Ayhan Kavak*
“düşler biriktirdim sana acıdan ırak / sitem tadında / nar suyundan iz bıraktım gözlerine / aşk baksın diye / ses oldum donuk susuzluğa / dilinde kalmasın hislerin / vedalar ferman olsa da / soluklansın / kulaklarımda”
Dizeleriyle nar suyundan iz bırakan Kerem Çiftçi’nin gün yüzüne çıkmayı bilen ilk kitabı “nar suyuna bulanmış düşün” adıyla Gelawej Yayınları’ndan çıktı. Günyüzünü gören ilk kitabı diyorum ama bir dolu dosyalarının da yayınlanmayı beklediğini bildiğim değerli dostumun ve yoldaşımın ‘kitapsız’lıktan kitaplı mecraya sıçramasının şiirle gerçekleşmiş olması daha da bir sevindirdi beni. Zira en çok şiirler alıp götürür insanı uzak diyarlara. Şiirlerdir hep estetik ölçüler duyumsatan. Bu yüzden “nar suyuna bulanmış düşüm”ü okurken alıp başımı gittim duvarsız enginliklerin şiirle çatılmış güzelliklerine…
Toplamda 94 şiirden mürekkep kitabın çatılmasında şair, için dünyasında bir yolculuğa çıkmanın sonucunda “iç sesini yitirenler” ödünç seslerle konuşurlar. Kendi özgürlüğümün tarih yazıcısıyım…” diyerek şiirsel poetikasında kendisiyle hesaplaşmaya tutuşur. Bu hesaplaşma aynı zamanda toplumsal sorunlara çözüm gücü olmayı da içinde barındırır. Yazar, çıktığı şiir yolculuğunun merkezine insanı alarak onu her yönüyle analiz eder. Janus’un maskesine çağrıştıran bir yönü de var bu durumun. Şiirlerinin kontekstindeki ikiyüzlülük, iyicilik ve kötücülük üzerinden belirginleşirken, kanaviçeye işlenen nakış ahengiyle dizeler dökülür kaleminden.
Şair Çiftçi’nin şiirlerinde sıkça kullanılıp öne çıkan imgeler; aşk, düş, zaman, insan, ruh, yaşam, ölüm ve özgürlük olmaktadır. Gene eserin aurasını dolduran adeta yürekleri dağlayan çığlıkların yankısıdır. Değil mi ki, kalbimin dört odası gibi ayrımlanmış coğrafyamda hayata merhaba denilmişse ve orada vahşet kol geziyorsa bebeler de erken büyür. Ağıtlarla, acılarla, isyanla, kavgayla ve özgürlüğe olan açlıkla umutlarını harlar mütemadiyen.
Dolayısıyla, yazar da “ilksel çığlık”tan dünyanın oluştuğunu hatırlatırcasına şiirleriyle nidaya durur. İflah olmaz bir düşbaz ruha sahiptir şair. Kışı bahar edecek denli dönüştürücü düşleri umut ve özlem doludur. O düşler gelecek güzel yarınlara doğru akan nehir çağıldamasını andırır. Yeri gelir bendini yıkar, yeri gelir hırçın sularıyla önüne katıp götürür tüm kötücüllükleri. Ve sonunda özgürlük ve aydınlıkla kavuşmanın ilmini gösterir bize. Bunların hepsini şiirleriyle gerçekleştirmeyi bilir elbet.
Çiftçi, şiirsel poetikasıyla ışıtmayı başarırken dizelerini güneşe olan özlemi yakıcı olarak hissettirir. Nitekim kaleminden dökülen dizelerde şöyle dile gelir: “…Amara ki Güneş ülkesinin kalp debisi / şah damarı / ışığında söner kapkaranlık Ehrimanlar sultası…”
Peki kimdir Kerem Çiftçi? Tanımayanlar için kısa ve öz geçmişi şöyledir:
Batman Çarıklı’da (Reşika Rişkota) 1970 yılında doğdu. Vicdan ve varoluş serüveninde kimlik-kültür ve içine doğduğu coğrafyanın bilinciyle yoğruldu. Yaşar kaldığı ülkenin politik mücadelesinden etkilendi. Bu mücadele onu cezaevleri ve en sonunda da sürgün hayatıyla tanıştırdı. O bitimsiz özgür yaşam arayışını sürgünde de devam ettirmektedir. Evli ve altı çocuğu olan yazar üniversite mezunudur. Aktif olarak birçok site ve gazetede yazarlık yapmaktadır. Kerem Çiftçi her türlü zorluğa rağmen özgürlüğünü arayan bir akarsu misali yazımsal üretimlerini yetkince yürütmektedir. Nar suyuna bulanmış düşlerinin hakikat eylenilmesi temennisiyle yazarlık yolunda başarılar dilerim.
* Tarsus 2 nolu T Tipi Cezaevi