İnsan erdemlerinin listesinin en başlarına yerleştirilebilecek kadar önemli bir meziyettir cesaret!
Hakkın sözcülüğünü yapabilmektir!
Hakk olan sözü eğmeden, bükmeden, yontmadan dile getirebilmektir cesaret!
Doğru bildiğini ucunda ne olursa olsun savunabilmektir!
Gerektiğinde susmayı bilmektir!
İçinden geliyorsa ağlayabilmektir!
Başkasının ne dediğiyle ilgili olmaksızın, içinden geldiği gibi, inandığın gibi yaşayabilmektir!
‘Kınayıcının kınamasından korkmamaktır’, çekinmemektir!
Aleyhine de olsa doğruyu söyleyebilmektir!
Düşündüğünün tersine de çıksa hakkı öncelemektir, ona teslim olmaktır!
Eleştirilmekten ürkmemektir, eksiğe, yanlışa gözünü kapatmamaktır!
Görmen gerekenleri görmezlikten gelmemektir!
Göstermen gerekenleri saklamamaktır, açığa çıkarabilmektir!
Velhasıl gerekeni zamanında yapabilmektir cesaret!
İyisi-kötüsü, inançlısı-inançsızı, zayıfı-güçlüsü, fakiri-zengini, şöhreti-garibanı, kentlisi-köylüsü… hulasa bütün sınıf ve katmanlarıyla bütün insanlar erdemli olmayı ister. Erdem sayılan özelliklere methiyeler dizer onlara sahip olmayı yeğler.
Peki bütün insanların peşinden (sözde) koştukları nasıl oluyor da en nadir görünen, gittikçe yitirilen oluyor?
Nasıl oluyor da kimsenin ‘hayır istemiyorum, bana lazım değil’ diyemediği şeyler günden güne yok oluyor?
Nasıl becerebiliyoruz talip olduğumuz, büyütmek istediğimiz şeyleri gün be gün tüketmeyi? Sahi bu beceri şapka çıkarılacak bir beceri değil mi sizce?
En çok üzerinde düşünülmeye değer konulardan değil mi bu?
En acil önlem alınması gereken sorunlarımızdan değil midir?
Tez elden çözülmesi gereken problemimiz değil midir?
Çözmek için sorunun üstüne gitmek; içine nüfuz edebilmek gerek!
Karşına çıkan manzaradan ötürü yolun yarısında korkup geri dönmemek gerek!
Devam edebilme iradesini, kararlılığını göstermek gerek!
Yani cesaret gerek!
En mahrum olduğumuz şey…
En yoksunu olduğumuz meziyet!
Önce ona sahip olmak gerek!
İlk adımı:
Suçu başkasında aramaktan vazgeçmektir!
Kendine yönelmektir!
Aynayı kendimize tutmaktır!
Aynadan yansıyanı izlerken beğenmediğimiz yönlerimizi bahanelerle kabul edilebilir kıvama getirmemektir.
İkincisi:
Tezine güvenmektir!
Onu tartışmaya açabilmektir!
Tartışılır olmaktan kaçmamaktır!
Etrafında toplananları kaybetme endişesiyle içe kapanmamaktır.
Salabilmektir etrafındakileri düşünce deryalarına!
Fikir meydanından kaçırmamaktır etrafındakileri…
Üçüncüsü:
Gözleri kendi dışındakileri görmekten men etmemektir.
Başkasının fikirlerini de önemsemektir.
Dünyanın merkezine kendini koymamaktır.
Başkalaşmak korkusuyla başkalarını inkar etmeyi çare görmemektir!
Dördüncüsü:
İdealler için küçük hesapların ürünü olan kazanımları kaybetmeyi göze alabilmektir.
Küçük su birikintilerinden engin denizlere, okyanuslara her türlü fırtınaya rağmen açılabilmeyi seçebilmektir!
Eldeki imkanlarla yetinip ‘ama bunlarla olmaz ki’ dememektir!
İmkanların yetersizliğine sığınmamaktır!
Eldeki imkanları azami değerlendirip daha büyük imkanlar devşirmektir!
Beşincisi ve en önemlisi de:
Başarıların getireceği husumetleri, yönelebilecek düşmanlıkları bertaraf edebilecek irade ve güce sahip olmak için daima sabır ve tahammül ile kuşanmaktır.
Hülasa bütün zaferlerin; maddi/manevi bütün kazanımların olmazsa olmazıdır cesaret!
Ve insanlığın en hayranı olduğu ama en mahrumu olduğu erdemlerdendir şecaat…
Ya Rab!
Bize cesaret ve feraset bahşet