Cezaevinden 30 yıl sonra çıkan Derviş Kılınç, ’30 yıldan sonra dört duvar arasında çıktığında karşısında başka bir dünya görüyor, her şey yabancı geliyor’ dedi
Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) yargılamaları sonucu 30 yıl cezaevinde tutuklu kalan Derviş Kılınç, 17 Eylül’de tahliye oldu. Şırnak’ın Silopi ilçesinde 1992’de “örgüt üyeliği”nden müebbet hapis cezası verilen Kılınç, en son kaldığı Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden çıkarak özgürlüğüne kavuştu. 25 yaşında girdiği cezaevinden 55 yaşında çıkan Kılınç, sırasıyla Şırnak, Diyarbakır, Trabzon, Kandıra ve Bartın’da bulunan cezaevlerinde kaldı. 30 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan Kılınç, yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Zeynep Durgut’a anlattı.
’30 yıl sonra başka bir dünya’
Arkadaşlarını geride bıraktığı için üzüldüğünü söyleyen Kılınç, mutlulukla hüznü bir arada yaşadığını ifade ederek, “İnsan 30 yıldan sonra dört duvar arasında çıktığında karşısında başka bir dünya görüyor. Toplumsal hayattan uzakta yaşıyor. İnsan büyük bir boşluğa düşüyor. Her şey yabancı geliyor. Tabii bu da insana bir takım engeller çıkartıyor. Ama bir müddet sonra geçiyor. Şüphesiz toplumda değişim, insanda değişim, yaşamda değişikliklerin olduğunu görüyorsunuz. İnsana yabancı ve uzak gelen şeyler de budur. Bu insanı etkiliyor. Ama kısa bir süreden sonra olumlu olacağını düşünüyorum. 30 yıl kendisiyle birlikte birçok şeyi götürdü. Mesela duygu gibi, his gibi ve yaşamak gibi…” dedi.
‘Çıktığımda bekleyen kimse yoktu’
Kılınç, “Cezaevinden çıktığımda ve dışarıya ilk adımı attığımda beni en fazla etkileyen cezaevi önünde beni bekleyen kimsenin olmamasıydı. Çünkü kimseye tahliye olacağım söylenilmemişti. Hatta aileme bile haber verilmemişti” dedi. Cezaevinde en çok doğduğu toprakları özlediğini belirten Kılınç, “Bizim yanımızda hasta olan tutuklular da vardı. Bizi revire veya hastaneye götürdüklerinde ağız içi aramayı dayatıyorlardı. Arkadaşlarda bu uygulamayı kabul etmeyerek tedaviyi reddediyorlardı. Bu uygulama tedavilerine engel oluyordu. Hasta tutuklu arkadaşların bırakılması gerekirdi” diye konuştu.
‘Dışardan hiçbir ses yoktu’
Kılınç, Diyarbakır cezaevinde kaldığı süreçte iletişimden mahrum bırakıldıklarını kaydederek, “Ne gazete geliyordu ne de radyo dinleyebiliyorduk. Dışardan hiçbir ses yoktu. Sadece devletin propagandasını yapan gazeteler geliyordu. 2 yıllık Diyarbakır cezaevi sürecinde Türkiye’de ne olup bittiğinden haberimiz yoktu. Ne içeriden ne de dışarıdan hiçbir ses duymuyorduk. Çünkü imkanlar yoktu. Sadece FM radyolar vardı” diye belirtti.
‘Çabalar yetersiz’
Hasta tutuklular konusuna da değinen Kılınç, şunları söyledi: “Hasta tutuklular için bugüne kadar birçok çağrı yapıldı ancak yetersizdir. İnsan hakları örgütlerinin, baro ve kurumların hasta tutukluları gündemde tutmaları ve çaba içinde olmaları gerekir.”
HABER MERKEZİ