Kenan Kırkaya
Fotoğraflar arasında gidip geliyorum. Bir yanda katledilen bir kadın diğer yanda sokaklarda filizlenen öfke, dünyanın en benzersiz isyan bayrağı, yankılanan sloganlar… Günlerdir kafamda hep aynı belirsizlik, her döndüğüm yerde aynı puslu hava, cevapsız sorular, görüntüler, sesler. Uğultuyu yaşamın en huzur veren melodisine dönüştüren kalabalıklar. Müjdeler müjdesi gibi iç içe geçen ıslıklar, zılgıtlar, bağırışlar, ışığı avuçlarına sığdıran çocuklar, yorgun bedenlerini taşıyan bastonlarını zulme fırlatan ak saçlılar. Bardağı taşıran som damla, hiçbir kaba sığmayacak kadar yükselen öfke.
“Kız çocuklarını diri diri gömmekten” kurtarmakla övünen ama 1500 yıl sonra o çocukların gömülmesini “saçının” görünüp görünmemesine, giyim şekline, yaşam biçimine, diline, rengine, inancına indirgeyen; ölümü kolay yaşamı lüks haline getiren medeniyetin zulüm, kan ve savaş ortamında yükselttiği kadersizlik. Bir yanda güneş kadar parlak ve bulur bir saydamlıkta cereyan eden şiddet sarmalı, öte yanda hakikati kara propagandayla perdeleyen belirsizlik. Burası Ortadoğu, burası zulüm imparatorluğunun insan bedeni üzerinden inşa edildiği coğrafya. Burası yaşamın itiraza ve isyana bağlı olduğu kadim topraklar. Burası yaşam ve özgürlük uğruna ölümü göze alanların, kendilerine başka bir seçenek bırakılmayan kudretli insanların yaşadığı ve insanlığın boy verdiği topraklar.
22 yaşındaki Amini, İran rejiminin ömrünü uzatmak için düzenlediği öfke ayinine kurban edildi. Rejimin adı molla rejimi, yaşandığı yer İran ama bütün bölge için çok tanıdık olanlar. Bütün ülkeler, o ülkelerdeki kadınlar, o kadınların inkar edilen halklara mensupları, Kürt olanları, Ermeni olanları, Êzidî olanları yakından biliyor Amini’nin yaşadıklarını. O yüzden öfke bir anda dalgalandı. O yüzden bütün kadınlar ve o kadınların yaşadıklarına tanık olan bütün insanlar bir anda ayaklandı. Bu zulmü başka coğrafyalarda 300 yıl önce, 500 yıl önce yaşadı. Boşuna demiyor Victor Hugo, “Bütün devrimlerin kökünden sökemediği tek ağaç darağacıdır. Toplumu budamak, dallarından koparmak, kellesini uçurmak için gelen devrimlerin insan kanına doyduklarına nadir rastlanır, ölüm cezası ellerinden kolayca bırakmadıkları bir bıçaktır” diye. Alın size allanıp pullanan ve adına devrim denilen 1979’da revize edilen İran rejiminin geldiği boyut. Alın size aynı yolda yeni rejimler inşa etmek isteyenlerin her gün uyguladıkları gizli ya da açık ölüm cezaları, bu uğurda kurdukları ölüm mangaları. Bu coğrafya hariç insanlığın büyük çoğunluğu bu alışkanlıklarını Ortaçağ’da bıraktı. Ama bu topraklar başta olmak üzere muktedirlerin hala o Ortaçağ karanlığına ihtiyacı var. Aminiler saçı göründü diye kafasına aldığı darbeyle öldürülecek ki onlar yaşasın!
Böyle yaşanmaz, böyle yaşayamaz hiçbir canlı. Bu haksızlığı sineye çektikçe yaşamın eksileceğini herkes hayatında deneyimliyor. O yüzden her zulüm düzeni kendi kuyusunu kazıyor eninde sonunda. İnsanlığın yüzbinlerce yıllık tarihinde yaşam ve onur mücadelesi her zaman ölüm dayatmasına galip geldi. O anın o değişim isteğinin fotoğraflarına tanıklık ediyoruz şimdi. Zulüm düzenine karşı bir isyan tarihi yaşanıyor bu topraklarda. IŞİD barbarlığı kendi sonunu getirdi. Esir aldıkları, köle pazarlarında sattıkları o kadınların kız kardeşleri onları yenilgiye uğrattı. O yüzden en çok kadınlardan korktular. Rojava’da IŞİD’e karşı devrimin sembolü olan kadınların yarattığı görüntüye bütün dünya hayranlık duydu. Sudan’da rejim yıkılırken kalabalıklar arasında şarkı söyleyen bir kadının görüntüsü ışıldamıştı. Şimdi yine kadınların isyanı o bulanık ve sisli havayı dağıtıyor. Rejim çürüdükçe yıkıntıları arasından yeni yaşam filizleniyor.
Dünya tarihinin bütün kırılma anlarında beliren semboller vardır ve bunlar önemlidir. Hiçbirini unutmadı insanlık. Bugün yaşayanlar da asla unutmayacak yeni yeni ortaya çıkan sembolleri. Bugünden yarına bir değişim olmayabilir, bugünden yarına bu koyu karanlık zihniyet değişmeyebilir ama saçı görüldü diye insanların katledildiği coğrafyada kesilen saçların hikayesi tarih boyunca yaşayacak. O saçlardan yapılan dünyanın en benzersiz, en orijinal, en özgürlükçü bayrağı özgürlüğün sembolü olarak önümüzdeki yüzyıllarda hep dalgalanacak. Bu fotoğrafın bugüne ait olup olmadığının, İran’da ortaya çıkıp çıkmadığının bir önemi yok. Çünkü kadınların isyan uğruna kestikleri saçları özgürlük isteyen herkesin semalarında dalgalanıyor. O yüzden IŞİD’e ve faşizme karşı Kürt kadınlarının onlarca yıldır yükselttiği ve bugün Rojhilat’ta isyan ateşini harlayan Jin Jiyan Azadî sloganı bütün dillerde özgürlük talebini dile getiriyor.