Altı parti, ülkemizin başına bela edilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen tuhaf rejimden, parlamenter düzene geri dönmek için neredeyse bir yıldır toplantılar yapıyor. “Altılı” masa denilen bu toplantının yedincisi 2 Ekim 2022 Pazar günü yapılacak. Altı partinin hangi ittifak şekli ya da hangi ittifaklarla gireceği henüz belli olmayan seçimleri kazanması halinde güçlendirilmiş bir parlamenter rejime dönülmek isteniyor.
Elbette bunun için hem parlamentoda çoğunluk olmak hem de Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmak gerekiyor. Anketler altı partinin alacağı oyun yüzde 40’ı biraz geçeceğini; AKP ve MHP’nin ana gövdesini oluşturduğu iktidar ittifakının ise yüzde 40’ı bulamayacağını gösteriyor. Bu yüzden, HDP ve kararsızların yüzde 20’lik oyu anahtar önemde bulunuyor.
AKP-MHP bloğu, ülke sınırlarını bile aşan Kürt düşmanı bu anlayışla HDP’yi hiçbir vaatle yanına çekemeyeceğinin farkında olarak, altılı masadaki HDP, dolayısıyla Kürt düşmanlığını ortaya koymaya ve hatta kışkırtmaya çalışıyor. MHP kökenli olsa da, esasen merkez sağa oynayan İyi Parti’deki kimi yetkililer, bu oyuna gelmeye yapıları gereği teşne haldeler.
“Seçim sonrası kurulacak bir hükümette HDP’den bakan olamaz. Onları hukuki olarak olmasa da siyasi olarak meşru bir parti görmüyoruz” demek; giderek onların kazandığı belediye başkanlıklarını -bugünkü gibi- keyfi bir şekilde iptal edip, oralara kayyum atamaya devam edeceğiz, demektir. Yani HDP’ye yönelik yaklaşım, aynen böyle devam edecekse, altılı masanın göstereceği birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi için Kürtler niye oy versin ki?
Seçim sonrasında HDP, mecliste mümkün olduğunca çok sayıda parlamenter ile temsil edilmek isterken; Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak, Erdoğan’ın karşısına tek adayla girilmesini desteklemeye hazır olduğunu belirteli bir yıl oldu. HDP, “adayın adı değil, programı önemli. Bunun için de bizimle gizli değil, açıktan diyaloğa girilmeli” diyor. Yoksa hem HDP’yi yok sayacaksın; hem de ondan oy isteyeceksin! Bu ne yaman çelişki?
Gelecek yıl yapılacak olan seçimlerde, Erdoğan’ın sandıkta yenilerek emekli edilmesi, parlamenter rejime geçişte kimin Cumhurbaşkanı olmasından çok daha önemli bir konu var aslında: Türkiye Cumhuriyeti, 2023 yılında ilk yüzyılını tamamlayıp, ikinci yüzyılına adım atacak. İlk yüzyılda, ülkemizde Kürtler yok sayıldı, onlara büyük acılar yaşatıldı. Bu yüzden, birçok kez isyan ettiler. Kürtler, ikinci yüzyılda artık kendi kimlikleriyle yaşayabilecekler mi?
Adı Cumhur İttifakı olan iktidardaki AKP-MHP kafası, ikinci yüzyılında cumhuriyeti, meşruti monarşiden bile daha geri bir sultanlığa oturtmak isterken; ‘güçlendirilmiş’ parlamenter rejime dönerek laik bir hukuk devletini yeniden kurmayı amaçlayan altılı masanın hedefinde kimlikleriyle gurur duyan Kürtlerle barış içinde bir arada yaşama isteği var mı acaba?
Bulundukları her yerdeki Kürtlere, onların sol, sosyalist güçlerle bir araya gelip kurdukları HDP gibi partilere, Emek ve Özgürlük İttifakı gibi kurumlara yaklaşım aynen bugünkü gibi devam edecekse, Kürtler altılı masanın Cumhurbaşkanı adayına niye oy versin?