Herdem Fırat
Gever’de Umut Kitapevi’ni bombalayan askerler halk tarafından suçüstü yakalandıklarında, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, askerleri sahiplenerek ‘Bunları tanırım, iyi çocuklardır’ demişti. Devletin katliam ve provokasyon yapan askerleri ‘iyi çocuklar’ olarak tanıtılmışlardı. O dönem yapılan soruşturmaların nerdeyse tümü devlet bürokrasisi tarafından engellenmişti. Hatta soruşturmayı yürüten savcı Ferhat Sarıkaya görevden alındı. Ergenekon tarafından ‘iyi’ çocuklar korumaya alınmıştı. Ferhat Sarıkaya daha sonra haksızlığa uğradığı gerekçesiyle, Ergenekon ile mücadelenin bir göstergesi olarak işe iade edildi. Sonrasında ise savcı Ferhat Sarıkaya cemaat yapılanması içinde yer aldığı gerekçesiyle bu sefer de onu işe iade edenler tarafından tekrar işten atıldı ve cezaevine konuldu.
Ergenekon ile mücadelenin yerini bu sefer FETÖ ile mücadele almıştı. Yapılanmaların isimleri ve şekilleri değişse de ‘iyi’ çocuklar hep olmaya devam etti. Şimdilerde ise ‘iyi’ çocukların koruyuculuğuna soyunan daha iddialı olan bir yapılanma var. Ve bu yapılanma siyasal bir kimliğe bürünmüş durumda. İçişleri Bakanı olduğu dönemde ‘Susurluk’u sözde soruşturmalarla temize çıkardı. Şimdi de çöken devleti ırkçılık ve ülkücülük temellerine kavuşturmanın siyasi yollarını arıyor.
Meral Akşener’in başkanlığındaki İyi Parti son dönemdeki çıkışları ve tavırlarıyla geçmişe ne kadar sahip çıktığını ve ne kadar sahip çıkacağını da göstermiş oldu. Demokratik bir zihniyet içinde olması elbette beklenemez. Şahsen asla böyle bir beklentim olmadı, olmaz da. Benim zihnime Meral Akşener ‘Tansu Çiller’in yanında kamuflajlı haliyle’ kazınmış durumda. Askeri elbiselerini çıkarıp siyaset elbisesini giymiş ama zihniyet olarak milim kayma yoktur.
Son günlerde ‘HDP ile aynı masada olma’, ‘HDP’ye bakanlık verme’ ve ‘İYİP’in CHP’li belediyelerden ihale alma’ tartışmaları aslında ülkenin demokratik zemini ve İYİP’e biçilen rolü anlama açısından hayli öğreticiydi. Hesabına gelmediğinde, söz konusu ‘ülkücülük’ olduğunda kendi ittifakına bile ne kadar zarar verebileceğini gösterdi. CHP’ye karşı ardı ardına açıklamalar, HDP’nin oyuyla seçilen CHP’li belediyelerden ihale alıyorlar diyen Barış Yarkadaş hakkında hemen suç duyurusunda bulunması ‘İyi Parti’nin demokrasi ve 6’lı ittifak’ı çembere alma ve teslimiyete zorlama siyasetinin açık örneğidir. CHP ve diğer partilerin demokrasiyi teslim alma girişimine nasıl tepki göstereceklerini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Şimdilik sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Tepkisiz kalarak ittifaka zarar vermemeyi yeğliyorlar(!) Ancak sessiz kalmak ‘İyi Parti’ye sahip çıkıp ona daha fazla alan açmaktır. İYİP’in kendini haklı görüp daha fazla saldırmasına da imkan açacaktır. Tabi sorun sadece söylemsel ifade değil aynı zamanda bizzat geçmişin iyi çocuklarına da sahip çıkmasıdır.
Geçen gün gazeteci Fehim Işık Twitter hesabından şöyle bir şey paylaştı: “Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Metin Göktepe cinayetinden sorumlu Saffet Hızarcı, Fedai Korkmaz, Burhan Koç, Murat Polat, İlhan Sarıoğlu, Selçuk Bayraktar, Metin Kuşat, Tuncay Uzun, Fikret Kayacan, Seydi Battal Köse ve Şuayip Mutluer adlı polisleri önce göreve iade etmiş, yoğun tepkiler sonrasında ise bu polisleri tekrar görevden almak zorunda kalmıştı. Eğer iddialar doğru ise bu emniyet mensuplarından bazıları şu anda Meral Akşener’in VIP koruma ekibinde yer alıyor. Bunu tespit edecek olanaklarım yok. Ama üzerinde durulması gereken bir iddia.” Bu iddia ile ilgili araştırma yapılır mı bilmem ancak Meral Akşener ve partisinin içinde onlarca ‘iyi’ çocuğun olduğu su götürmez bir gerçek.
Meral Akşener faili meçhul cinayetlerin en çok işlendiği dönemin İçişleri Bakanı’ydı. O dönemde bu bakanlığa sıradan kişilerin gelemeyeceği herkesin malumuydu. Halen de nelerin yaşandığı çok işlense de birçok şey sır olarak kalmaya devam ediyor. Meral Akşener kendi bakanlık döneminde ‘iyi çocuklara’ sahip çıkmıştı. Şimdi de çıkmaya devam ediyor. HDP ve Kürt halkına yaklaşımı da aynen devam ediyor. 90’larda Kürtlere karşı mücadelede derin devlet siyaseti rahatlıkla dizayn edebiliyordu. İstediğini iktidara getiriyor, istediğini de siyasetten düşürüyordu. Şimdilerde de bu işi Meral Akşener ve partisi İYİP yüklenmiş durumda. HDP üzerinden bir taraftan 6’lı ittifaka ayar çekiyor, diğer taraftan da iktidara bu işi yeterince beceremiyorsunuz diye fırça atıyor. Arada da partinin ‘iyi çocukları’ tek tek televizyonlara çıkıp, çıkan cılız sesleri de bastırarak görevlerini yerine getiriyorlar.
HDP’nin anlayışında salt maddi pazarlıklar üzerinden siyaset yapmadığını en iyi Meral Akşener bilir. Meral Akşener’in olduğu masada (Geçmişin muhasebesinin yapılacağı mekanizma kurulmadan, ilkeli bir çözüm modelinin oluşmadığı müddetçe) HDP’nin o masada oturmayacağını da en iyi Meral Akşener bilir. HDP’lilerin kendi partilerini kapattırmak isteyen bir partiyle aynı masada oturmayacağını da Meral Akşener bilir. HDP’nin demokrasi güçleriyle bir ittifak yaptığını da elbetteki Meral Akşener çok çok iyi bilir. Peki bunları bilmesine rağmen neden iki de bir bu mevzuyu gündeme getiriyor? Durum gayet açıktır. Herkes HDP’nin demokrasinin kazanması noktasında önemini biliyor. Bunu Meral Akşener de biliyor. Ancak 90’larda bitiremediği demokratik siyaset geleneğinin bu kadar önemli bir konumda olmasını hazmedemiyor. Görevini başaramadığından suçluluk psikolojisi altında eziliyor. Kendisine son bir şans verilmiş, bunu da başarmazsa demokratik siyasetin galip gelmesinden korkuyor. Demokratik bir ülkede kendisine yer olamadığını gayet iyi biliyor. Bundan dolayı demokrasiye en çok nasıl darbe vururum deyip ‘iyi çocuklarını’ da sahaya sürüyor.
İYİP’e biçilen rol Türkiye’nin demokratikleşmesinin önüne geçmektir. Şimdi demokratik siyasetin üzerine düşen görev de suçüstü yakalanan ‘iyi’ çocukların partisi olan ve suçüstü yakalanan ‘İyi’ Parti’nin tezgahına gelmeden dosdoğru demokratik ittifakı güçlendirmektir. Bu zihniyetin panzehiri demokrasidir. Demokratik siyaset güçlendikçe, demokratik bilinç arttıkça bunlar çözülüp, yok olurlar.