Tarafsızlığını yitirmiş yargı ve gazetecilerin haklarının kısıtlandığı, hak kayıplarına uğramış olduğu bir ortamda bile daha sansürcü yasalar getirilmeye çalışılıyor. Var olanın iyileştirilmesi gerekirken, tam tersi elde avuçta kalmış var olan hakların bile kısıtlanmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyor.
Halkın bilgi alma hakkını engelleyecek, gazetecilerin haber yaparken sansür ve oto sansüre maruz kalmasına neden olacak daha beter bir yasa konuşuluyor.
İktidar tarafından “Dezenformasyon Yasası” olarak tanımlanan, gazeteci örgütlerinin “Sansür Yasası” olarak nitelediği yasa teklifi Meclis Genel Kurulu’na geliyor.
Gazeteci meslek örgütleri bu yasa teklifini; yaklaşan seçimler öncesinde devlet kurumlarının, halkın tüm haber kaynaklarını bir ahtapot gibi sararak, isterse sıkıştırıp boğacağı isterse gevşetebileceği bir yasal düzenleme olarak, ifade özgürlüğünün önünde tarihimizin en büyük engeli olarak görüyorlar.
Öyle görünüyor ki; internet, sosyal medya ve Whatsapp gibi programları da baskı altına alacak bu yasa, bu haliyle çıkarılıp uygulanırsa basın, ifade ve haberleşme özgürlüğü diye bir şey kalmayacak.
Hali hazırdaki durum içler acısı zaten. 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke içerisinde 149’uncu sırada yer alıyor. Birçok gazetecinin, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde bulunduğu belirtiliyor.
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nin 2022 yılı sonuçlarına göre 180 ülkenin 8’inde özgürlük durumu “iyi”, 40’ında “tatmin edici”, 62’sinde “sorunlu”, Türkiye’nin de aralarında olduğu 42 ülkede “kötü”, 28 ülkede ise “çok kötü” kategorisinde bulunuyor
Gazetecilik; siyaset başta olmak üzere iktidarın uygulamalarını yurttaşın haber alma hakkından hareketle sorgulamayı da içeren bir meslektir. Bu konuda uygulanan her sansür basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir.
Tüm bu uygulamalara rağmen en yetkili ağızlardan ”Sansür, sanatta, medyada, siyasette ve diğer alanlarda da kabul edilmez bir engelleme yöntemidir. İfade özgürlüğü, bizim de üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve standartlarını her geçen gün yükselttiğimiz bir alandır” diye açıklamalar yapılabiliyor.
Bu ülkede işini yapmaya çalışan gazetecilere yönelik sansür, saldırılar, tehditler, gözaltılar ve tutuklamalar, kimsenin yabancısı olduğu bir konu değil artık. Özgür basın üzerindeki baskılar hiç eksik olmadı, günlük yaşamın bir parçası haline geldi.
Bilindiği gibi basın özgürlüğü, Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen ve Türkiye de dahil birçok ülke tarafından kabul edilen bir haktır. Bu özgürlük yalnızca gazetecilere özgü, onların hak ve hukuklarını koruyan bir kavram olarak algılanmamalı. Bu hak gazetecilerin, yazarların, düşünenlerin, aydınların haklarını teminat altına almakla kalmayıp, halkın olan bitenlerden haber alma hakkının teminatı olarak kabul edilmelidir.
Uygulamalar her zaman olduğu gibi tasfiye ve sindirme amaçlıdır.
Toplumsal ve siyasal sistemi denetimi altında tutan grup, mevcut sistemin meşruluğunu benimsetmek ve onu sürekli kılmak için ülke içindeki tüm bilgi alışveriş ve kitle iletişimini de elinde tutmak ve denetimi altına almayı isteyecektir. Bugün yapılan da budur. Topluma giydirilmeye çalışılan gömlek, düşünce ve anlatım özgürlüğünün önündeki perdeyi oluşturan kumaştan yapılmıştır. Halis, muhlis ‘sansür’ kumaşından.
Özgürlük bir bütündür ve bir bütün olarak, herkes için savunulması gerekir. İnsanın yaşamını daraltan, varlığını yok eden, özgürlüğünü kısıtlayan her uygulama, yalnız basına değil, doğrudan doğruya halkın varlığına yönelik bir saldırı olarak düşünülmelidir.