Yargıtay’da düzenlenen Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuşan TBB Başkanı Erinç Sağkan, AİHM’deki Türkiye davalarına dikkat çekerek ‘Türkiye AİHM’de hakkında en çok dava açılan ve ihlal kararı verilen ülkeler arasında sayılmaktadır’ dedi
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı seçilmesinin ardından Yargıtay’da düzenlenen Adli Yıl Açılış Töreni’nde ilk kez konuşan Erinç Sağkan, Türkiye Barolar Birliği’nin önceki dönem başkanlarının adli yıl açılış konuşmalarına atıfta bulunarak, yargı alanına dair sorunların yeni olmadığını, köklerinin derine ve eskiye dayandığı kaydederek, “Ne var ki, bu sorunların ortadan kaldırılması için sistemli politikaların üretilemediğini görmenin getirdiği üzüntüyü ve kaygıyı yaşıyoruz” dedi.
‘Tutuklama tedbir değil cezalandırma yöntemi’
TBB’nin ilk dönem başkanlarından Özdemir Özok’un, Türkiye’deki yargı bağımsızlığına ilişkin eleştirilerinin ve uyarılarının üzerinden 20 yıl geçtiğini kaydederek, “Bugün işte tam da başkanımızın tarif ettiği ‘o zor günlerin’ içinden geçiyoruz” ifadelerine yer veren Erinç Sağkan, önceki başkan Metin Feyzioğlu’nun beş yıl önceki adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmaya da şu sözlerle atıfta bulundu:
“Metin Feyzioğlu; yargıya güvenin, tarihin en düşük seviyesine indiğini ve bu durumun Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını tehdit edecek derecede tehlikeli bir hale geldiğini vurgulayalı beş sene oldu. Vedat Ahsen Coşar, tutuklamanın istisna olmaktan çıkıp kurala ve erken infaza dönmesindeki tehlikeye dikkat çektiğinde sene 2010’du. Aradan geçen on iki senede, tutuklamanın bir tedbir değil cezalandırma aracı olarak kullanıldığı çok sayıda örnekle halen karşı karşıyayız.”
‘En önemli başlık ‘yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü’ ilkesi’
Türkiye’de yargı alanındaki en önemli başlıkların; yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hukukun üstünlüğünün tesisi olduğuna dikkat çeken Sağkan, “Türkiye’de başta ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı olmak üzere öne çıkan çeşitli ihlal alanları tespit edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) derdest halde bulunan 70 binden fazla başvurunun yüzde 22’sini Türkiye’ye karşı açılmış davalar oluşturuyor. Türkiye, maalesef ki, AİHM’de hakkında en çok dava açılan ve ihlal kararı verilen ülkeler arasında sayılmaktadır. Açıklanan son istatistiklere göre 2021 yılı içerisinde Türkiye hakkında 78 karar verilmiş olup, bunların 76’sında en az bir ihlal bulunmuştur. Bu ihlallerin 31’i ifade özgürlüğüne, 29’u özgürlük ve güvenlik hakkına, 22’si adil yargılanma hakkına ilişkindir. AİHM’in 2021 yılında verdiği 85 ihlal kararının 31’i Türkiye hakkındadır. Bu çok ağır bir tablodur. Türkiye Barolar Birliği olarak AİHM kararlarının derhal uygulanmasını Anayasanın gereği olarak gördüğümüzü ifade etmek isterim” diye konuştu.
Tutuklu avukatlar
Sağkan konuşmasında cezaevlerinde tutuklu bulunan avukatlara da değindi. Ceza ve tutukevlerinde 2016 yılında 354, 2017 yılında 487, 2018 yılında 169 ve 2019’un ilk dört ayında 143 avukatın bulunduğunu ifade eden Sağkan, “Yargı süreçlerinde, salt mesleki faaliyetlerin veya demokratik hak kullanımının mahkemeler tarafından kriminal bir vaka olarak değerlendirilmesini kabul edilemez bulduğumuzu dikkatinize sunuyoruz” dedi.
İstanbul Sözleşmesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası ile fesih edilen İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin de konuşan Sağkan,
“Gerek sözleşmenin temel amacı olan kadına yönelik şiddetle mücadele perspektifi bakımından gerekse insan haklarına dair bir uluslararası sözleşmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesi olmaksızın çekilmiş olmak bakımından bir dönüm noktasını işaret etmektedir. Ancak, daha da önemli olan husus; Anayasa’nın 90. ve 114. maddelerindeki açık düzenlemelere rağmen, Danıştay’ın iptal talebini reddeden kararıyla birlikte yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorununa, yargının etkililiği ve Anayasasızlaşma sorunlarının da eklenmesidir” ifadelerini kullandı.
‘Hâkimlerin güvencede olmadığı bir yargının bağımsız olabilmesi de mümkün değildir’
Bugünkü sistemde Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yapılanmasının, kuvvetler ayrılığı ilkesinin varlığını sorgulanır hâle getirdiğine de dikkat çeken Sağkan, konuşmasının devamında şu noktalara dikkat çekti:
“HSK’nın üye seçim yöntemi de dahil olmak üzere mevcut yapılanmasının hakimlik teminatını sağlamaktan uzak olduğunun bilincindeyiz. Bağımsız ve tarafsız yargılama ancak hâkimlerin, hâkimlik teminatı olarak bilinen güvencelerinden tam manasıyla yararlanabilmeleri ile mümkün olacaktır. Hâkimlerin güvencede olmadığı bir yargının bağımsız olabilmesi de mümkün değildir. Esasen temel hak ve özgürlüklere ilişkin ortaya koymaya çalıştığımız olumsuz tablonun temelinde, yargı bağımsızlığının tam olarak tesis edilememiş olması yatmaktadır.”
Diploma makinesi hukuk fakülteleri sorunu
Türkiye’de avukatların yaşadığı mesleki ve ekonomik sorunların ivedilikle ortadan kaldırılmasının hayati bir gereklilik olduğunun da altını çizen Sağkan, şunları söyledi:
“Mesleğimiz için yakıcı hâle gelmiş sorunların çözümü için yapılan uyarı ve teklifler göz ardı edildi. Bugün buradan bir kez daha vurgulamak isterim ki; bu ülkede “diploma makinesi” hukuk fakültesi sorunu vardır. Sermayenin hukuka tercih edilmesine son verilmeli, yeni tek bir hukuk fakültesi daha açılmamalı.”
Çoklu baro sorunlara katkı sunmadı
Sağkan, TBMM’de yapılan görüşmelerde şiddetle karşı çıktıkları çoklu baro sistemine ilişkin de “170 bin meslektaşımın ve barolarımızın tamamının karşı çıktığı çoklu baro uygulaması burada ifade ettiğim sorunların çözümüne yönelik en küçük bir katkı da sunamamıştır” dedi.
Kaynak: DUVAR