Verdiği direniş sonucunda SİHA saldırısında yaşamını yitiren kızı Hatice Ay’ın cenazesini alan Hidayet Ay, tüm annelere cenazelerine sahip çıkma çağrısında bulundu
Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde bulunan Gorse Dağı kırsalında 20 Eylül’de TSK tarafından yapılan SİHA saldırısı sonucunda YJA STAR’lı Aliye Kiye (Diren Wan), Hatice Ay (Adar Amed), Hacer Sucin (Dicle Sêrt) yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren 3 YJA STAR’lının cenazeleri aileleri tarafından teşhis edilmesine rağmen 3 gün Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) bekletildi. Bu durum üzerine aileler savcı ile görüşse de savcının “Cenazeleri vermiyorum” demesi üzerine Hatice Ay’ın annesi Hidayet Ay ve kardeşi Ayetullah Ay 23 Eylül’de Diyarbakır Adliyesi önünde nöbete başladı.
Ailenin direnişi karşısında geri adım atmak zorunda kalan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, gece saatlerinde ailenin cenazeyi almasına izin verdi. Ay’ın cenazesini alan aile, Kulp ilçesine bağlı Hewrê köyüne götürerek defnetti. Cenazeyi defnettikten sonra Diyarbakır kent merkezine dönerek taziyeleri kabul ederken, 25 Eylül akşamı askerlerin Ay’ın defnedildiği mezarlığa giderek nöbet tuttuğu öğrenildi.
Ay’ın annesi Hidayet Ay, yaşadıklarına ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
‘Zulüm karşısında gitti’
Eşi Abdullah Ay’ın da katledildiğini ve kızı Ay’ın o zamanlar henüz 2 yaşında olduğunu ifade eden Ay, “Köyde yaşadığımız süreçte neredeyse her gün evimiz basılıyordu. Çocuklarım gözaltına alınıyordu, işkence ediliyordu. Oğlum Seyfettin Ay o süreçte tutuklandı, 18 yıl ceza aldı. Kızım tüm bu yaşananlara karşı başkaldırarak çıkış yaptı. Herkes Hatice’yi çok severdi. Kimse ona Hatice demezdi; herkes ona ‘Delalê’ derdi. Gerçekten de ismine layık biriydi. Gittiği her ortamda kendisini ve düşüncelerini sevdirmeyi biliyordu” dedi.
‘Öldürdük’ diye aradılar
Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı tarafından 21 Eylül’de oğlunun arandığını paylaşan Ay, kızının yaşamını yitirdiğini öğrendiği an ve sonraki süreci şöyle anlattı: “Oğlumu arayıp, ‘Kardeşini öldürdük, gelin teşhis edin’ diyorlar. Bunun üzerine teşhis ediyorlar. Daha sonra kan testi yapmak için beni çağırdılar, gidip test verdim. Testin ve teşhisin ardından savcıyla görüşmeye gittik; ancak savcı ‘Cenazeyi vermiyorum’ dedi. Savcının söylemi üzerine Diyarbakır Adliyesi önünde nöbete başladık. Benim nöbete başlamamın tek sebebi kızım değildi, bu bir başlangıçtı. Çocuklarımız katledildikten sonra cenazelerimiz teslim edilmiyor, neden? O cenazelerin ne tür bir zararı olabilir? Başlattığımız nöbet karşısında savcı geri atmak zorunda kaldı ve cenazeleri vereceğini söyledi. Bunun üzerine sadece kızımın cenazesinin değil, diğer cenazelerinin verilmesini de talep ettik. Taleplerimiz karşılandıktan sonra nöbete son verdik.”
‘Acıya acı ekliyorlar’
Kızının cenazesinin gece yarısı teslim edildiğini hatırlatan anne Ay, “Cenazemizi aldıktan sonra defnettik. Anneler her gün alanlarda ‘barış barış’ diye haykırmaya devam ediyor. Çocuklarımız katlediliyor, yine de barış istediğimizi söylüyoruz. Neden annelere cenazeleri vermeyerek, onların acısına acı ekliyorlar? Devlet kendi askerinin cenazesini de vermiyor. Ancak buna karşı askerlerin anneleri de cenazeleri istemeliler, direnmeliler” diye ekledi.
DİYARBAKIR