Mahkeme heyetinden hukukun temel ilkelerine sahip çıkma talebinde bulunan HDP eski MYK üyesi Dilek Yağlı, ‘Önümüzde DAİŞ vahşetini yok sayan bir iddianame var’ dedi
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 16. duruşma periyodu, 4. oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye devam ediyor.
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına HDP’li milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda avukat ile izleyici katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
‘DAİŞ vahşetini yok sayan bir iddianame’
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan oturum, HDP eski MYK üyesi Dilek Yağlı’nın savunmasıyla devam etti. Konuşmasına 2014’ten bu yana aleyhinde elde edilen herhangi bir delil bulunmadığını belirterek başlayan Yağlı, “İddianame her şey 6 Ekim’de başlamış gibi bir kurguya sahip. Ne DAİŞ saldırıları 6 Ekim’de başladı ne de buna karşı yapılan çağrılar 6 Ekim’de başladı. O günün tablosunu bugünün kurgusuyla görmeye çalışırsak iddianamenin ortaya koyduğu algının dışına çıkmak mümkün değil. Bir yerde çatışma varsa çözüm de vardır ancak iktidarlar güç zehirlenmesiyle bu çatışmaları kendine çıkış olarak görebilir. Mahkemeden talebimiz hukukun temel ilkelerine sarılmasıdır. Önümüzde o dönemi ve DAİŞ vahşetini yok sayan bir iddianame var” dedi.
‘HDP her kesiminin kendini ifade ettiği parti’
Üyesi bulunduğu süreçte tüm MYK toplantılarına katıldığını aktaran Yağlı, “Biz parti içi demokrasiye sahip olduğumuz için HDP’de siyaset yapan insanlarız. Bizim toplantılarımızda bırakın dışarıdan bir gücün kendi içimizde bile talimatvari konuşulmaz. Çok farklı kesimlerin içinde bulunduğu HDP bir çatı oluşumdur. HDP’yi değerli kılan da budur. Antikapitalist Müslümanlardan tutun feministlere kadar pek çok kişinin kendisini HDP’de ifade etme tercihinin temelinde bu yatıyor. Böyle bir partiyi ya da bizleri talimat kavramıyla bir araya getirmek akla sığmaz. İddianamede yer alan bu yönlü tanık beyanlarına bu nedenle karşı çıkıyorum” diye ifade etti.
‘Müthiş bir dayanışma kuruldu’
Êzidî halkının inanç ve kültürleri gereği şiddetten uzak bir halk olduğunu ifade eden Yağlı, IŞİD’in Şengal’e başlayan saldırısından sonra Kobanê’ye yönelmesi sonrası müthiş bir dayanışma kurulduğuna dikkat çekerken, “Êzidîler 2014’te ilk fermanlarını yaşamadılar. Hala katliamların travmatik etkilerini atlatamadılar. Normal bir dünya vatandaşı böylesi bir vahşete ses çıkarmaz mı” diye sordu.
‘Bir dayanışma çağrısıydı’
Sonrasında duruşmaya 14.00’a kadar ara verildi. Aranın ardından savunmasına devam eden Yağlı, IŞİD’in terör faaliyetlerini ilerlettiği dönemde çeşitli demokratik eylemlerin yapıldığını ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının raporlar hazırlandığını belirtirken, bu raporların dosyaya eklenmesini talep etti. O süreçte Suruç’ta yapılan bir basın açıklamasının iddianameye eklendiğini dile getiren Yağlı, “Açıklamada Kobanê’yi savunmanın insanlığı savunmak olduğuna dair bir dayanışma çağrısı vardı. Bu konuşma lehimize olan açıklamalardan bir tanesi ama aleyhimizde değerlendirilip iddianameye konulmuş” sözlerini kullandı.
‘IŞİD katliamları münferit değil’
İddianamede IŞİD’in HDP’ye dönük saldırılarına yer verilmediğini söyleyen Yağlı, iddia makamının bir “algı oyunu” gerçekleştirdiğini ifade etti ve HDP’ye dönük düzenlenen bir kısım saldırıları hatırlattı ve IŞİD tarafından 20 Temmuz 2015’teki Suruç Katliamı ile 10 Ekim 2015 tarihindeki Ankara Katliamı’na değindi. Yağlı, iktidar kanadında tüm bu katliamların münferit vaka olarak değerlendirildiğine dikkat çekti.
Soylu’nun sözleri hatırlatıldı
Kolluk kuvvetlerinin 7-8 Ekim 2014’teki protestolara müdahale etmediğini anımsatan Yağlı, “Katliamlar sırasında ambulanslardan önce gelen, yaralılara gaz sıkan polis ekipleri neden protestolar sırasında müdahale etmediler” diye konuştu ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “sokakta kontrol edemediğimiz güçler var” sözlerini hatırlattı. Yargılama sürecinin sadece iddia makamının iddialarına bağlı olarak yürütüldüğünün altını çizen Yağlı, “Bu kadar olay olmuş, insan hakları örgütleri olayları izlemiş. Kolluğa ‘karakollardan çıkmayın’ talimatları gelmiş. Çözüm sürecini bitirmek isteyen güçler olduğuna dair uzlaşmalar yapılmış ama şimdi her şey bizim üzerimize yıkılmaya çalışılsın. Bu kadar ölüm yaşanmasını izleyen devlet kartondan mıydı?” diye sordu.
Kadın Meclisi eşitliği savunur
HDP’de yer almasının en temel nedeninin kadın politikaları olduğunu dile getiren Yağlı, şöyle devam etti: “Günümüzde ataerkil düzene kadınlara sadece doğurganlığı ile temsiliyet vermesi sistemsel bir saldırıdır. Özellikle tanıkları dinlerken bu şiddetin başka bir boyutunu gördük. Kadınların hedef alındığı ve çalışmalarının illegalize edildiği bir düstur bu dosyaya yerleşmiş durumda. Dolayısıyla biz de neden bir kadın olarak burada bulunduğumuzu anlatmak durumundayız. HDP Kadın Meclisi, erkek egemen sistemin tezahürlerine karşı demokratik siyaset temelinde mücadele yürütmek amacıyla oluşturulmuş özgün ve özerk kadın kurumudur. Kadınların politikada ve kendi yaşamlarında karar sahibi olması amacıyla siyasette yer alması için tüm farklı kesimlerden kadınlara ulaşmayı amaçlar. Kadınların siyasette yer almasını engelleyenler ile mücadele eder. Kadın özgürlük mücadelesinin kazanımlarının korunması için örgütlülüğün sağlanması için mücadele eder. Cinsler arası eşitlik sağlanana kadar hayatın her alanında tam hak eşitliği uygulanmasını savunur. Kadına yönelik her türlü şiddete karşı politika yürütür ve aktif mücadele yürütür. Kadınların yaşamlarını koruyabilmeleri için özsavunma çalışmaları yapar. Militarist politikalara karşı mücadele yürütür. Soykırım politikalarına karşı mücadele eder ve faşizme karşı kadınların birlikteliğini sağlamak için çalışır.”
HDP’li kadınlara saldırılar gerçekleştirildi
7 Haziran-1 Kasım 2014 sürecini kadınlar açısından değerlendiren Yağlı, HDP bünyesinde yer alan kadın milletvekilleriyle Türkiye açısından kazanım sağlandığını ifade etti ve “Meclis’te bir kadın grubu oluşturuldu. O süreçte, Türkiye’de kadınların barış taleplerini askıya alacak herhangi bir iktidar kurulmasına karşı tutum sergiledik. Meclis’teki kadın grubumuz, siyasi kadın tutsakların salıverilmesi, kadınlara yönelik sosyal hakların temellendirilmesi ve kalıcı bir hukuka bağlanması ve kadın bakanlığının kurulması için açıklamalar yapmıştır. O süreçte Meclis’te de en fazla HDP’li kadınlara saldırılar gerçekleştirdi. AKP Erzurum Milletvekili, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ı, ‘tek kurşunla devrilirsin’ diye tehditler savurmuştu” diye hatırlattı.
Gerçeklerin üstü örtülüyor
Aleyhine olan hiçbir gizli ve açık tanık beyanını kabul etmediğini vurgulayan Yağlı, “Her şeyden öte bir kadın olarak kimseden talimat alarak yaşayamayacağımı ifade ettim. Ben DAİŞ vahşetine karşı çağrı yaptığım için yargılanamam. Dışarıda sıradan vatandaş olarak ad bu çağrının yapılmasını tüm kurumlardan beklerim” dedi. Mütalaada hakkında yer alan kaçma şüphesine dair konuşan Yağlı, “İnsanlar ceza alma tehdidinden kaçabilir ama bu bizi bağlamaz, kişiyi bağlar. Bir başkasının yurt dışına gitmesi beni bağlamaz. Başka insanların yaptıklarını benim tutuk devam gerekçem olarak sunamazsınız. Burada bir hukuksuzluk var diye herkes bir yerlere kaçmaya çalışırsa, mücadele edecek kimse kalmazsa ne olacak? Suçların kişiselleştirmesi ve adil yargılanma meselelerini önemsiyorum. Gerçeklerin üstü örtülüyor diye ben kaçacak değilim. Şüphe duymak hoş bir zihinsel durum değildir ama emin olmak ise gülünçtür. Bu iddianame ile biz en başta suçlu ilan edildik” diye konuştu ve tahliye talebinde bulundu.
Somut iddia HDP MYK üyesi olması
Ardından söz alan Yağlı’nın müdafi avukat Hakan Bozyurt, Yağlı hakkında tutukluluğunun devamına gerekçe olarak koşulların sağlanmadığını belirterek tahliye talebinde bulundu. Bozyurt, “Dosyada müvekkilim aleyhinde bir delil yok. 3530 sayfalık iddianameyi inceledik, müvekkilim hakkında sadece “13 sayfalık kısım var. Tek somut iddia HDP MYK üyesi olmasıdır” dedi.
Duruşma, 5 Eylül Pazartesi günü devam edecek.
ANKARA