TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın hedeflerini anlattı: Bu ittifakın karakteristik özelliğinin seçimlerle sınırlı bir siyaset anlayışı olmadığını söylemek gerekiyor. Mücadele ayrı, seçimler ayrı gibi bir yaklaşım varsa, biz mücadeleyi tercih ederiz. Seçimleri de mücadelenin bir parçası olarak değerlendiriyoruz
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çağrısıyla bir araya gelen parti ve örgütler, 25 Ağustos’ta Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluşunu duyurdu. HDP, Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Emekçi Hareket Partisi’nden (EHP) oluşan ittifak, ülke sorunlarına dair çözüm önerilerinin de yer aldığı “Yol Haritası”nı Eylül ayı sonunda İstanbul’da kitlesel bir toplantıyla duyurmaya hazırlanıyor. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, uzun soluklu tartışmaların ardından oluşan ittifak ve “Yol Haritası” ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Nasıl bir araya gelindi?
Baş, ittifak oluşum sürecinin çeşitli halk toplantıları, sivil toplum örgütleri, emek örgütleri, inanç gruplarıyla bir araya gelerek başladığını söyledi. Baş, “Nihayetinde o masa etrafında yan yana gelen herkesin, ülkemizin, bölgemizin geleceği açısından ana eksen bu olmalı dediğimiz, içe sinen, bizi birleştirecek ama aynı zamanda mümkün olan en ileri düzeyde bir yan yana gelişin çerçevesi oluşturulmuş oldu” dedi.
‘Yeni evre başlıyor’
İttifakın kitlesel halk buluşmasıyla Eylül ayında kamuoyuna deklare edileceğini belirten Baş, “İlanı geniş kesimlerin katıldığı bir etkinlikle gerçekleştireceğiz. Bundan sonra Türkiye siyasetinde etkin bir güç olarak yerini almış olacak” diye belirtti. İttifakın diğer ittifaklar gibi masa başında kurulmadığının altını çizen Baş, “Bizim ittifakımız sokakta, mücadelenin içerisinde, yan yana gelen mücadele güçlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, emek örgütlerinin, siyasi partilerin ittifakı olarak kendisini tarifliyordu. Bir şeyi özellikle vurguluyorduk; biz, sadece siyasi partilerin yan yana gelmesiyle, sadece seçimlere girebilecek siyasi partilerin yan yana gelmesinden ibaret bir ittifak olmasın dedik. Bu ittifak anlayışımıza da uygun olmazdı. Halihazırda 6 siyasi oluşum var. Bunların üçünün seçime girme hakkı var, üçünün seçime girme hakkı yok. O masada eşit bir ilişki kuruyor, birlikte tartışıyoruz. İttifakın ilanı ile birlikte esas olarak halk güçlerinin bu ittifakın içerisinde en etkin biçimde nasıl konumlanacağına ilişkin yeni bir evreyi başlatacağız. Çünkü kritik olan şey bu” diye konuştu.
Ezilenlerin buluşması
Baş, ittifakın önemine değinerek, şunları söyledi: “Türkiye’de siyaset halkı dışlıyor. Siyaset bir grup elitin Türkiye’nin geleceğine yön verme hakkını sadece kendilerinde gören, siyaset kurumunun temsilcilerinin tekelinde görülüyor. Oysa ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ Türkiye’de en temel sorunun emeğiyle, alın teriyle yaşayan, ezilen, horlanan, yok sayılan milyonlarca yurttaşı, Kürtleri, Alevileri, emekçilerin, kadınların, gençlerin bugünkü düzen siyasetinin dışarıya ittiği, size ‘bu alanda yer yok’ dediği insanların, siyasete müdahale kanalı, aracı olarak tarif ediyor. Kuruluşunu da halk ile birlikte yapmakta nasıl bir mesaj içerdiğini göstermesi açısından bizim için önemliydi. Hemen arkasında da ‘Türkiye’de ülkeyi sırtında taşıyan, yoktan var eden insanlar siyasette de yan yana gelmeli’ biçiminde bir ana eksende hareketimiz devam edecek. Bizim başarı ölçütümüz de budur. Önümüzdeki dönemde bugüne kadar siyasetin içinde kendisine yer bulamayan, siyasetin gerçek sahiplerinin, mücadeleci insanlarının bu iktidara 20 yıldır teslim olmayan, boyun eğmeyen halk kitlelerinin, emekçilerinin bu sürece ne kadar bağlı olacaklarına bağlı olarak Emek ve Özgürlük İttifakı değerlendirilmelidir.” Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Eylül ayında yapılacak ilanın ardından hızlı bir biçimde genişleyeceğini ve Türkiye siyasetinde ciddi bir yer açarak güç olacağının altını çizdi.
‘İlk hedef iktidarı yenmek’
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın “Yol Haritası”na değinen Baş, “Halklarımızın temel taleplerinden bir tanesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemin, tek adam rejiminin, faşist AKP-MHP blokunun yenilgiye uğratılmasıdır. Bu noktada Emek ve Özgürlük İttifakı’nın herhangi bir tereddüdü yok. Biz de önümüze ilk görev olarak bu iktidarın yenilgiye uğratılmasını koymuş durumdayız. Önemli olan bu ittifakı gönderecek olan kim? Bu ittifak bir sistem içi, düzen içi mücadelenin ürünü olarak iktidardan indirilirse, bu ülkenin geleceği açısından gerçek sorunlarımızı çözecek yeni bir iktidar anlamına gelmeyeceğini vurgulamak gerekiyor. Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, emek ve özgürlük güçlerinin etkin bir biçimde bu mücadele sürecinde rolünü oynaması gerekiyor. Biz bu rolü etkin bir biçimde oynayamadığımız durumda, bu iktidara karşı verilen mücadele biraz saray içi mücadele, düzen içi, sistem içi mücadele boyutu taşır. Bu Türkiye’nin geleceği açısından, bizim ihtiyaçlarımız açısından sonuç vermez” şeklinde konuştu.
‘Nasıl bir ülke’nin cevabı
Türkiye’de kurulan diğer ittifaklardan iki farklı noktalarda ayrıştıklarını söyleyen Baş, şöyle açıkladı: “Birincisi ‘bu iktidar yenilgiye uğratıldığında nasıl bir ülkeye ihtiyaç var’ sorusuna biz çok net bir cevap veriyoruz. Emekten yana bir ülke, özgürlüklerin geliştirilebileceği, Kürt sorununda özellikle barışın tartışılacağı, konuşulacağı, diyalog sürecinin inşa edileceği, özgür, bağımsız, yurttaşların söz haklarının olduğu, dezavantajlı grupların, kadınların, gençlerin etkin bir biçimde kurucu rol oynayabilecekleri bir ülke ihtiyacından bahsediyoruz. Belki de Emek Ve Özgürlük İttifakı’nın varlık gerekçelerinden biri budur. İkincisi de bugün muhalefet güçleri arasında Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma dair çok çeşitli analizler yapılıyor. Ama hep sonuçlar tartışılıyor. Emek ve Özgürlük İttifakı biraz daha neden böyle sorusuna odaklanıyor. Sorunun kaynağından bir çözümü kamuoyu gündemine getirmeye çalışıyor. Sadece yaşadığımız sıkıntıların, baskıların, ekonomik krizin, zorbalığın görüntüsüyle ilgilendiğimizde, kalıcı çözümler elde etmek mümkün değil. Herkes bugün yoksulluktan, hayat pahalılığından, işsizlikten söz ediyor. ‘Neden böyle?’ sorusunu sormamız lazım. Bütün ittifaklardan farklı bir pencere açıyoruz. Türkiye’nin geleceğine ilişkin en iddialı çizginin Emek ve Özgürlük İttifakı tarafından savunulacağını söyleyebilirim.”
Halkın özne olma süreci
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim ittifakı olduğu yönündeki eleştirilere değinen Baş, “Siyaset Ankara’ya, Meclis’e, siyasi partilerin genel merkezlerine sıkıştırılan bir karakter kazanmış durumda. AKP sonrasına dair planlar yapan düzen güçleri, burada halksız, solsuz, sosyalistlersiz, Kürtlersiz bir yeni dönem kurulması fikrine sahipler. Biz bunu kabullenemeyiz. AKP’yi yenmek için Türkiye’nin en önemli ihtiyacının kararlı, sözü net, dinamik, mücadeleci bir kuvvetin devreye girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla halkın özne olması gerektiği bir süreçten söz ediyoruz. Yoksa çok iyi niyetle bile ‘ilk seçimde gidecekler, az kaldı seçime kadar sabredin’ yaklaşımları, daha önce 20 yılda çokça örneğini gördüğümüz bir biçimde AKP’nin, düzen güçlerinin kendilerini yeniden var edebilecekleri zeminler oluşmasına neden olabiliyor. Biz bugünden seçime kadar olan süreci bir mücadele süreci olarak görüyoruz” diye belirtti.
Seçim mi mücadele mi?
Türkiye’nin yeniden kuruluş sürecinde halkın özne olmasını sağlayacak bir mücadele stratejisiyle hareket edeceklerinin altını çizen Baş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ittifakın şu anki bileşimine baktığımızda, karakteristik özelliğinin seçimlerle sınırlı bir siyaset anlayışı olmadığını söylemek gerekiyor. İttifakta yer alan 6 siyasi oluşumun en temel özelliği, sokakta mücadelede yan yana gelen farklı siyasi görüşlere sahip ama belirli ilkeler etrafında mücadele geçmişine sahip olan güçleriz. Dolayısıyla bizim ittifakımıza dönük olarak seçim ittifakı değerlendirmesi yanlış bilgi ya da hatalı yoruma dayanır. Ama biz seçimleri de mücadele süreci olarak görüyoruz. Türkiye’de insanlarımızın, yurttaşlarımızın, halklarımızın önemli bir bölümünün seçimi de bu iktidara karşı bir direniş mevziisi olarak görmesi bir veri ve gerçekliktir. Dünyada seçime katılımın en yoğun olduğu ülkelerden birinden bahsediyoruz. Dolayısıyla seçimleri bir mücadele zemini olarak görmek gerekiyor. Mücadele ayrı, seçimler ayrı gibi bir yaklaşım varsa, biz mücadeleyi tercih ederiz. Seçimleri de mücadelenin bir parçası olarak değerlendiriyoruz.”
Kurtuluşun yolu
Türkiye’nin gelecek yüzyılının şekilleneceği bir kırılma noktasından geçtiğine dikkat çeken Baş, iktidarın Kürtleri, sosyalistleri, Alevileri, kadınları, yoksulları istemediğini belirtti. İktidarın sol, sosyalist kesimlere, Kürt halkına, “Bu süreçte siz özne olmayın, kenarda oturun. Mevcut güçlerden bir tanesinin arkasına yedeklenin ve alkışlayın” dayatmasının yapıldığını dile getiren Baş, şöyle konuştu: “Emek ve Özgürlük İttifakı bunu reddedenlerin ittifakıdır. Bizim katkımızla ancak bu iktidar yenilebilir. Bu güçler etkin rol oynadığında sadece sayısal bir güçten bahsetmiyorum. Bir fikri ufuk açmaktan, bir niteliksel boyuttan, bir militan mücadeleden, enerjiden, dinamizmden söz ediyorum. Türkiye, Cumhur İttifakı’nın taşıyamıyor, artık kurtulma arifesine gelmiş durumda ama Millet İttifakı’na baktığınızda size geleceğe dair umut, heyecan veren ve ‘ben bu kavganın bir parçası olmalıyım’ diyen bir yapının olmadığını görüyoruz. Bu boşluğu doldurmak için biz aslında inisiyatif almaya çalışıyoruz. Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, Emek ve Özgürlük İttifakı’na ihtiyacımız var. Daha önemlisi önümüzdeki yüzyılın geride kalan yüzyıl gibi yaşanmaması ve sonunda AKP gibi partilerin iktidara geleceği 20 yıllık periyotları bir daha yaşamamak için mutlaka halkın özne olacağı bir sürecin örgütlenmesi gerekiyor. Mutlaka Emek ve Özgürlük İttifakı’nın güçlenmesi gerekiyor.”
‘Halk hareketi olacak’
Sürecin parçası olmak isteyen bütün güçlerle yan yana olmak istediklerini ifade eden Baş, Türkiye’nin iki kutuplu siyasetine sığmayan, bunun dışında daha geniş bir perspektifle ülkeye ve dünyaya bakan, mücadele eden her insanın parçası olabileceği bir ittifak inşa etmenin önemini vurguladı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Türkiye’nin ve bölgenin geleceğini şekillendirecek bir halk hareketi ve gücünün örgütlenmesinin adı olacağını belirten Baş, “Bir an önce bu karanlık döneme son vermek istiyoruz. Bir an önce Türkiye’nin, yurttaşlarımızın, hak ettiği eşit, özgür, barış içinde kardeş yaşayacağımız bir ülkeye doğru kuvvetli adımlarla yürümesi gerekiyor. Geride kalan 20 yılda halklarımız çok ağır bedel ödediler. Onurlu bir mücadele sürecinden geçtik, artık bunu bir zaferle taçlandırmanın vakti geldi, inancıyla hareket ediyoruz. Hep birlikte dayanışma ile omuz omuza Türkiye’yi bu karanlıktan çıkaracağız” dedi.
Berivan Altan-Ankara/MA