Türkiye’nin Efrîn’e yönelik başlattığı operasyon sonrası ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ açıklaması yapan hekimler yargılama sonucu beraat eti
TTB Merkez Konseyi Türkiye’nin Efrîn’e 2018’de başlattığı operasyon sonrası yaptığı “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklaması sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hekimleri hedef göstermiş, Ankara başsavcılığı da ‘terör örgütü propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’ iddiasıyla soruşturma başlatmıştı.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi, Türk Tabipleri Birliği (TTB) bir önceki dönem Merkez Konsey üyeleri hakkında iki farklı basın açıklaması gerekçe gösterilerek açılan davada Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ceza kararlarını inceledi.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi, TTB Merkez Konsey Üyeleri’ne “Bu topraklarda eşitlik ve barış içinde yaşamamız çok mümkün” ve 24 Ocak 2018 tarihli “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklarıyla yayınlanan iki basın açıklaması nedeniyle “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlamasıyla 20’şer ay hapis cezası verip “Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması” hükümlerinin uygulanmasına karar vermişti.
TTB’nin istinaf başvurusu üzerine kararı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi, duruşma açmayarak ve davanın yeniden görülmesini gereksiz bularak gerekçeli ilk derece mahkemesinin kararını düzeltti. İstinaf, TTB Merkez Konsey üyelerinin beraatine karar verdi. Gerekçede açıklama şiddet içermiyor denildi.
Kararın gerekçesinde yer alan ifadeler şöyle:
Davaya konu bildirilerin genel olarak şiddet karşıtı bir içerikte olduğu, etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, devletin askeri operasyonlarının da eleştirilmiş olmasının, sözlerin belli toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmadığı, objektif ve tarafsızlıktan uzak, incitici, rahatsız edici olduğu fakat şiddet içermediği ve şiddet kışkırtıcılığında bulunmadığı, en önemlisi somut tehlike suçu olan atılı suç açısından yakın tehlikeye neden olmayan beyanlar olduğu, suçun oluşması için kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya çıkması gerektiği, davaya konu bildiriler sonrası somut ve yakın bir tehlikenin ortaya çıktığına dair bulgu olmadığı, halkın bir kesimine karsı düşmanca tavır gösterilmesine yol açmaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye elverişli etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, bu sebeplerle bildirilerin hem TCK’nın 216/1. maddesi kapsamında Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik Suçu yönünden, hem de 3713 sayılı TMK’nın 7/2. maddesi kapsamında Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçu yönünden atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”
HABER MERKEZİ