HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, yargılandığı davada, “kuvvetli suç şüphesi ve somut deliller bulunduğu” gerekçesiyle tahliye edilmedi. Yüksekdağ, savunmasının son bölümünde Suriye’de Kürt güçlerini kastederek, “Sırtımı yaslıyorum derken bir fikri savunuyorum” diye belirterek, o gün suç olmayan bir fikrin bugün nasıl suç olduğunu sordu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı dava Ankara 16’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan bir salonda yapılan duruşmada Yüksekdağ, 19 Temmuz 2015 yılında Urfa’nın Suruç ilçesinde yaptığı “Biz sırtımızı PYD’ye yaslıyoruz” ifadelerinden kaynaklı hazırlanan fezlekeye dair savunma yaptı.
Sözlerinin siyasi linç haline getirildiğini belirten Yüksekdağ, “Bu, doğrudan benim şahsımı hedefleyen bir komploydu. Sorun olan noktalardan birisi şu, benim konuşmamın bir bölümünün alınarak siyasi linç haline getirilmesi, gerçeği kırpmak ve kırmaktır. Hakkımızda sürdürülen diğer yargılama süreçlerinde olduğu gibi bu yargılama da medya yoluyla yürütüldü. Siyasi nefret söylemleri kullanılarak yürütüldü. Ben o konuşmayı yaptıktan sonra kamuoyunda Temmuz 2015 yılında siyasi iktidarın sonradan yarattığı gibi büyük bir infial yoktu. Böyle bir linç operasyonu yoktu. O süreçte aynı zamanda hakkımda başlatılmış bir soruşturma da yok. Bizim hakkımızda açılan bütün davalar geriye doğru açılmış davalar” diye konuştu.
‘O gün suç olmayan bugün nasıl suç oldu’
Yüksekdağ, şöyle devam etti: “Neden ‘suç icat edildi’ diyorum? Birincisi ben o konuşmayı yaptığımda hiçbir hukuk insanı bana, ‘suç işliyorsun’ diyemezdi çünkü PYD suç örgütü olarak gösterilmiyordu. Peki, bu siyasi iktidar yargılanıyor mu? PYD’yi suç örgütü olarak görmeyen kim? Siyasi iktidar. Ben o günkü konjonktür içerisinde bir konuşma yapıyorum ve bunun önünde hiçbir kanuni engel yok. Bunun bir suç olabilmesi için adı geçen örgütlerin terör örgütü olarak görülmesi gerekir. Gerçek öyle miydi peki? Kesinlikle hayır, 100 defa hayır. 2014-2015 boyunca bu örgütlerle sistematik ilişkiler yürütülmüştür. Beraber askeri, siyasal, diplomatik çalışmalar yapılmıştır. Bunları gazeteleri açıp baksanız görebilirsiniz. Ben o gün bu sözü sarf etmekle suç olmamış bir suçu işlemiş oluyorum.”
‘Tüm yargılamaların sebebi HDP’nin başarısı’
Yüksekdağ, tüm bu yargılamaların sebebinin 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin aldığı başarıyla AKP’yi tek başına iktidar yapmamasından kaynaklandığına dikkat çekerek, “Yıl 2015 Temmuz, dönüyoruz dolaşıyoruz 7 Haziran sonrasına geliyoruz. HDP’nin AKP’yi tek başına iktidardan indirdiği güne geliyoruz. İki kilit nokta var; çözüm sürecinin bitirilmesi ve 7 Haziran’da HDP’nin aldığı büyük başarı. İktidardaki şahıs bakmış ki çözümden rant sağlayamıyor, ülke huzur içerisinde olsa bile kendisi rant sağlayamıyor. ‘Demek ki benim halim duman o zaman bu memleketi duman etmeliyim’ dedi. O zaman savaş konseptini devreye soktu” ifadelerini kullandı.
Yüksekdağ, PYD’ye yönelik ifadeleri üzerinden hakkında dava açılması ardından ilgili bakanlığa yazı yazdıklarını ancak cevabı mahkemede gördüklerini belirterek, “Bu yazıda PYD’nin terör örgütü listesinde yer almadığı cevabı vardı” diye hatırlattı.
‘Ben aynı gün Kobane’ye sizin organizasyonunuzda gittim’
Yüksekdağ, akabinde AKP’nin PYD ile yaptığı görüşmelere dair birkaç örnek verdi. AKP’li Feridun Sinirlioğlu’nun PYD ile 2014 yılında bir dizi toplantı yaptığını anımsatan Yüksekdağ, “29 Ekim 2014 tarihinde Peşmerge konvoyu Türkiye sınırları içinde dolaşarak Kobanê’ye girdi. YPG-YPJ ile yapılan en açık temas budur. Hem siyasi hem diplomatik bir ilişkidir. Şimdi bunları duymak bile istemiyorlar. Terk ettikleri politikayı örtmeye çalışıyorlar. Benim konuşmayı yaptığım 19 Temmuz 2015 günü, ben Kobanê’ye gittim. Bu iddianamede yok. Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan, bakanlığın onayı, Suruç Kaymakamlığı ve Valiliğinin organizasyonu ile. Yanımda parti heyeti ile Kobanê’ye gittik. 19 Temmuz’da bir siyasi nezaket ziyareti yapmış oldum. Oradan çıktım aynı gün Suruç’ta mitinge katıldım. O konuşmayı yapmamdan dolayı terör örgütünü desteklemek iddiası ile sonradan hakkımda dava açıldı. Ben çıkıp sizin onayınız ve organizasyonunuz ile görüşme yapmışım. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. E siz PYD’yi terör örgütü ilan ediyorsanız, ben aynı gün nasıl görüşüyorum? Yaptığım konuşmada kullandığım bir cümleden dolayı saldırıya uğruyoruz. Benim hem şahsım saldırı altındadır hem de parti olarak siyasi haklarımız ihlal ediliyor” ifadelerinde bulundu.
Büyük komplo olduğu sonradan ortaya çıktı
Suruç katliamı ardından ortaya çıkan belgelerden anladık ki biz o zaman çok büyük bir komplonun içerisindeymişiz. Çözüm sürecini bitirmeye karar veren siyasi iktidar çeşitli komplo dinamiklerini serbest bırakmış. Aslında IŞİD bombacılarının mahkeme ifadelerine bakılırsa 19 Temmuz’da HDP’nin miting gerçekleştirdiği alana bir saldırı yapma planı yapmışlar. Benim hakkımda istihbarat toplayan ve internet araştırması yapan sanıklardan birisi saldırıda da ölen kişidir. Sonra biz anlıyoruz ki 19 Temmuz’dan sonra ben o mitingi yaptım ve başka kente geçtim. 20 Temmuz günü sosyalist gençler Kobanê’nin yeniden inşası için bir yolculuk başlatmışlardı. Mürşitpınar’dan geçmek üzere Amara Kültür Merkezi’nde toplanan gençlere yönelik katliam gerçekleşti. 33 genç orada ölümsüzleşti. Daha sonra HDP ve bana dönük bir katliam girişimi olduğu ortaya çıktı.
Kürtlerin statüsü neden sizin için bu kadar önemli
Bölge politikasını anti-Kürt politikası üzerinden yürütüyor. Ben hem bir siyasetçi hem bir yurttaş olarak soruyorum Suriye’deki Kürtlerin statüsü niye bizim için bu kadar önemli? Orada bir işbirliği hattı kurmak mümkünken anti-Kürt politikalar temelinde en yakınımızdakileri düşman haline getiriyoruz. Bu yol doğru bir yol değildir. Dört bir yandan yalanlarla kuşatılmış olabilirsin ama gerçeği biliyorsan, görmüşsen ve inanmışsan bunu savunmamak en büyük suçtur. Bizler bu suçu işlemedik. Bir suçu işlemediğimiz için yargılanıyoruz. Bu davalar tarihle, toplumla yüzleşme platformlarıdır.”
Savcı tutukluluk istedi
Söz alan iddia makamı, “somut deliler ve kuvvetli suç şüphesi olması” ve Yüksekdağ’ın savunmasının tamamlanmaması nedeniyle tutukluluğun devamını talep etti.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Yüksekdağ’ın savunmasının tamamlanmaması ve “üzerine atıl suçlamalara verilen cezanın alt ve üst sınırları esas alınması” ve “kuvvetli suç şüphesi” nedeniyle tutukluluk haline devamına karar verdi. Heyet bir sonraki duruşmayı 5 Kasım 2018 tarihi saat 10.00’a erteledi.
Mahkeme heyeti ayrıca Yüksekdağ’ın TBMM’de yaptığı konuşmaların toplanmasına, HDP’nin iç tüzüğünün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istenmesine ve dosyada bulunan CD kayıtlarının bilirkişiye gönderilmesine karar verdi.
Kaynak: MA