Abdullah Öcalan’a yönelik hücre cezalarının ileride olası bir ‘umut hakkı’ düzenlemesini önlemek amacıyla verildiğini belirten avukatı Bilmez, ‘Bu hukukun genel ilkelerine aykırı, tamamen keyfi bir uygulama’ dedi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesinin ihlali olduğuna karar verdi. “Öcalan 2” olarak çıkarılan kararda, Öcalan’ın, “müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutukluya serbest kalma imkanının tanınması” anlamına gelen “Umut hakkı”ndan yoksun bırakılmasıyla işkence yasağının ihlal edildiği tespitine yer verildi. Kararda, ayrıca gerekli yasal düzenlemelerin getirilmesi gerektiği belirtildi. Ancak Türkiye, AİHM’in verdiği kararı yerine getirme konusunda bir adım atmadı.
Öcalan’ın avukatları ve sivil toplum örgütleri, bunun üzerine AİHM kararlarının yerine getirilip getirilmediğini denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne ihlal kararlarını gündemine alması için ayrı başvurular yaptı. Sivil toplum örgütleri tarafından yapılan başvuruya yanıt veren Türkiye, “umut hakkı” ile ilgili tespit ve önerileri görmezden geldi. Komite, bu konuda attığı adımlara dair bilgi vermesi için Türkiye’ye 2022 yılının Eylül ayına kadar süre verdi. Komite’nin Türkiye’ye verdiği süre dolmak üzere.
Türkiye, Asrın Hukuk Bürosu’nun 9 Ağustos 2022 tarihinde yaptığı başvuruya dair Komite’ye yanıt verdi. Yanıtta, “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan hükümlülerin şartlı salıverilmesinin mümkün olduğunu ancak istisnai olarak bazı suçlar bu olasılıktan muaf tutulmuştur” denildi. Böylece Öcalan’ın “umut hakkı”ndan muaf tutulduğu itiraf edildi.
23 yıllık direniş
Türkiye’nin, AİHM kararını yerine getirmemesi durumunda her anlamda kaybedeceğini belirten Abdullah Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, bu meselenin iktidar kadar iktidara aday muhalefeti de ilgilendirdiğini ifade etti. İmralı tecridinin birçok ayrıntısının olduğuna dikkat çeken Bilmez, “Bunları 23 yıldır anlatmaya çalışıyoruz, kamuoyuna duyurmaya çalışıyoruz. Bütün bu hukuksuzluklara ve tecride rağmen İmralı’da çok güçlü bir direniş var, çok muazzam bir direniş var. 23 yıllık süreçte Abdullah Öcalan doğru bildiklerinden şaşmadan, devletle mücadelesini İmralı’daki zindanda 10 metrekarelik hücrede devam ettirdi ve mücadelesinden taviz vermedi. Doğru bildiği şey neydi? Abdullah Öcalan’ın doğru bildiği şey; artık yapısal bir hale gelmiş olan, Cumhuriyetin başından beri sürdürülen inkar ve imha politikalarının sona erdirilmesi, Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik yöntemlerle adil bir barış çerçevesinde çözülmesiydi” dedi.
Hukuka aykırı düzenleme
Abdullah Öcalan’a verilen disiplin cezalarının bir yönüyle aileyle görüş hakkını engellemek için oluşturulan bir kılıf olduğuna dikkat çeken Bilmez, şöyle devam etti: “Bir yönüyle de ileride olası bir ‘umut hakkı’ düzenlemesi gerçekleştirilirse orada Abdullah Öcalan aleyhine kullanılabilecek bir argüman olsun diye verilen cezalardır. Aynı şekilde avukat görüşlerini engelleyen infaz hakimliği kararlarının da hiçbir yasal altyapısı yok. Hukukun genel ilkelerine aykırı, Türkiye’nin kendi ilgili yasa maddesine aykırı bir düzenlemedir, hiçbir meşruiyeti yoktur, tamamen keyfidir. Biz hem hukuki hem diplomatik hem de siyasi girişimlerimizi sürdürüyoruz, sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Türkiye zamana yayıyor
Türkiye’nin var olan durumu zamana yaydığına vurgu yapan Bilmez, “Bu yaklaşım, sorunların çözümüne bir katkı sunmuyor. Sorunlar daha da büyüyerek karşımıza çıkıyor. Biz umuyoruz ki; Eylül sonuna kadar Türkiye, bu konuda bir girişimde bulunur. Geçen sene Bakanlar Komitesi, 22 Eylül’e kadar süre verdi ve Türkiye’nin bu süre zarfında adım atmasını, eylem planı oluşturmasını ve bu konuda kendisini bilgilendirilmesini istedi fakat henüz herhangi bir girişim yok. Bizim 9 Ağustos’ta avukatlar olarak yaptığımız başvuruya da çok kısa ve olumsuz bir yanıt verilmişti. Sanki sorun yokmuş gibi davranılıyor. Zaten AİHM, ‘Siz bir insana ağırlaştırılmış hapis cezası veremezsiniz, kimseye veremezsiniz, bunun istisnası olamaz’ diyor. Türkiye’nin verdiği yanıtta, dalga geçer gibi ve aynı zaman da itiraf eder gibi sadece Abdullah Öcalan’a ve diğer politik tutsaklara ağırlaştırılmış hapis cezası verildiğini ve devam ettiğini söylüyor. Umarız Türkiye bu yanlışından kısa bir sürede döner” diye belirtti.
Tüm toplum kaybeder
Abdullah Öcalan’ın her geçen gün ağırlaşmış müebbet hapis cezası altında, işkence koşullarında ve dört duvar arasında direnmeye, mücadele etmeye devam ettiğine vurgu yapan Bilmez, şunları söyledi: “Türkiye’nin bu kararın gereğini yerine getirmemesi durumunda Avrupa Konseyi’nin yaptırım uygulama ihtimali var. Türkiye hakkında süreç başlatma ihtimali var. Avrupa Konseyi’nden tamamen dışlanmaya kadar gidebilecek bir süreçten bahsediyoruz. Böyle bir şey olursa da Türkiye için her anlamda çok büyük kayıp olur. Türkiye için insan hakları liginde küme düşme anlamına gelir. Bununla kalmaz, zaten kırılgan olan ekonomisi iyice çöker, yerle bir olur, Türkiye batma noktasına gelir. Türkiye, Batı dünyasından tamamen kopar. Bu sorun sadece iktidarın sorunu değil, aynı zamanda muhalefetin de sorunudur. Türkiye bu kararın gereğini yerine getirmezse, her anlamda kaybedecek. Sadece iktidar değil, muhalefet ve tüm toplum kaybedecek.”
İSTANBUL