İçeriden/Hüseyin Aykol
Diyarbakır 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan gazeteci arkadaşlarımızdan Mehmet Şahin, 22 Ağustos 2022 tarihli mektubunda özetle şöyle diyor: “Yaşadığımız coğrafyada her türlü fenalığı yapmak serbest fakat bu fenalıkları yazmak, dillendirmek büyük suç! Hele hele bir de eleştirirseniz suçunuz katmerli olur ve hakkınızda peşi sıra fermanlar verilir. Bazen bu ferman darağacında sallanmak olur, bazen ‘faili meçhul’ adı altında yargısız infaz olur, bazen de dört duvar arasında geçirilen bir ömür olur. Biz şimdilik şanslı sayılırız; çünkü dört duvar arasında yaşamaya devam ediyoruz.
Fena şeylerin meşru, yazılmasının ve dile getirilmesinin suç olduğu bu coğrafyada halk olarak her zaman güvenlik ile hakikat arasında tercih yapmak zorunda bırakıldık. Sıradan bir vatandaştan tut, aydınına kadar, siyasetçisine kadar herkese bu iki tercih dayatıldı. Gazetecinin görev ve sorumluluğu hakikat peşinde koşmak olduğu için her zaman dayatılan bu iki tercihin en acımasız ve en çıplak hali ile yüz yüze kaldılar. Tarih boyunca bize dayatılan şu oldu: ya güvenliğiniz ya da hakikatiniz. İkisinden birini tercih edin… Aslında her ikisi de ölüm demektir. Biri direkt, diğeri dolaylı ölüm. Eğer güvenliği tercih ederseniz hakikatin katili olursunuz. Hakikat demek seni sen yapan her şey demek, iyiliğe, güzelliğe dair her şey demek. Barış-kardeşlik-özgürlük demek, kısacası kötülüğün bütün fenalıkların panzehri demek.
Dolayısıyla hakikati öldürmek demek; kendini ve kendine dair, insanlığı ve insanlığa dair her şeyi öldürmek demektir. Bunları öldürdükten sonra yaşamanın bir anlamı artık kalmıyor. Artık sen sen değilsin; sen insan da değilsin. Sen yaşayan ölü bir mahluksun. İşte bize dayatılan, bize reva görülen böyle bir yaşamdır. Azıcık da olsa hakikat çeşmesinden bir yudum su içmiş olan bizlerin tercihi bellidir. Her şart altında hakikati savunmaktır. Biz biliyoruz ki, hakikat güçlüdür. Eninde sonunda kazanacaktır. Barışın, kardeşliğin, eşitliğin, özgürlüğün sağlanması hakikatin zaferi ile mümkündür.”
* * *
Menemen T Tipi Cezaevi’nde bulunan Talip Yakışır, 20 Ağustos 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bu yaz çok bunaltıcı geçiyor; çarpan sayısı çok yüksek elektrik bakımından. Vantilatör çalıştıramıyoruz. Hal böyle iken yazı yazmak işkenceye dönüşüyor. Mürekkeple kol teri kağıt üzerinde hemhal oluveriyor. Onyedi liraya aldığımız kağıt destesi 43 lira oldu. En bayağı kalem 10 liraya çıkmış. Herhalde kırtasiye babındaki bu garip haller bizi dijital teknolojiye zorlamak içindir diyeceğim ancak o da değil. Zira son teknoloji dedikleri dijital bir telefon kulübesi kurmuşlar aşağı kata. Odanın yarısını işgal etmiş. Elalem bu dijital teknolojiyle haftalık 30 dakika görüşme yapıyor. Ziyaretçisi gelmeyen ise bir saat görüşebiliyor. Ancak biz siyasilere 10 dakikanın üstünde bir gıdım hak yok. İçeri giriyorsun. Dijital kulübe “parmak bas!” diyor. Üç defa parmak basmanı istiyor. Daha sonra ekrandan bir çarkıfelek beliriyor. Dönüyor da dönüyor. Hipnozcu pandülü gibi habire dönüyor.
Derken gözünü karşıdaki kameranın içine sokarcasına yaklaştırıyorsun. “Tamam, her şey bitti” havasına girdiğin esnada bir de bakıyorsun ki, ellemeli ekranda “içerideki kişi tespit edilemedi!” yazısıyla karşılaşmışsın. Yeniden “parmak bas”a dönüyorsun. Kimi arkadaşlar yatağı yorganı bu dijital kulübeye sermiş. Herhalde ellerimiz “elleme”yi öğrenene dek hükmümüz bitmiş olacak. Dijital teknolojiyle muhabbetimiz bu minvalde seyrediyor. Geçenlerde ilgili personelle dijital kulübe sorunları üzerine bir konferans yaptık. Teknik personel, “havalar çok sıcak, hararet yapıyor; içinde bir vantilatör çalıştırın” diyor. Biz kendimiz için vantilatör çalıştıramıyoruz, alet için çalıştıracakmışız!”
* * *
Düzce T Tipi Cezaevi’nde bulunan Resul Baltacı, 1 Eylül 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “En son size 28 Haziran 2022 günü bir mektup göndermiştim. Mektubum galiba size ulaşmadı; çünkü her zaman mektuplarımıza cevap yazarsınız. Son mektupta yazdıklarımı kısaca yeniden yazayım: 10 Mayıs 2022 günü Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesi hakkımdaki tüm disiplin cezalarını kaldırdı. Yine aynı mahkeme 12 Mayıs günü verdiği kararda, yakılan infazımı düzeltti. Dahası her iki karar da oybirliği ile alındı. Ancak alınan bu kararlar, o günden bugüne kadar hayata geçirilmiş değil.
Nitekim iki kez yeni müddetnamemi istedim; halen vermediler. İki kez sevk istedim; herhangi bir cevap verilmedi. Hatta bu durumu Adalet Bakanlığı’na da yazdım. Oradan da herhangi bir resmi cevap alamadım. Şu ana kadar yazdığım dilekçelerden hiçbirine olumlu ya da olumsuz cevap alamadım. Bir ay sonra 30 yılım doluyor ve normal koşullarda tahliye olmam gerek. Birçok hastalığım var. Tahliye olup, tedavi olmak istiyorum. Çünkü içeride tedavi olanağı yok. Başta insan hakları durumları olmak üzere ilgili tüm kurum ve siyasi partilerin durumumla ilgilenip, bir çözüm bulmasını istiyorum.”
* * *
Menemen T Tipi Cezaevi’nde bulunan Cihan Özyıldız, 22 Ağustos 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Sanırım artık size içeriden son mektubum olacak. 30 yılı tamamlamaya üç aylık bir zamanım kaldı. Dışarıya çıktığımda bir şekilde yine diyalog halinde olurum ama Ankara’ya uğramak biraz zor, üstelik bu ekonomik kriz ortamında değil mi? Şayet bir bahane bulup tutmak istemezlerse, 4 Aralık 2022 günü tahliye oluyorum. 30 yıl sonra toprağıma ayak basacağım. Sonsuz maviliklere bakmaya gözümüz alışır da, çığırından çıkartılmış toplumsal gerçekliğe nasıl ulaşırız bilemiyorum. Biraz zaman alır alışmak; dile kolay 30 yıl… Ve biliyorum ki, zindandan farklı kapalı bir hapishane var dışarıda. İçeride zamanı dolu geçirmeye çalıştık, dışarıda da buna özen göstereceğiz!”
* * *
Bayburt M Tipi Cezaevi’nde bulunan ve arkadaşlarıyla birlikte infazı yakılan Fecriye Benek, 29 Ağustos 2022 tarihli mektubunda infaza ilişkin ilgili pek çok merciye başvurduklarını belirtiyor. Konuyu sonunda Anayasa Mahkemesi’ne de taşımışlar. Şimdi sonucu bekliyorlar. Bizler de konuyu takip etmeye devam edeceğiz!
MEKTUBU GELENLER:
———————————
Fecriye Benek – Bayburt M Tipi Cezaevi
Mehmet Boğatekin – Burhaniye T Tipi Cezaevi
Mehmet Şahin – Diyarbakır 2 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Resul Baltacı – Düzce T Tipi Cezaevi
Nedim Türfent – Karakoçan K-1 Tipi Cezaevi
Veysel Özçoban – Karakoçan K-1 Tipi Cezaevi
Cihan Özyıldız – Menemen T Tipi Cezaevi
Talip Yakışır – Menemen T Tipi Cezaevi
Ayhan Kavak – Tarsus 2 nolu T Tipi Cezaevi