Haydar Ergül
Irak’ta sular bir yükseliyor bir duruluyor. Son haftalarda Sadr taraftarları olduğu belirtilen kimi gruplar başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yerleşkelerini işgal etti. Yaşanan çatışmalarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.
Gelişmelere ilişkin çok sayıda analiz ve değerlendirme yapılıyor, yapılmaya da devam edilecek. Şia içi bölünmeler; bir tarafın İran nüfuz etkisinde olduğu, diğer kesimlerin Irak milliyetçisi veya Arapçılığından söz ediliyor. Sünni Arapların parçalanmışlığı olsa da ortak davranma eğilimleri daha fazla; Kürtlerin durumuna ilişkin çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Daha değişik toplumsal ve inanç grupların durumu gibi yığınca çelişki ve çatışmalı tablo ortadadır. Yine ABD, Rusya, Çin, Türkiye, İran, Suudi gibi küresel ve bölgesel güçlerin etsinden söz ediliyor. Velhasıl Irak konusunda güncelde çok şey söylenebilir, yazılabilir.
Öte yandan her çevre kendine göre değişik güçleri bu kaostan sorumlu tutmaktadır. En çok ABD olmak üzere değişik güçlerin bundan payının olduğu belirtilmektedir. Onlar tamamen veya kısmen doğru olabilir. Durum böyle olsa da mevcut kaos-kriz durumunu açıklamaya yeterli olabilir mi, olamaz. Çünkü durum çok derinlerde, devletli tarihin ilk doğuş, oluşum ve gelişiminin günümüzde biriken sorunların dışa vuran sonuçlarıdır. Zira hiçbir toplumsal durum; ister sorun isterse çözüm geçmişi olmadan zuhur etmez.
İlk şehir devletinin Uruk olduğu ve bunun farklılaşarak önce Sümer’e dönüştüğü; buradan yayılarak dünyaya ulaştığı, günümüzde ise merkezi kapitalist ulus-devlet şeklinde varlık bulduğu, yaşanan kriz-kaos durumunun sadece günümüz krizi olmadığı, kökleri Uruk kent devletine dayanan, Sümer devletiyle bir sistem kazanan tarihi bir geleneğin günümüzde vücut bulmuş halidir. Dolaysıyla 3. Dünya Savaşı’nın süreklilik kazanan, bitmeyen bir hal alması, nasıl sonuçlanacağının bilinmemesi, öngörülememesi kaos-krizin derinleşen kökle doğrudan ilgili olmasıdır. Yani sorun günümüz devletli sistemin kimi ekonomik veya daha değişik sıkıntılarından kaynaklanmıyor; bilhassa onun temelinden kökünün eriyip dağılmasıyla bağlantılı olmasıdır. Temeli çöken bir binanın yapısının kimi restorasyonlarla nasıl ki binanın kurtarılamayacağını biliyorsak; devletin köküne dayanan kriz hali de restorasyon aşamasını geçmiş, çöküşe geçmiştir. Onarılamaz, restore edilemez aşamaya ulaşmıştır. Merkezi kapitalist sistem son otuz yıldır bunu yapmaya çalışıyor; bütün teknik, bilgi birikimleri buna adamasına rağmen başarılı olamamaktadır.
1991 Körfez Savaşı’yla küresel sistemin Irak’a müdahale ettiği zamandan bu yana 31 yıl geride kaldı ama krizin çözümü bir yana savaş bütün bölgeye yayıldı; giderek Ukrayna, Güney Doğu Pasifik gerilimi, Afrika’da yaşanan savaşlarla sürekli derinlik ve yaygınlık kazanıyor.
Özcesi derin yapısal krizi doğru anlamak için Irak’ta yaşananların çekirdek Uruk şehir devletindeki yarılmanın, parçalanmanın ve çürümenin içeriğidir. Uruk devletinin çekirdek olduğu düşünüldüğünde diğer devletler atom altı parçacıklar olmaktadır. Atom çekirdeği parçalandığında parçacıklarda fırtına kopar, her yöne dağılma başlar; onları tutmak mümkün olmaz artık. O açıdan Uruk krizi Irak, oradan bir dünya krizi oluyor. Kapitalist sistemin yapısal krizi ve yönetememe hali çekirdek Uruk krizidir.
Çözüm nasıl ve ne olabilir, çözüm var mıdır? Bu sorulara cevap verebilmek için yukarıya, Zagros’a bakmayı gerektirir. Diğer bir ifadeyle Kürdistan’a bakmak. Zagros dağ kavisleri devlet öncesi neolitiğin doğuş, oluşum, yapılanma ve toplumsal çekirdek halidir. Uruk aşağının devlet çekirdeği, Zagros Yukarı Mezopotamya’da toplum varlığının neolitik çekirdeğidir. Kürtler sahsında toplumun hakikati olan çekirdek toparlanmış, harekete geçmiş durumdadır. Kuzey, Güney, Rojava’daki gelişmeler, savaşların bu mekanlarda yoğunlaşması, esasta Zagros eğilimini tasfiye, imha seferleri olmakta. Çünkü devletli sistem varlığını Zagros eğilimini yok olmakta bulmaktadır.
Özünde başta Irak olmak üzere dünyamızda yaşanan yapısal sorunların kaynağında, Zagros ve Uruk çekirdeklerinin karşılaşması, çözüm-çözümsüzlük ikileminin pozisyonlarıdır. Başta Irak olmak üzere, savaşların sonu; dünyada demokrasi ve özgürlüğün gerçekleşmesi Zagros pozisyonunun başarıya ulaşmasıyla mümkün olur. O açıdan özgür ve demokratik bir geleceğin gerçekleşmesi için zamane Medleriyle birlik olmak, her toplumun olmazsa olmazı haline gelmesi kaçınılmazdır ve olacaktır. Rojava bunun ilk rol modelidir; yayılarak akışını gerçekleştirecektir.