Küresel ısınmaya çözüm olarak sunulan elektrikli araçlar için kobalt madeni Kongo’da yaşamı tüm boyutlarıyla öldürüyor. Türkiye’de Gördes ve Mazıdağı maden ve liç tesisleriyle bölgeleri zehirlerken, maden sayısı giderek artıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Kapitalist endüstri küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtlardan vazgeçme iddiasıyla giriştiği elektrik araç (Electric Vehicles-EV) üretimleri için gerekli olan madenler Dünya’da süren ekolojik krizi devasa boyutlarda büyütecek yeni bir süreci örüyor. Elektrikli araç pillerinin önemli bileşeni olan kobalt üretimi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki (DKC) çevre sorunlarını hızla arttırırken, ölümler ve sakatlıklar çok büyük. Kobalt üretiminde dünya birincisi olan DKC, 2021’e kadar küresel kobalt üretimde 70’ini karşılıyordu. Küresel üretimin yaklaşık yüzde 15’i ise son derece ilkel şartlarda ‘kazıcılar’ olarak nitelenen köylüler tarafından kontrolsüz yöntemlerle çıkarılıyor.
Kazıcılar
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) hazırladığı bir raporda, tipik bir EV pilinin 8 kg lityum, 35 kg manganez ve 6-12 kg arası kobalt gerektirdiğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla enerji dönüşümünün önemli bir parçası olan EV teknolojileri, DKC’de kobalt çıkaran ve sayıları 200.000’e kadar ulaşan kazıcılar üretimin yüzde 15’ini sağlıyor. Kazıcılar, çalıştıkları küçük madenlerde kazalar, aşırı efor, zehirli kimyasallar ve gazlara maruz kalma ve şiddet gibi çok ciddi sağlık riskleri altında çalışıyorlar. Kazıcılar, yaptıkları işten günde ortalama 10 dolara yakın gelir elde ederken, aynı koşullarda ve çok sayıda çalıştırılan çocukların elde ettiği gelir ise 1 dolar civarında.
Elektrik araç çözüm mü?
EV pilleri fosil yakıtlı araçlardan elektrikli araçlara geçiş süreci tamamlansa bile fosil yakıtlı araçların neden olduğu çevre sorunlarının ve dolayısıyla ekolojik krizin başka boyutlarda büyüyeceği biliniyor. EV pilleri için gerekli olan cevherlerin çıkarım süreçleri dışında siyanür, sülfürikasit liç havuzlarında işlenmesi sürecinde büyük bir yıkıma ve kirliliğe neden oluyor. Kapitalizmin insanlığa dayattığı ‘modern yaşam’ biçiminin en belirgin özelliklerinden biri olan otomobil ve buna bağlı inşa edilen kentsel yaşam her koşulda sürdürülemez noktaya ulaşmış durumda. Elektrikli araçların küresel ısınmaya bir çözüm gibi sunulması kapitalizmin ürettiği yalanlardan sadece biri.
En çok çocuklar ölüyor
UNICEF’in hazırladığı rapora göre; 2014 yılında, yalnızca KDC’nin güneyinde bulunan Katanga bölgesinde, 40 bin kız ve erkek çocuğun çalıştığı bildirilmişti. Bu sayı, bölgede çalışan toplam madenci sayısının yaklaşık üçte birine denk düşüyor. Çocukların çalıştırıldığı işler, çoğunlukla endüstriyel atıklardan veya yüzeye çıkarılmış kaya parçalarından kobalt kazımak, bir araya toplanan kobaltı yıkamak ve kuruması için açık alana sermek gibi, maden ocaklarının dışında gerçekleştirilen işler. Fakat artan talebi karşılamak ve daha fazla kazanmak için, çocuklar metrelerce uzunluktaki tünellere de girmek zorunda bırakılıyorlar. Çocukların yüzeyde veya tünellerin içinde gerçekleştirdikleri tüm madencilik faaliyetleri, tıpkı yetişkinler gibi eldiven veya yüz maskesi kullanılmadan yürütülüyor.
Çocuk sömürüsü çok büyük
KDC’de yapılan araştırmalar, her gün kobalt çıkartmak için çalışarak uzun saatler harcayan madencilerin büyük çoğunluğunun eldivenler, iş kıyafetleri veya yüz maskeleri gibi en temel koruyucu ekipmana sahip olmadığını ortaya koyuyor. Olumsuz şartlar altında yaşadıkları fiziksel zorlukların yanı sıra, emekleri sömürülen çocuklar günde bir-iki dolar kazanmak için madenlerde günde 12 saate kadar çalıştırılıyorlar. Okula giden çocuklar hafta sonları veya okul saatlerinden sonra madenlere giderek çalışırken, okula başlamayan veya devam etmeyen çocuklar ise hastalıktan çalışamaz hale gelene kadar tüm günlerini madenlerde geçiriyorlar.
7’den 70’e ölüm ve sakatlık!
Ancak yayınlanan raporlarda özellikle çocuklara dikkat çekilirken, çalışan tüm işçilerin hayatı bir felaket. Kobalt içeren toza sürekli maruz kalınması sonucu, “sert metal akciğer hastalığı” olarak adlandırılan ölümcül bir akciğer hastalığına yakalınıyorlar. Ayrıca kobalt parçacıklarının solunması solunum hassasiyeti, astım, nefes darlığı ve solunum fonksiyonlarının azalması gibi akciğer hastalıklarına neden olurken, deriyle temas etmesi halinde ise ciddi cilt kanseri gibi hastalıklar yaşanıyor.
Apple, Google, Microsoft…
Uluslararası Hak Savunucuları (IRAdvocates), ABD’de, 14 Kongolu aile adına, teknoloji şirketlerine karşı yasal süreç başlatarak şirketlerin kirli kârlarını ortaya koymuştu. Ürünlerinde kobalt madenini kullanan şirketler, çocuk ölümlerine yardım etmek ve bunu teşvik etmekle suçlanıyor. İnsan hakları ihlalleri ve emek sömürüsü nedeniyle sık sık gündeme gelen kobalt madenleri, tedarikçi firmalar tarafından dünya devlerine ulaştırılıyor. Davada, İngiliz maden şirketi Glencore’un madenlerinde çalıştırılan çocuk madencilerin çıkardığı kobaltın önce Brüksel merkezli Umicore şirketine oradan da Apple, Google, Tesla, Microsoft ve Dell’e ulaşıyor.
Turgutlu, Gördes, Murat Dağı
Dünyada kobalt çok nadir bulunan elementlerin başında geliyor. Türkiye’de 5’i işletme ruhsatlı saha olmak üzere toplam 13 adet kobalt maden ruhsatı bulunuyor. Bu 13 ruhsat bölgesi; Adana – Tufanbeyli, Balıkesir – Dursunbey, Elazığ – Keban, Gümüşhane – Şiran, Kastamonu – Küre, Manisa – Gördes, Manisa – Çaldağı, Sivas – Suşehri, Sivas – Divriği, Uşak – Banaz, Eskişehir – Yunusemre, Kütahya – Murat Dağı, Van – Tatvan, Pancarlı. Üretim sürecine bağlanan ve bağlanmaya çalışan 3 maden sahası gündemde: Murat Dağı’nda Üç Yıldız Antimon Madencilik İthalat İhracat San. ve Tic. A.Ş. tarafından çalışmaları sürdürülen nikel-kobalt üretimi, bölge için büyük bir tehdit oluştururken, diğer maden sahaları ise Çaldağı ve Gördes.
Çaldağı ve Gördes
Bir ucu dünya maden tekellerinde BHP Billiton’a diğer ucu da Ri Tinto’ya uzanan European Nickel PLC’nin Mart 2002’de Manisa – Turgutlu – Çaldağı nikel madeninin işletme haklarını ele geçirmişti. Turgutluların güçlü mücadeleleri sonucu ilerleyemeyen maden 3 kez el değiştirirken, en son Nata Holding’e geçti. Ancak Turgutlu’da maden açılamamasına karşın Zorlu Holding’in 2014 yılından bu yana Manisa Gördes’te nikel ve kobalt madeninin çalışması engellenememişti. Çaldağı’nda maden sahasından kamyonlarla alınan cevher Zorlu’nun Gördes’te kurduğu işletmeye taşınarak zehirli ayrıştırma sürecine girilmiş olması bölgesel boyutta bir yıkım anlamı taşıyor.
Kastamonu’dan Mazıdağı’na
Cengiz Holding’e satılan Eti Bakır, Küre’deki bakır tesislerinde yan ürün olarak elde ettiği pirit konsantresini Mardin Mazıdağı’nda kurduğu liç havuzlarında işleyerek elde ettiği kobaltı 10 ülkeye ihraç ettiği duyurulmuştu. Şirket, Mardin Mazıdağı’ndaki tesislerde gerçekleştirdiği yıllık 2 bin 300 tonluk kobalt üretimine ulaşmış durumda. 1250 km uzaktan AKP iktidarınca sağlanan olanaklarla Kastamonu Küre’den Mazıdağı’na bakır piriti taşınıyor. Vergisizlik dahil olan destekler içinde Cengiz Holding’e tahsis edilen Diaver Barajı ile Diyarbakır Mazıdağı arasına kamu tarafından bedeli ödenerek Cengiz Holding tarafından inşa edilen özel tren yolu da bulunuyor.
Kirli maden üssü: Mazıdağı
Şirket tarafından yapılan açıklamada kobalt üretimini 2008 yılında hayalini kurduklarını açıklarken 2012 yılında devraldıkları Mazıdağı’nda sülfirik asit, fosforik asit, siyanür liç havuzları inşa edilirken, 2019’da üretim faaliyetlerini başlattıklarını ve 3 yıldır yüzde 100 kapasiteyle çalıştıkları belirtiliyor. 2021’de 2 bin 300 ton kobalt üretimiyle dünya kobalt üretiminin yüzde 2’sine sahip olduklarını ve 2024’te 3 bin ton üretim kapasitesine ulaşacakları açıklanmıştı. 2021’de yapılan açıklamada, 2022 yılında nikeli, 2023’te de lityumun da burada liç havuzlarında işleyecekleri yapılan vurgular içinde yer alırken, Mazıdağı’ının kirli bir maden üssüne dönüşeceğini gösteriyor.
Kongo hafif kalır!
Eti Bakır Mazıdağı Genel Müdürü Emre Kayışoğlu yaptığı açıklamada, “Burası bir atardamar gibi olacak. Yaklaşık 3 milyon dolarlık bir yatırımla Ar-Ge laboratuvarı da kuracağız. Demiri de ürün haline getirecek 100 milyon dolarlık yeni bir tesis inşa edeceğiz” sözleri dikkat çekerken, yurt dışından gelecek madenin de burada işlenecek olması Kongo’dan beter sonuçlar ortaya çıkaracak. Kongo’da maden üretim süreçlerinde yaşanan çevresel sorunlar Kongo’yu aratacak. Mazıdağı’nda ham ürünün işlenmesi sürecinde ortaya çıkacak atıklarla bölgeyi zehirlerken, yaşam koşullarını da ortadan kaldıracak.
İngiltere’den Mazıdağı’na!
Kayışoğlu’nun kirli maden üssüne dönüştürülen Mazıdağı ile ilgili dikkat çeken açıklaması ise, “Manchester – Liverpool bölgesinde ICoNiChem Widnes Ltd. şirketini 2020’nin Aralık ayında Mazıdağı İşletmeleri’mizin bünyesine kattık. İnorganik nikel ve kobalt tuzu üreten tesisin ham maddelerini Mazıdağı İşletmeleri’mizde işleyerek özel ve katma değerli ürün elde ediyoruz. Ara üründen çıkıp özel ürün üretmek için bu fabrikayı aldık. 75 kişinin çalıştığı tesisin kapasitesini bin 300 tondan bin 800 tona çıkardık” ifadeleri ise kobalt üretiminin en kirli sürecinin İngiltere’den Mazıdağı’na taşıdıklarını gösteriyor.