HDP Ekoloji Komisyonu Eşsözcüsü Kızıldere, ekolojik saldırılara karşı mücadelenin sürekli hale getirilmesi gerektiğinin altını çizerek, iktidarın pervasız savaş siyasetinin ifşa edilmesi gerektiğini söyledi
Teknolojinin, kapitalist modernitenin aşırı kâr hırsı için kullanılması ve iktidarların doğayı kendi hizmetine alma çabası tarihten bu yana ekolojik krizlere neden oluyor. Bölgede ise Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatan iktidar, “güvenlikçi” politikaları öne sürerek, orman yakmaları, ağaç kıyımı, göçe zorlama, baskı ve işkencelerle bölgeyi insansızlaştırmayı amaçlıyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, “Ekolojik ‘bilinçten’ yoksun bir toplumsal bilinç kaçınılmaz olarak yozlaşır ve parçalanır. Mevcut krizden kurtuluşu vaat eden bir politika, ancak ekolojik ise gerçek bir sosyalist sisteme yol açabilir” çözümlemesi, ekolojik krizlerin doğuracağı tehlikelere işaret ederken, halklar ise doğa talanına karşı ekoloji mücadelesini büyütme kararı aldı.
8 Ekim’de miting
Bu kapsamda Şırnak’ta iki yıldır askerlerin gözetiminde korucuların eliyle süren ağaç kıyımına karşı, Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi, 17 Eylül’de “Cudi Yürüyüşü” gerçekleştirdi. Yine Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, kentte devam eden doğa talanına karşı 8 Ekim’de “Biz kazanacağız, yaşam alanlarını savunuyoruz” şiarıyla Bölgesel Çevre Mitingi düzenleme kararı aldı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Komisyonu Eşsözcüsü Menekşe Kızıldere, ekoloji mücadelesinin sahiplenilmesi çağrısı yaparak, “Artık kaybedecek tek bir ağaç ve deremiz yok” dedi.
Talan pervasızca artıyor
Kürdistan coğrafyasında orman yangınlarının son 15 yıldaki artışına dikkat çeken Kızıldere, “Aslında Kürdistan’daki bu eko-kırım, ekolojik talan uzun zamandır var. Şimdi özellikle maden şirketleri hızla Kürdistan’ın Serhat bölgesinden başlayarak, Botan’a doğru birçok alanını işgal etmeye başladılar. Yani devlet desteğiyle sermaye korkunç bir şekilde pervasızca Kürdistan’a karşı bir talan politikası başlattı ve bunu son 5 yılda hızlandırdı. Ekolojik varlıklar tükeniyor, sermaye aç bir şekilde bu varlıklara saldırıyor Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi. Fakat Kürdistan söz konusu olduğunda bambaşka bir konsept var. Ekoloji kıyımının yanında, bu politikalar halka bir baskı aracı olarak dönüyor” ifadelerini kullandı.
Bölge insansızlaştırılmak isteniyor
Çıkarılan yangınlara müdahale etmek isteyen halkın askerler tarafından engellendiğini belirten Kızıldere, “Bu bölgeyi sadece sermayeye açmak değil, aynı zamanda insansızlaştırmaktır. Halkı yerinden etmek, ekmeğini yok etmektir. Çünkü kendi coğrafyasında olan halkın hayat kalitesi yüksek olur. Evinde, bahçesinde mutlu olan halk, kentlere sürülüp, güvencesiz çalıştırılıyor ya da işsiz bırakılıyor. Özellikle kadınların çok ciddi sömürü altına gireceği, makbul kadın olarak iktidarın belirlediği siyaseti yürüteceği kadın profili ortaya çıksın istiyorlar. Kürdistan’da ekolojik varlıklara saldırının altında ekonomik saldırı da var” diyerek, topluma yansımalarını özetledi.
‘Talan bitmedi, mücadele bitmez’
17 Eylül’de talana karşı yapılan Cudi Yürüyüşü’nü hatırlatan Kızıldere, “Yürüyüş çok kıymetliydi, çünkü Türkiye’nin her yerinden, Ege’den, Marmara’dan, Karadeniz’den aynı dertten mustarip, ekoloji mücadelesi veren insanlar gelip Kürt halkını yalnız bırakmadı. Fakat bu ekolojik itilaflar, adeta mantar gibi yayılmış durumda. Bu saldırılar süreklilik gösterdiği için bununla mücadele yöntemlerinin, araçlarının da sürekli olması lazım” dedi. Kızıldere, “Sürekli bir deneyim paylaşımı, bir dayanışma, destek platformları kurulması gerekir. Yani Kürdistan’ın şu anda ihtiyacı olan ekolojik saldırılar üzerinden sürekli dayanışma platformlarının yan yana gelme araçlarının sağlanması, bu alanların açılması” diye belirtti.
‘Sıkı direniş, sıkı dayanışma’
Ekoloji mücadelesinin HDP’nin en önemli politikalarının başında geldiğini söyleyen Kızıldere, “Elbette parlamento, siyaset ayağı önemli, yani bunları sürekli parlamentoda tartışılır hale getirmek, basında gündem yapmak, politika üretmek çok önemli. Ancak sahadaki gündem Meclis’teki siyasetle ilerlemiyor. Parti olarak gündemimize almamız gereken yöntem yerelde güçlenmeyi ve yan yana gelişleri sağlamak, yurttaşlarımız kendi doğasına sahip çıkarken, bunun örgütlü olabilmesini sağlayabilmek. Onlara bu platformu oluşturabilecek araçları sunabilmek. Aynı dertten mustarip Türkiye’nin diğer yerlerindeki diğer yurttaşları bir araya getirip deneyim paylaşımı yapabilmek. Aslında bu anlattığım başlıklar direnişi özetliyor. Bunun karşısında sıkı bir direniş, sıkı bir dayanışma ile müsaade etmemek, geçit vermemek gerekiyor” diye belirtti.
‘Kaybedilecek tek ağacımız yok’
Kamuoyuna çağrı yapan Kızıldere, şunları söyledi: “Kürdistan meselesinin aciliyetinin altını çizerek ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu ekolojik krizin de artmasından yola çıkarak, artık kaybedilecek tek bir ağacın, tek bir ormanın, tek bir derenin de olmadığının belirtmek istiyorum. Kürt halkını bu yaşadığı korkunç tablo karşısında yalnız bırakmamalı. Bu meselenin basında geniş yer alması, her örgütün her platformun bir gündem maddesi olarak tutması ve sürekliliğinin sağlanması gerekiyor.”
KAYNAK: Arjin Dilek Öncel – Eylem Akdağ / Batman / MA