL