“Geçmişi bilmeyen bugünü eşsiz sanır.”
Geçmiş, güncel ve gelecek diyalektik bir birlik içindedir. Bugün dediğimiz aslında geçmişi içinde barındırır. Geçmiş bilince çıkarsa bugün an olmaktan kurtulur ve tarih olur. Güncel geçmişin ruhunu devriye eder; bu hakikatten dolayıdır “Yaşanan an değil tarihtir” tespiti yapılmıştır.
Hakikat ve özgürlük arayışında yaşanan her anın bir tarih olduğu günümüzde daha çok kendisini göstermektedir. Yaşanan bir olay veya olgu kelebek etkisi göstererek dünyanın farklı yerlerinde karşılık bulur.
Tarihte insanın toplumsal gelişimine bakıldığında hakikat ve özgürlük arayışının kesintisiz devam ettiği, sürekli devriye halinde olduğu biliniyor. Her dönemin kendine özgü arayış yöntemleri ve önderliksel çıkışları olsa da kadınların özgürlük mücadelesi, kemaleti, bilgeliği, mürşit oluşu kesintisiz devam ettiği tarihi kaynaklarda yazılıdır. Özellikle mitolojilerde kadın özgürlükçü yaşamdan eril zihniyete geçiş net olarak biliniyor.
Doğanın ve toplumun doğal işleyiş kanunlarında kadın ve erkek birbirini tamamlar. “Kadın erkek sorulmaz muhabbetin dilinde /Hakkın var ettiği her şey yerli yerinde” kelamı varlığın, oluşun iki doğal halinin ikrarlı bir şekilde farklılıklarıyla özgürleşeceklerinin ifadesidir. Kadın ve erkek birbirini bütünler, var eder, üretirler. Bu diyalektik ilişki hali erkek egemen zihniyetle birlikte, iktidar ilişkisine dönüştü ve doğal olanın yitimine yol açtı.
Devletli uygarlık doğal olana karşı bir sapma durumudur. Bu sapma aynı zamanda farklılıkları tekleştiren, baskı ve denetim altına almaya çalışan, çeşitliliğin yok edilmesi için baskı uygulayan, özgürleşme zeminini ortadan kaldıran bu amaç için bir ideoloji inşa etmeye çalışan bir yapıya sahiptir. Öncelikle Zigguratlarda başlayan bu hiyerarşi, sınıflama farklı şekillerde günümüze kadar devam etmektedir.
Tarih boyunca baskı ve zulme karşı duranların iktidarın gazabına uğradıklarını; kimisinin derisinin yüzüldüğü, kimisinin diri diri ateşlere atıldığı, çarmıha gerildiği, cadı diye yakıldıkları biliniyor. Rıza toplumu sürekleri her daim bu hakikat arayışında bin bir zorlukla karşılaşmışlardır.
Devletli hiyerarşik toplumla birlikte ilk düşürülen, baskı altına alınan, kurban durumunda olan kadındır. Rıza toplumuna ait ilkleri var eden, ilk ahlak kurallarını koyan Ana kadın her türlü baskı ile karşı karşıya gelmiştir. Kadın bu zulme asla rıza göstermedi ve direndi; eril zihniyeti, kölelik düzenini kabul etmedi.
Erkek egemen sistem kendini önce mitoloji ile sonra da din, felsefe ve bilim yöntemleri ile inşa etti. İlk ahlak ilkelerini oluşturan kadın, eril zihniyeti koruyan sistemin ahlak bekçileri tarafından katledilmektedir. İran’da ahlak polisi tarafından saçının bir tarafı görünüyor diye darbelenerek öldürülen Mahsa Amini’nin yaşadıkları bu zihniyetin ahlakına bir örnektir.
İran’da yaşanan bu durum an değil; tarihtir. Başta İranlı kadınlar olmak üzere, farklı ülkelerde ve illerde “gidiyor, gidiyor mollalar gidiyor” sloganları ile dile getirildi. Bir Kürt kadını olan Mahsa Amini’nin ardında “Jin, Jiyan, Azadî” sloganlarının atılması tarihi bir diyalektiği ifade ediyor. İran’da yaşanan olaylarda 200’den fazla kişinin hayatını kaybettiği, 5 bin kişinin ise erkek egemen rejim tarafından tutuklandığından bahsediliyor. Erkek egemen zihniyet, kurnaz avcı kendi iktidarını kurarken ilk yöneldiği kişi kadın olmuştur. Çünkü kadın buna karşı ilk direnendir. Molla rejiminde meydana gelecek ilk kırılma Kürt kadınının özgürlük mücadelesi olacaktır. Rejim bu hakikati bildiğinden dolayı en küçük bir hak arama mücadelesini idam ile cezalandırmaktadır.
İran ve komşu birçok ülkede güçlü bir fay hattı vardır. Binlerce yıllık birikimin devriyesi olan, hakikat ve özgürlük arayışını devriye eden Aryenik bir fay hattı aktif haldedir. Bu fay hattı doğanın ve toplumun işleyiş kanunlarına göre özgür bir yaşam için sürekli devriye halindedir, aktif bir haldedir. Kurnaz Enki ve oğlu Marduk’un ruhunu temsil eden bölgedeki tekçi rejimlerde karşı, rıza toplumunu temsil eden Tanrıça Tiamat’ın ruhu devriye halindedir. Kadın özgürlükçü bu ruh İran’da Mahsa Amini’nin katledilmesinden sonra daha çok devriye halinde oldu.
Erkek egemen bir düzen olan Molla rejiminin en küçük bir kadın mücadelesine teamülü yoktur. Çünkü kurulacak düzen ‘Jin, Jiyan, Azadî’dir. Bölgedeki tekçi devletlerin hepsi İran’a destek vermektedir. Çünkü geliyor gelmekte olan, bu mücadelenin kelebek etkisi yaparak bütün bölgeye sıçraması, egemenleri korkutuyor. Aryenik damarda boyun eğmeyen, biat etmeyen hakikatçi bir damar sürekli dolaşmaktadır.
Toplumun ve doğanın tarihsel hakikati ile oynamak kıyametin habercisidir. Nerde ne olacağı hiç belli olmaz. En beklenmedik anda yaşanan bir olay özgür yaşamın habercisi olabilir. Özgürlüğe saldırı yaşama saldırıdır. Yaşam zaman ve mekân ile anlam bulur.
Zaman sahipsiz, mekân rızasız, mazlum çaresiz değildir.