Yerinden yurdundan edilmelere, erkek şiddetine, emperyalist dayatmalara, yoksulluğa, ırkçılığa, dini tahakküme karşı direnişin sembolü oldu
Ebru Zeynep Yıldırım
“Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum
Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi
Bir şeycik olmadı – Deneyin lütfen –
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın”
Gülten Akın
İran’da Jîna Emînî (Mahsa Amini) katledildi. 13 Eylül tarihinde “ahlak polisi” tarafından durdurularak başörtüsünü uygun takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınmak istenen Emînî, “kadınlar için yeniden eğitim merkezi” adı verilen karakola gitmemekte direndi. Zorla götürüldüğü karakolda ise başına aldığı darbelerle hastaneye kaldırılan Emînî, 16 Eylül tarihinde yaşam mücadelesini kaybetti. Ölüm haberinin ardından onlarca kentte binlerce kişi sokakları işgal etti. Emînî Kürt’tü ve ilk sokak işgalleri Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde başladı. Bugüne kadar alınabilen bilgilere göre eylemlerde 86 kişi İran rejim güçlerince katledildi.
Emînî’nin devlet güçlerince öldürülmesiyle başlayan isyan ve direniş dalgasında atılan sloganlar diktatörlüğün alaşağı edilmesi talebi taşıyor. Ölümü göze alarak sokağa inen kadınların video eylemlerinde kestikleri saçları coğrafyanın kadınlara biçtiği dinci tahakküme karşı girişilen başkaca bir eylem olarak karşımıza çıkarken, dünyanın farklı ülkelerindeki kadınlar da İran’daki protestolara destek vermek için sokaklara çıktı, saçlarını kesti.
Dünya kapitalizminin yaşadığı krizi aşmak için yürüttüğü savaş politikalarının yansımaları olarak okunması gereken muhafazakarlaşma, milliyetçilik, göçmen karşıtlığı, kadın ve cinsel yönelim karşıtlığı Şili’den Macaristan’a, İran’dan Türkiye’ye değin karşımıza çıkmakta. Kimi devletlerin anayasal değişikliklerle, kimilerinin zor aygıtı ile kimi devletlerin ise İtalya’da olduğu gibi faşist partiyi iktidara taşıyarak yola koyduğu popülist, muhafazakâr, militer ve patriyarka yanlısı politikalar gündelik hayatta yaşadığımız cinsiyetçiliğin, tacizin, tecavüzün, fiziksel ve psikolojik erkek şiddetinin erkek-devletler eliyle ivme kazandırılması.
Dünya sermayesinin paylaşım savaşının kızışmasıyla ortaya çıkan sınıfın kazanılmış haklarının gaspı, emperyal savaş politikaları, yoksulluk ve savaştan kaçanların yer değiştirerek hayata tutunma çabalarının milliyetçilik ve ırkçılıkla bertaraf edilme yönelimleri, gündelik yaşamda artan militer refleksler, tüm bunların ve daha fazlasının rıza ile üretilemediği noktada devletlerin zor aygıtını devreye koyması birbirinden bağımsız değil, dünya ölçeğinde yürütülen bir sınıf savaşı söz konusu olan.
Arin Mirkan’ın belikleri
Kobanê kuşatması sırasında IŞİD barbarlarına teslim olmamak için feda eylemi gerçekleştirerek onlarca barbarın ölmesini sağlayan Arin Mirkan şahsında akla gelen “kadın saçı” bugün yine ve yeniden bir direnişin sembolü. Bir kadın tarafından öldürüldüğünde cennete gidemeyeceğini düşünen barbarlara upuzun örgülü saçlarıyla yanıt veren Mirkan, emperyalist savaş politikalarının uzandığı Kobanê’de tüm kesişim noktalarının merkezinde duruyordu. Yerinden yurdundan edilmelere, erkek şiddetine, emperyalist dayatmalara, yoksulluğa, ırkçılığa, dini tahakküme karşı direnişin de sembolü oldu.
İşte 24-25 Eylül tarihlerinde Batman’da yaklaşık 800 kadının katılımıyla gerçekleşen TJA kadın konferansı ve deklare edilen sonuç bildirgesine baktığımızda konferansın yapıldığı kentin yakın tarihteki geçmişine, Emînî’nin katledilişine, Türkiye’deki faşist inşaya, dünya ölçeğindeki sömürü düzenine, nesneleştirilen kadın kimliğine karşı belirlenen cüreti görmek mümkün. Tam da bu örgütlü cüretin ve ortaya konan politik hattın yanında durmak Türkiye kadın kurtuluş hareketinin ve feminist hareketin dünya ve ülke patriyarkal-kapitalist yönelimleri karşısında ittifak politikalarının gereği: “İlk sömürge olan kadınların makûs tarihini değiştirecek olan da ortak irade ve ortak mücadele hattını beraber örmeleridir. Topyekûn bir kadın kırımına karşı topyekûn bir örgütlülük ve mücadele, dönemin temel rengi ve şiarı olmalıdır. Kadın kırımına karşı özsavunma bilincimizin temeline “beraber güçlüyüz”ü koyarak, erkek-devlet cephesine karşı birleşik kadın cephesini geliştirmeliyiz. Bu temelde işgal edilen, kadınsızlaştırılan tüm alanlara yeniden dâhil olma zamanıdır diyoruz.”