Yaşadığımız coğrafyada ifade özgürlüğünün önünde her zaman engeller oldu. Bugün, var olan engelleri eleştirilenler, kuruluş ideolojisine sahip çıkarak oluşturduğu ifade özgürlüğü engellerini maalesef bugüne kadar görmezden geldiler.
Yaşadığımız coğrafyada ifade özgürlüğü nedir? Bir kere her şeyden önce bunun altını doldurmak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1915 soykırımının ardından İttihatçı ideolojinin kurmuş olduğu bir resmî ideolojiye sahip. Ve bu resmî ideoloji sadece Türk ve Sünni- Müslüman kimliğini temel alan bir ideoloji.
Bu ideolojinin belirlediği temel kurallar var. Örneğin Kürt ve Kürdistan meselesi konusunda resmî ideolojiden farklı düşünemezsiniz. Yine 1915 soykırımı konusunda resmî ideolojiden farklı düşünemezsiniz. Kıbrıs’taki sorunlar konusunda militarizm eleştirisi yapamazsınız. Bütün bunlar resmî ideolojinin zaman içinde geliştirdiği kurallardır.
İşte siz bu kurallara aykırı düşünüyorsanız- örneğin Kürt sorununda- güvenlikçi ve şiddette dayalı politikaları eleştiriyorsanız, barışçıl çözümler öneriyorsanız ya da 1915 soykırımının tartışılması, tanınması, tazmini gibi düşüncelere sahipseniz veya Kıbrıs konusunda Türkiye’nin oradaki militer varlığını tartışmaya açmak istiyorsanız, sizin ifade özgürlüğünüz yok demektir.
Bu coğrafyada esas olarak kuruluştan itibaren İttihatçılığı temel alan Kemalist ideoloji hakim oldu. Biraz eskilere gittiğimizde ifade özgürlüğünün bu coğrafyada hiçbir zaman olmadığını görebiliriz. Sadece Kürtler için uygulanmak üzere yasalar çıkarıldı. Örneğin İzale-i Şekavet yasası, Tunceli yasası, İskân Kanunu… her şeyden önce Şark Vilayetleri kanunu, Şark Islahat planı…
Bütün bunlar esas olarak Kürt sorunu konusunda herhangi bir farklı düşünceyi, herhangi bir demokratik talebi ortadan kaldırmak, yok etmek, ezmek üzere çıkarılmıştı.
Ancak coğrafyamızda yaşayan Kemalistlerin büyük bir çoğunluğu, maalesef resmî ideolojinin gerçekleştirdiği bu ifade özgürlüğü ihlallerini, bu iç hukuk düzenlemelerini ve uygulamalarını hiçbir zaman tartışmazlar. Ve bugün sadece ifade özgürlüğü engelleniyormuş gibi düşünürler, bu görüşü yaymaya çalışırlar.
Yaşadığımız coğrafyada aslında temel sorunumuz şu; biz resmî ideolojinin iki tarafını temsil eden Kemalist ve İslami görüş yanlılarının, bana göre düşman kardeş olan bu iki tarafın arasında sıkışıp kalmışız.
Bu iki yapı birbiriyle kavga eder gibi görünürler ama aslında bu sadece bir iktidar kavgasıdır. Aslında bu iki yapı da yani bugün örneğin CHP ve AKP ile ortaya çıkan, MHP ve İYİ Parti’yle de iki tarafı ayrı ayrı destekleyen bu yapı, aslında bizim temel sorunumuzu teşkil ediyor.
Temel sorun, iktidarla muhalefetin aynı İttihatçı kaynaktan besleniyor olması. O nedenle zaten iktidar ve muhalefet Kürt sorunu, 1915 soykırımı ya da Kıbrıs söz konusu olduğunda birbirlerinden hiçbir şekilde farklı düşünmüyorlar.
AKP-MHP iktidarı ile birlikte ifade özgürlüğü gerçekten bugüne kadar belki de hiç yaşanmamış kadar korkunç bir duruma geldi. Yarın mecliste bir kez daha sansür yasası geçecek. Örneğin, 90’lar insan hakları ihlallerinin, fiziki saldırıların çok yoğun yaşandığı yıllardı ama 90’larda bile eğer hakkınızda bir dava açılırsa ve bu davada yargılanmanız bitip karar yargıtaydan geçip onana kadar kimse tutuklanmazdı. Ama bugün daha örneğin, yaptığınız bir paylaşım, ya da bir panelde yaptığınız konuşma nedeniyle daha savcılığa ifade vermeye gittiğinizde tutuklanabiliyorsunuz.
Tutuklamanın ifade özgürlüğü alanında bu kadar fütursuzca kullanıldığı başka bir süreci hiç hatırlamıyorum.
Gerçekten insanlar “nefes alamıyoruz” diye bağırma noktasına geldiler. 90’larda bile uygulanmayan KHK’larla hiç sualsiz sorgusuz mahkeme kararı olmadan işlerinden atılan insanların ekmekleri çalındı sofralarında.
İfade ve örgütlenme özgürlüğü, bilgiyi yayma özgürlüğü büyük bir baskı altında ve ne yazık ki bu coğrafyada ifade özgürlüğü ihlalleri konusunda yüksek sesle bir talep gerçekleşmiyor.
Talebi gerçekleştirenler Kürtler, kadın hareketi, LGBTİ+ hareketi ve kısmen de işçi sınıfı ve sendikalar…
İfade özgürlüğü alanında daha çok ve daha gür bir ses çıkarmaya ihtiyacımız var. Çünkü ancak biz talep edersek birtakım şeyler gerçekleşebilir. Bu nedenle ifade özgürlüğü ihlallerine daha çok dikkat çekmek zorundayız.