İmralı Cezaevi koşullarını 14’üncü ve 15’inci yüzyıl Avrupa cezaevi koşullarına benzeten PKK Lideri Abdullah Öcalan, ‘Ben ayrıcalık istemiyorum, hukuk uygulansın’ dedi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair yapılan başvuruyu, 18 Mart 2014’te karara bağladı. AİHM, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında “umut hakkı”nın ihlal edildiğini ve bir kişinin cezaevinden çıkmasına dair bir süre belirlenmemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİSH) 3’üncü maddesi olan “işkence yasağı”nın ihlali olduğuna hükmetti. “Öcalan-2” olarak bilinen bu kararın ardından tutuklular Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan hakkında da “umut hakkı”nın ihlal edildiği kararları verilmişti.
AİHM kararının uygulanmaması üzerine Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 26 Temmuz 2021’de AİHM kararlarının denetlenmesiyle sorumlu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) 9.2 Kuralı kapsamında başvuruda bulundu.
‘İhlal yok’ savunması
ÖHD, TOHAV, İHD ve TİHV’in, AİHM kararının acil gündemine alınması talebiyle yaptığı başvuru kapsamında Komite, 30 Kasım-2 Aralık arasında gerçekleştirdiği toplantı öncesi Türkiye’den sürece dair bilgi istedi. Türkiye, 7 Eylül 2021’de AK Bakanlar Komitesi’ne verdiği cevapta, 2011 yılından bu yana ağır tecrit altında olan Abdullah Öcalan’a yönelik herhangi bir ihlal olmadığını öne sürerek, “umut hakkı” ve “ağırlaştırılmış müebbet cezası hakkında yasada değişiklik” yapılmasına ilişkin tespit ve önerileri ise görmezden geldi.
Yarın son gün
Türkiye’nin verdiği yanıta karşı 12 Ekim 2021’de Komite’ye yanıt veren insan hakları ve hukuk örgütleri, Türkiye’nin yazılı beyanlarında “umut hakkına” ilişkin AİHM’in önemli tespitlerine değinmediği, kararların yerine getirilmesi için atılması gereken adımların tartışılmadığı ve bunun yerine yanıltıcı bilgilerle bildirimde bulunduğunu belirtti. Komite, 3 Aralık 2021’de açıkladığı kararında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olup, tutuklu bulunan kişilerin sayısı hakkında bilgi istemiş ve Türkiye’yi genel tedbirlerin uygulanmasında kaydedilen ilerleme hakkında en geç 2022 yılının Eylül ayı sonuna kadar bilgi sunmaya davet etti.
BK’ye ikinci başvuru
Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sürmesi üzerine Asrın Hukuk Bürosu avukatları, AİHM kararının uygulanması ve Türkiye hakkında ihlal prosedürünün başlatılması için 9 Ağustos 2022’de AK BK’ye 9.1 Kuralı kapsamında yeni bir başvuru yaptı. Türkiye’nin 2015 -2021 tarihlerinde sunduğu “Eylem Planları”nın ihlalin giderilmesi konusunda somut tedbirler içermediğine dikkat çekilen başvuruda, Türkiye’nin ihlal kararlarının yerine getirildiği yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığına yer verildi.
Türkiye’nin itirafı
Türkiye, başvuru üzerine Komite’nin bildirimde bulunmasıyla, “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan hükümlülerin şartlı salıverilmesinin mümkün olduğunu ancak istisnai olarak bazı suçlar bu olasılıktan muaf tutulmuştur” yanıtı vererek, Abdullah Öcalan’ı “umut hakkından” muaf tuttuğunu itiraf etti. Türkiye, daha önceki verdiği yanıtları tekrarlayarak, 1 Ekim 2021 tarihinde sunduğu “Eylem Planı”na atıfta bulundu.
Öcalan’dan yaklaşık 18 aydır haber alınamazken, Komite 22-23 Eylül’de Strasbourg’da toplandı. Türkiye’ye Eylül 2022’ye kadar “yol haritası” için süre veren Komite, toplantı gündemine “umut hakkı” kapsamında talep ettiği planını almadı. Eylül ayı sonuna gelinirken, başvurucu kurumlara Türkiye’nin “umut hakkı” kapsamında bir “eylem planını” Komite’ye bildirip bildirmediğine dair de bildirim gönderilmedi.
CPT’nin iki yüzlülüğü
AK BK’ye bağlı bulunan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) de İmralı’da uygulanan ağır tecrit koşullarına ve çağrılarına rağmen sessizliğini sürdürüyor. Türkiye’ye 11-25 Ocak 2021 tarihlerinde ziyaret gerçekleştiren CPT, İmralı’da tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmedi. Abdullah Öcalan’dan Mart 2021’den bu yana haber alınamazken, Asrın Hukuk Bürosu avukatları 9 Eylül’de Abdullah Öcalan ile tutuklular Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş için CPT’ye “acil ziyaret edin” talebiyle başvuru yaptı.
CPT, 2023 yılında 8 ülkeye periyodik ziyaret gerçekleştireceğini duyurdu. CPT’nin resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, 2023 yılında Arnavutluk, Ermenistan, Kıbrıs, Macaristan, Lüksemburg, Malta, Kuzey Makedonya ve Slovak Cumhuriyeti’ne ziyaret edileceği kaydedildi. Avukatların başvuru ve çağrılarına rağmen CPT’nin periyodik ziyaretleri arasında Türkiye yer almadı.
‘Hukuku uygulasınlar’
İmralı tecrit sisteminde Avrupa Konseyi ve CPT’nin sorumlu olduğunu belirten Abdullah Öcalan, 30 Nisan 2003 tarihli avukat görüşmesinde, “İlk dönemlerde ve sonra geldiklerinde her şeyi gördüler. İlk geldiklerinde Norveçli bir kadın, ‘Siz biraz dayanın, biz bunu Avrupa Birliği’nin gündemine getireceğiz’ dedi. Hani nerede? Yalan söyledi. Şimdi Türkiye’yi AB (Avrupa Birliği) çizgisine çekmek istiyorlar, ABD, Yunanistan ile birlikte. Bu yeni durumun arkasında ABD ve İsrail’in rolü var. Girdiğim süreç bu. Bana ayrımcılık yapın demiyorum. Sadece haklarım neyse onu uygulasınlar. Hukuku uygulasınlar. Benim üzerimden pazarlık yapıyor. Ben ayrıcalık istemiyorum. F tipi kuralları neyi gerektiriyorsa, onu yapsınlar. Yanlış bir politika Türkiye’yi felakete götürür. Benim itirazım bu. Ben bir saat, üç saat pazarlığı istemiyorum. Ben hukuku istiyorum. Ben ayrıcalık istemiyorum. Cezaevine tanınan hakları istiyorum. Pazarlık kötüdür. Doğru siyaset yaptırmaz” dedi.
CPT’nin ilkeleri uygulansın
PKK Lideri, 24 Eylül 2003 tarihli avukat görüşmesinde, tecridin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, “Haftada en az iki saat görüşme olmalı. Eğer aile gelirse, bir saat aileye ayrılabilir, bir saati sizinle (avukat) olabilir. Ama gelmezse haftada en az iki saat sizlerle görüşmem sağlanmalı. Mektup ve yazışmalara kısıtlama konulmamalı, bazı şeyleri yazmak istiyorum, mektup alınıp verilmesi gerekiyor. Yayın hakkının da olması gerekiyor. Avrupa Konseyi’ni harekete geçirin. Adalet Bakanlığı’na gidin. Tecrit kaldırılsın, koşullar düzeltilsin. CPT’nin ilkeleri uygulansın” diye konuştu.
14’üncü yüzyıl koşulları
İmralı’da koşulları 14’üncü ve 15’inci yüzyıl Avrupa cezaevi koşullarına benzeten Abdullah Öcalan, 14 Ocak 2004 tarihli avukat görüşmesinde, “Bu benim değil, en başta Avrupa Konseyi’nin ayıbıdır. Mektup alışverişi yok, televizyon yok, kırık dökük tek dalgalı bir radyom var. Radyomu size de gösterebilirim. Hükümetin bana yaklaşımı, Türkiye’de demokrasi ve insan haklarına yaklaşımının temel kriteri haline gelmiştir. CPT’nin öngördüğü temel kriterler, Türkiye’nin insan hakları sicilinin niteliğini belirleyecektir. Avrupa Konseyi’ne söylüyorum, her şey uydurmadır. İki ayda bir görüşebiliyorum” ifadelerini kullandı.
Bağımsız heyet incelemeli
PKK Lideri, 7 Mart 2007 tarihli avukat görüşmesinde, İmralı koşullarına dair şunları söyledi: “Bu duruma müdahale olmazsa, o zaman kaos olacak. Bağımsız bir heyetin gelip inceleme yapması gerekir. CPT’ye başvurursunuz. CPT’den görevliler daha önce de gelmişlerdi. Bir rapor düzenlemişlerdi. Buranın koşullarının çok kötü olduğunu dile getirmişlerdi. Tekrar bağımsız bir heyetin gelmesi sağlanabilir. Bu heyet sadece Avrupa’dan olmasın. Özellikle bu binanın, benim odamın yapısının nasıl oluşturulduğunun, hazırlandığının araştırılması lazım.”
İmralı koşulları değiştirilmeli
Abdullah Öcalan, 12 Mart 2008 tarihli görüşmede, İmralı koşullarının değiştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları ifade etti: “İmralı rejiminin iyi anlaşılması ve değiştirilmesi gerekiyor. Ben 9 yıldır (12 Mart 2008) burada direniyorum ve direnmeye de devam edeceğim. Ben Kürt halkının özgürlüğü için buradayım. İmralı rejiminin iyi anlaşılması lazım; İmralı rejimi benimle ilgili değil, Kürt halkının özgürlüğünün tasfiyesi ile ilgilidir. Biliyorsunuz, tarihte de imparatorluklar döneminde de buraya liderler, imparatorlar, yine başbakanlar getirildi; onlar buraya ölmek üzere gönderildiler. Zaten iklimi onları öldürmeye uygundur, bunun için ölüme terk edilmişler. Gerekirse ölürüm, ölüm benim için sorun değil. Önemli olan Kürt halkının özgürlüğü ve özgürlük iradesidir.”
Menderes 24 saat dayanamadı
İmralı Adası’nın tarihi olduğunu ifade eden Abdullah Öcalan, “Buranın kendisine özgü koşulları var, tarihe tanıklık etmiş bir adadır. Burada kalanların ne kadar zorlandığı bilinir. Kendine has iklim koşulları vardır. Yine biliniyor Menderes burada 24 saat kalmasına rağmen dayanamamıştı. Ben 11 yıldır burada dayanıyorum, dayanmaya çalışıyorum” diye belirtti.
Özgür Paksoy / Diyarbakır-MA